Gündem

Nöbet mi, siyaset mi?

Kirazlı Balaban Tepe’de 42. gününde devam eden Su ve Vicdan Nöbeti’nin ardından ilk defa toplanan Çanakkale Belediye Meclisi, Eylül ayı toplantısını gerçekleştirdi.

Belediye Başkanı Ülgür Gökhan mücadeleye 2001 senesinde başladıklarını ifade ederken, Başkan Gökhan’ın açıklamasının ardından söz alan, Belediye Meclisi AK Parti Grup Başkanvekili Esra Yüksel, Çanakkale Belediyesi ve Kent Konseyi Çevre meclisi öncülüğünde başlatılan nöbet ve eylemlerin siyasete alet edildiğini ifade ederek, “Samimiyet ile orada çevre ve kaygılarını dile getiren Çanakkalelileri tenzih ederken; siyasi görüşü ne olursa olsun herkesi ilgilendiren bir konuyu siyasileştirerek, toplumu ayrıştıran herkesi uyarmak istiyorum” dedi. Başkan Gökhan ise, “Konunun siyasi değil, içme suyu ve yörenin değerlerinin korunması olarak algılanması gerektiğinin altını çizdi. Gökhan, “Benim kafama yatmayan; bunun bizim su kaynağımızın tepesinde olmasıdır. Şurada iki barajımız daha olsa eyvallah diyelim, bu riski kabullenelim” ifadelerini kullandı.
 
Başkan Gökhan açıklamasında şu başlıklara vurgu yaptı:
26 HEKTARLIK İZNİ 600 HEKTARA NEDEN ÇIKARDINIZ?
"2013 yılında Kirazlı madeninin kapasite artışına ÇED olumlu raporu verilmiş. Firma o alan için ilk 26 hektar olarak izin almıştı. Daha sonra bu alan 600 küsur hektar alanına çıktı. O zaman da itiraz ettik; neden 26 hektardan 600 hektara çıktı diye. Şu anlaşılıyor o alanın arama ruhsatını kaybetmemek için 26 hektarlık ÇED almışlar. Dün bunu bana açıkladılar. Yasaya göre 5 yıl içerisinde maden çıkartamazlarsa maden izinleri iptal oluyordu. Jandarma o dönem bizi o alana ÇED toplantılarına sokmamışlardı.”

“MİLLETVEKİLİMİZİN ARAŞTIRMA ÖNERGESİ AKP VE MHP OYLARI İLE REDDEDİLDİ”
"2017 yılında kirazlı alanda ağaç kesimi yapılan alanda inceleme yapmışız. Meclis üyelerinin CHP'li üyeleri ve STK'lar ile inceleme yaptık. Dereler içerisinden Cazgırlar köyüne kadar gittik. Biz o zaman burada ağaç kesimi yapıldığını tespit ettik ve kamuoyu ile paylaştık. 2017 senesinde ÇED iptal kararı iptal edildi Danıştay. Eksik incelemeler nedeniyle iptal edilmişti. Daha sonra bu eksiklikler tamamlatıldı ve Danıştay bu ÇED'i onayladı. Bu esnada orman bölge müdürlüğüne gittik, bari bu karar çıkana kadar ağaç kesimi durdurulması için müracaat ettik. Biz kesmiyoruz dediler ama kesmeye de devam ettiler. İlgili firma biz mücadele ederken Valilikten GSM Ruhsatı aldılar. Gizli gizli ağaç kesimi yaptıklarını tespit edip mitingle kamuoyuna bir kez daha duyurduk. En son 25 Temmuz 2018 tarihinde, Kara çarşamba günü GSM ruhsatına imza attılar. 28 mayıs 2019 tarihinde valiye gidip çok fazla ağaç kesildiği bildiriliyor, durdurulması gerektiği konusunda müracaat ediyorlar. TBMM'de en son Özgür Ceylan milletvekilimizin araştırma önergesi AKP ve MHP oyları ile reddedildi. 26 Temmuz 2019 tarihinde de yaşam ve su hakkını savunmak için Su ve Vicdan nöbetinin başlatıldığı duyuruldu" dedi.

BAŞKAN GÖKHAN ABDULLAH DENİZ’E CEVAP VERDİ
Gökhan, "Çanakkale Ticaret Borsası Abdullah Deniz, ‘Markalı ürünlerimiz var, belediye bunları gündeme getirerek markalı ürünlerimize zarar verir diyor. Siyanür kampanyası ile Çanakkale'de kirlilik varmış gibi bir kampanya yapılıyor’ demiş. Tam tersi bir damla toprağa siyanür değmesin diye, bu ürünleri elde etmek zor olmasın diye bunları yapıyoruz. Siyanür buharlaşmazmış, bir riski olmazmış. Bir de çok güzel tarif yapmış; oradaki otlardan inekler koyunlar ölmeyecek, onların etini yiyince insanlar ölecek demiş. Biz kimseye böyle saçma sapan şeyler söylemiyoruz. Bu alanda su ve havamızda tehlikeli atıklar olursa bütün bunlar rakiplerimiz tarafından anti-propaganda için ortaya konur. Daha fazla zarar görürüz diye bugünden karşı çıkıyoruz" diye konuştu.
“Maden firmasının yetkilileri belediyemizi ziyaret etti. Her zamanki genel açıklamalarını yaptılar” diyen Gökhan, “Risk var mı? Vardır. Bu alan bizim fay hattına kuş uçuşu 5 kilometre uzaklıktadır. 7-9 derece depreme dayanıklı havuzda yapılır, her şey dört dörtlük yapılacaktır. Kesinlikle inanırım” dedi.

“MADENCİLİĞE KARŞI DEĞİLİZ AMA”
Gökhan konuşmasının devamında, “Ancak deprem bölgesinde toprak hareketinin nasıl gerçekleşeceğine kimse garanti veremez. Her şeyi tam yapsanız bile deprem olur, depremin neyi nasıl hareket ettireceğini kimse kestiremez. En ufacık bir çatlakta neler olacağını hayal bile edemeyiz. Burada 11 bin ton siyanür kullanılacak. O topraklara değecek olan siyanürün miktarı budur. Tepe alındığı zaman tespit edilmiş ağır metaller gün yüzüne çıkacak ve bu daha da tehlikeli olacaktır bizler için. Madenciliğe karşı değiliz ama şöyle bir durum var. Çanda termik santrallerde gece vakti, bacalardan zehirli gaz salıyorlar. Çevre kontrol filan deniyor ama fotoğraflı tespitler. Hani kontrol ediliyordu, hani gaz salınmıyordu? Hem toprak, hem hava hem de su kalitemiz bozulmasın istiyoruz. 800 milyon dolar, dediler. Yüzde 10 kalacakmış Türkiye'ye. 80 milyon dolar için gerek var mı?  Biz gerekirse bunu devlet için toplarız. Şimdi 8 milyar dolar bize kalsa anlarım. 80 milyon dolar. 865 bin liralık teşvik verdiler. Maddiyat açısından da garip bir durum. Bu siyasi değil içme suyu, yörenin değerleri ile ilgili bir sorun var. İlgililer de bunu teyit ettiler. Buradan sağlığa zararlı metaller çıkacağını firma da kabulleniyor. Buradan alıp götüreceklermiş. Benim kafama yatmayan; bunu bizim su kaynağımızın tepesinde olmasıdır. Şurada iki barajımız daha olsa eyvallah diyelim bu riski kabullenelim” ifadelerini kullandı.

"ÇEVRE KONUSUNDA TARAFLAR ARASINDA MUTABAKAT SAĞLANAMADI”
Başkan Gökhan’ın açıklamalarının ardından söz alan Çanakkale Belediye Meclisi AK Parti Grup Başkanvekili Esra Yüksel ise; kamuoyunda bir mutabakat sağlanamadığını, yargı safhasının sona erdiğini ve süreci takip edecek olan kurumların mevzuatlara uygun şekilde hareket edeceklerini ifade etti.
AK Partili Meclis Üyesi Yüksel, "Belediyemiz öncülüğünde neredeyse 2 aydır süren Kirazlı-Balaban bölgesinde Su ve Vicdan Nöbeti denilen bir eylem vardır. Burada konuşulmayan bir husus kalmamıştır. Ancak taraflar burada bir mutabakat sağlayamadı ve eylemler devam ediyor. Bu süreçte Milletvekillerimiz, bakanlığımız, STK ve kurumlar konuyu mevzuatlar ve hukuksal olarak bilgilendirme yaptılar. ÇED raporunun denetlenmesi adına bizim de AK Parti meclis grubu olarak tam desteğimiz ile Çanakkale Belediyesine konunun yargıya taşınması için yetki verilmiştir. Yargılamada ÇED sürecine aykırı durum tespit edilmediğinden başvurular reddedilmiştir. Bundan sonra ilgilenecek süreci mevzuata uygun şekilde ilgili kurumlarda ciddiyetle takip etmelidir" dedi.
 
“HİÇ KİMSE KİMSENİN ÇEVRECİLİĞİNE DEĞER BİÇEMEZ”
Meclis Üyesi Yüksel, Çanakkale Belediyesi ve Kent Konseyi Çevre meclisi öncülüğünde başlatılan nöbet ve eylemlerin siyasete alet edildiğini ifade ederek, “Samimiyet ile orada çevre ve kaygılarını dile getiren Çanakkalelileri tenzih ederken; siyasi görüşü ne olursa olsun herkesi ilgilendiren bir konuyu siyasileştirerek, toplumu ayrıştıran herkesi uyarmak istiyorum. Kamuoyunda bilgi kirliliği oluşmaması için de sorumlu davranmak gerektiğini vurguluyorum. "Bizlerin hassasiyeti dışındaki herkes gaflet içerisindedir demek, gerçek gaflettir. Baştan beri ifade ettiğimiz gibi Çevre konusunda tek bir gerçek vardır doğayı korumak ve gelecek nesillere bırakmaktır. Hiç kimse kimsenin çevreciliğine değer biçemez" dedi.

“SİYASET YAPMAK UĞRUNA DA BİR YANLIŞA DOĞRU DEMEYİZ”
Kamuoyu rüzgârı ile ayrıştırıcı ve bilgi kirliliği yaratacak eylem ve söylem içerisinde bulunamayacaklarını da dile getiren Meclis Üyesi Yüksel,  “Talep edilirse AK Partinin çevre ve sağlık konularında ne derece hassas olduğunu örneklerini rakamsal gerçeklerle anlatabilirim. Ben ve grubum, partim çevre ve sağlık konusunda hassasiyet duyan insanlarız. Çevremizi de hiçbir şeye değişmeyiz. Siyaset yapmak uğruna da bir yanlışa doğru demeyiz. Kimsenin hele ki bir şirketin asla savunucusu olmayız. Ancak kaygımız endişemiz varsa mevzuatları ve kanunları uygulayan kurumlardır. Devletimize ve kurumlarımıza güvenmek zorundayız. Aksi takdirde kaotik bir ortamın zeminini hazırlarız. Kamuoyu karşısında boynumuz kıldan incedir ancak sadece kamuoyu rüzgârı ile ayrıştırıcı ve bilgi kirliliği yaratacak eylem ve söylem içerisinde bulunamayız. Taraf olamayız" şeklinde konuştu.

Dilek Akşen