Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Merkezi- İklimbu'da Yönetim Kurulu ve Fizik Bölümü Yarı Zamanlı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Türkeş 1-12 Kasım 2021'de Glasgow'da yapılacak olan 26'ncı Taraflar Konferansı yaklaşırken, dünyanın gündeminde yer alan iklim değişikliği üzerine değerlendirmelerde bulundu. Türkeş, “Tüm ülkeler Paris Antlaşması kapsamında sunmuş oldukları Ulusal Olarak Belirlenmiş Katkılarını (NDC’ler) gerçekleştirseler bile, Yerküre önümüzdeki son yıllarda, yüzyılın sonlarından önce yaklaşık olarak 3 °C’lik bir küresel ısınmayla karşı karşıya kalacaktır’’
Yeşil Gazete’deki köşesinde küresel iklim değişikliği ve küresel ısınma ile ilgili, değerlendirmeler yapan Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Merkezi Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Murat Türkeş, ‘’Küresel iklim, fosil yakıtların yanmasından kaynaklanan insan kaynaklı sera gazlarının atmosferdeki birikimlerinin artması, ormansızlaşma, enerji, ulaştırma, konutlar ve sanayi süreçleri gibi çeşitli insan etkinlikleri yüzünden hızla değişiyor. Yerkürenin küresel ortalama yüzey sıcaklıkları önceki yüzyıllara oranla hızla artıyor. Son 10 yıl küresel olarak kaydedilen en sıcak yıllar oldu. Dünyanın dört bir yanında fırtınalar, seller ve orman yangınları daha sık ve daha şiddetli oluşuyor. Fosil yakıt ve biyo-kütle yanmasıyla bağlantılı hava kirliliği ne yazık ki on milyonlarca insanın sağlığını etkiliyor ve öngörülemeyen hava koşulları da evlere ve geçim kaynaklarına sayısız zarar veriyor. Ancak iklim değişikliğinin etkileri yıkıcı olsa da bununla savaşımdaki ilerlemeler, daha temiz havaya, iyi işler yaratılmasına, doğayı eski haline getirmesine (restorasyon) ve aynı zamanda ekonomik büyümenin önünün açılmasına yol açıyor. Aslında var olan ve kısa sürede belirebilecek olan fırsatlara karşın yeterince hızlı hareket etmiyoruz. İklim krizini önlemek için ülkelerin acilen güçlerini birleştirmeleri gerekiyor. Ortaya çıkan bu ivediliğin nedenini anlamak için BMİDÇS 21. Taraflar Konferansı’na yani TK-21’e (COP) bakmak gerekir. TK-21 Aralık 2015’te Paris‘te gerçekleşti. Dünya ülkeleri bu toplantıda, Kyoto Protokolü gibi gelişmiş ülkeler için sayısal olarak belirlenmiş sera gazı salımlarını azaltma yükümlülükleri öngörmemekle birlikte, ilk kez, pek çok bilimci, uzman ve STK’lar tarafından beğenilen önemli bir şey oldu. Her ülke, küresel ısınmayı 2 derecenin oldukça altında tutmak ya da 1.5 °C’de sınırlandırmayı hedeflemek, değişen iklimin etkilerine uyum sağlamak ve küresel ısınmayı azaltmak için birlikte çalışmayı ve bu amaçlara ulaşmak için Yeşil İklim Fonu’nda toplanacak olan yıllık 100 milyar ABD dolarlık parayı kullanılabilir hale getirmeyi ve bunlara ilişkin yürütme kural, ilke ve denetleme düzeneklerini kabul etti. Başka bir deyişle şu günlerde ülkece çok (belki de dünyada en çok) konuşup tartıştığımız BMİDÇS Paris Antlaşması doğdu.’’ dedi.
‘’Bilimin gösterdiği doğru yolda çok daha ileri gitmek zorundadır’’
“2030’a kadarki on yıl insanlık için ve insan ve doğal sistemlerin geleceği açısından çok önemli olacak” diyerek, Glasgow’da daha iddialı hedefler belirlenmeli şeklinde konuşan Murat Türkeş, ‘’1.5 °C-2.0 °C’yi hedeflemek önemlidir, çünkü 1.5 °C’l ik ya da 2.0 °C’lik bir ısınmanın her ondalığı daha fazla can ve üretim kaybı ve geçim kaynaklarının zarar görmesiyle (hasar ve kayıp) sonuçlanır. Paris Antlaşması uyarınca, ülkeler, Ulusal Olarak Belirlenmiş Katkılar (NDC’ler) olarak bilinen, iklim değişikliği savaşımını (salımlarını nasıl ve ne kadar azaltacaklarını, yutaklarını nasıl ve ne kadar geliştirip artıracaklarını) belirleyen ulusal planları sunmayı yüklendiler. Her beş yılda bir, o zamanki olası en yüksek azim karlıklarını yansıtacak güçlendirilip güncellenmiş ya da daha güçlü yeni bir planla geri döneceklerini kabul ettiler. Taraflar, ‘olağan’ koşullarda, 1-12 Kasım 2021 tarihlerinde Glasgow‘da yapılması planlanan Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (BMİDÇS) 26. Taraflar Konferansı (TK-26) zirvesinden önce, salımlarını azaltma planlarını güncellemiş olmalıydılar (COVID-19 pandemisi nedeniyle bu yıla ertelenmişti). Ancak Paris’te ortaya konan yükümlülükler (gerçekte niyet beyanları ya da sözler), küresel ısınma hedeflerine hiç yaklaşmadı ve bunu başarma penceresi ya da olasılığı hızla daralıyor. Bu yüzden 2030’a kadarki on yıl insanlık için ve insan ve doğal sistemlerin geleceği açısından çok önemli olacak. Glasgow’da taraflar küresel sıcaklık artışını 1.5 °C’de sınırlandırma umudunu canlı tutmak ve bilimin gösterdiği doğru yolda çok daha ileri gitmek zorundadır’’ ifadelerini kullandı.
Küresel ısınma ve iklim değişikliği konusunda Ne yapmalı sözlerini de değerlendiren Türkeş; ‘’IPCC 1.5 ºC Küresel Isınma Özel Raporu’na (IPCC, 2018) göre, 2030 yılına kadar 2010 yılına göre insan kaynaklı karbondioksit (CO2) salımlarının mutlaka % 45 oranında azaltılması ve 2050 yılına değin net sıfır salıma düşmesi gerekmektedir. Bu ise, enerji, sanayi, tarım, konut, ulaştırmadan kaynaklanan CO2 salımlarının 2050 yılına gelindiğinde 2010 yılına göre %75-90 oranında azaltılmış olması anlamını taşımaktadır. Dahası, Birleşmiş Milletler Çevre Programı’nın (UNEP) yayımladığı Salım Açıkları Raporu (UNEP, 2019), her yıl -var olan bilimsel uyarılar ve politik yükümlülüklere karşın- Dünya ülkelerinin gerekeni yapmadığını ve sera gazı salımlarının artmayı sürdürdüğünü çok açık bir biçimde bilimsel olarak vurgulamaktadır’’ ifadeleri yer aldı.
‘’Geçen on yılda sera gazı salımları yılda yüzde 1.5 oranında yükseldi’’
Türkeş, “Küresel ısınmanın ve iklim değişikliğinde en büyük faktörlerden birisi olan karbon salınımı ile ilgili ‘Salım Açıkları Raporu’na göreyse gelinen kötü ya da olumsuz durum şöyle özetlenebilir” diyerek sonuçları paylaştı. ‘’Geçen on yılda sera gazı salımları yılda % 1.5 oranında yükseldi. Toplam sera gazı salımları (arazi kullanımı değişikliklerini içerir) 2018 yılında rekor yüksek değer olan 55.3 milyar ton eşdeğer CO2’ye (GtCO2e) ulaştı, Enerji kullanımı ve sanayiden kaynaklanan fosil kökenli CO2 salımları, ki toplam sera gazı salımlarının çoğuna karşılık gelir, 2018 yılında % 2 oranında arttı ve 37.5 Gt CO2/yıl düzeyine ulaştı, 2050 yılı için net sıfır sera gazı salımları hedeflerini açıklayan ülkelerin sayısı artmakla birlikte, bugüne değin yalnızca birkaç ülke BMİDÇS’ne uzun dönemli yasal stratejilerini sundu. Tüm ülkeler Paris Antlaşması kapsamında sunmuş oldukları Ulusal Olarak Belirlenmiş Katkılarını (NDCler) gerçekleştirseler bile, Yerküre önümüzdeki on yıllarda, yüzyılın sonlarından önce yaklaşık olarak 3 °C’lik bir küresel ısınmayla karşı karşıya kalacaktır’’ dedi.
İbrahim Akın Kazancı