.


Yaşlı ve zengin bir adamın hepsi birbirinden zeki 3 oğlu varmış.
Bir gün amansız bir hastalıkla yatağa düşen yaşlı adam verasetini açıklamak için oğullarını yanına çağırmış.
“Oğullarım benim vaktim geldi artık, ecel kapıda. Ben ölünce tabi ki mallarımın hepsi sizin ve siz çok zekisiniz, ama siz mallarımı bölüşeceksiniz diye, birbirinize düşmemeniz için şehrin kadısına gidin. O kadıya benim selamımı söyleyin, o size mirası bölüştürür.”
Ve adam ölür...
Oğulları da babalarının isteği üzerine, kadıya gitmek için yola düşerler.
Tabi yeşillik yerlerden, gölden, yağmurdan, çamurdan falan geçerler.
Derken önlerine bir adam çıkar ve bizim 3 biradere sorar;
-“Efendiler ben devemi kaybettim siz yolda bir deve gördünüz mü?”
Büyük kardeş sorar;
-“Tek gözü kör müydü?”
Adam: “Evet” der.
Ortanca kardeş sorar;
-“ Kuyruğu kesik miydi?”
Adam: “Evet” der.
Küçük kardeş sorar;
-“Bir ayağı topal mıydı?”
Adam ona da “Evet” der.
Bu sorulardan sonra 3 birader devesini kaybeden adama hepsi birden: “Biz senin deveni görmedik” derler.
Adam birden sinirlenir.
-“ Yaa nasıl olur? Hem bütün özelliklerini bildiniz, hem de ‘görmedik’ diyorsunuz. Ben de sizinle beraber gideceğim ve gittiğiniz yerdeki kadıya sizi şikâyet edeceğim” der.
Biraderler de “Olur gel” derler.
Ve sonunda kadının yanına varırlar.
Huzuruna çıkarlar.
3 birader kadıya der ki;
-“Efendim bizim babamız vefat etmeden önce mirası bölüşmemiz için size gelmemizi söylemişti. Biz de bu yüzden geldik.”
Kadı devesini kaybeden adama döner ve sorar:
-“Sen niye geldin.”
Adam da: -“Efendim ben devemi kaybettim. Yolda bunları gördüm. Onlara ‘devemi gördünüz mü?’ dedim onlar da devemin bütün özelliklerini bildikleri halde ‘görmedik’ dediler.  Ben bunlardan şüpheleniyorum” der.
Kadı biraderlere döner ve sorar:
-“Peki, sen nerden bildin tek gözünün kör olduğunu?”
-“Efendim, yolda gelirken yeşillik yerden geçtik. Baktım ki yeşillikler hep bir tarafından yenilmiş, öbür tarafına yanaşılmamış bile. Tek gözünün kör olduğunu oradan anladım.”
-“Peki, sen nerden bildin kuyruğunun kesik olduğunu?”
-“Efendim, yolda gelirken deve pisliği gördüm. Devenin pislikleri hep dağınık düşmüş. Halbuki kuyruğu olsaydı hep toplu düşerdi. Oradan bildim kuyruğunun olmadığını.”
-“Peki sen nerden bildin bir ayağının topal olduğunu?”
-“Efendim, gelirken gölden geçtik. Baktım ki devenin 3 ayağının tam izi, bir de yarım ayak izi var. Tek ayağının topal olduğunu oradan anladım.”
Kadı devesini kaybeden adama döner ve;
-“Evladım durum ortada, bunlar senin deveni görmemişler” der.
Kadı o adamı gönderir ve düşünür; “Ulan bunlar benden zeki, ben bunlara nasıl miras bölüştüreceğim. Neyse ben bunlara bir ziyafet vereyim, sonra da kapı arkasından dinleyeyim bakalım ne konuşuyorlar?” diye düşünür ve bu 3 biraderi evine götürür.
Hanımına güzel bir ziyafet hazırlattırır, yemek gelir ve kadı; “Siz yemeğinizi yiyin, ben bir yere varıp geleceğim” der ve kapı arkasına geçer, başlar dinlemeye...
Büyük kardeş der ki;
-“Yaa, kuzu çok iyiymiş de, keşke köpek emmeseydi.”
Kadı şaşırır.
Ortanca kardeş der ki;
-“Yaa, şarap iyiymiş de, keşke mezar toprağından yapmasalardı.”
Kadı iyice şaşırır.
Küçük kardeş de der ki;
-“Yaa, bu kadı var ya, ileride çok meşhur olacak.”
Kadı bu lafı duyar duymaz, gelenlerin zeki olduğunu düşünerek hemen araştırmaya gider.
Kuzuyu aldığı adama;
-“Bu kuzu ne emdi” diye sorar.
Adam da;
-“Kuzunun annesi öldüydü, ben de kapının önünde yatan köpeğe emzirttim” der.
Daha sonra şarabı aldığı adama gider ve:
-“Bu şarabın toprağı nerden?” diye sorar.
Adam da;
-“Valla bizim burada en güzel toprak mezarlıkta var, ben de mezar toprağından yaptım” der.
Kadı;
-“Ulan bunlar ikisini de bildi. Ama üçüncüsü ne demek istedi acaba?” diye düşünerekten şaşkınlıklar içinde 3 biraderin yanına gider ve başlar sormaya.
Büyük kardeşe sormuş;
-“Söyle bakalım, kuzunun köpek emdiğini nerden bildin?”
-“Nerden olacak? Bak kuzunun budunun bu kenarında yağ olmaz. Ama köpeği emdiği için burada yağ var.”
Ortanca kardeşe sormuş;
-“Söyle bakalım, şarabın mezar toprağından olduğunu nerden bildin?”
-“Nerden olacak? İçiyorum içiyorum şarap zevk yerine keder veriyor.”
Ve küçük kardeşe sorar;
-“Sen söyle bakalım, sen benim meşhur olacağımı nerden bildin?”
-“Nerden olacak? Sana gelen ve kapının önünde duran tebliğden…”
-“Ne tebliğiymiş o?”
-“YSK’ya başkan atanmışsın…”