.


Ramazan her yönüyle bereketiyle geldi gidiyor bile. Televizyon ve radyolar çıktığından bu yana yaptıkları programların hemen hemen aynısını tekrar yayına koyuyorlar neredeyse. Hala orucun nasıl bozulduğunu çözemediler. 
Geçmiş yıllardaki canlı yayınlarını olduğu gibi koysalar fark etmeyecek neredeyse. Millet merakla izleyecektir mutlaka. 
İnsanımız çabuk unutuyor olmalı ki, uzmanlara sorduğu sorularla verilen cevaplar neredeyse birbirinin aynısı gibi. Yemek tarifleri, oruçta sağlıklı beslenme, tatlı tarifleri, araya perhizleri sıkıştırmalar. 
Gariptir tarih tekerrürden ibarettir atasözü sanki bizim milletimizin içinden çıkmış. Oysa geçen her dakikanın bir tekrarı yok. Hiçbir anın da yeniden yaşanması söz konusu olamaz. 
Yandaş alimlere bol bol sorular geliyor. Allahtan izleyenler var demek ki. Bıkıp usanmadan orucu bozan şeylerin yeniden izlenmesi, ramazan yemekleri, ramazan tatlıları milletimizi usandırmıyor olmalı. İlahiyat Fakültesi öğretim üyelerine de hazır canlı program yapma şansı da doğuyor. Dinimizin neden yerinde saydırıldığı bir yerde ortaya çıkıyor sanki. 
Hiçbir olayın, hiçbir olgunun tekrarı olmadığını, bilim ve teknolojide baş döndürücü gelişmelerin yaşandığı bir çağda, orucu bozan veya bozmayan şeylerin tartışılması, oruç tutma taktiklerinin hala gündemi meşgul etmesi geri kalmışlığın bir göstergesidir. Aslında mübarek günler. İnsanımızın dini meraklarının çok daha yüksek olduğu bir dönem. İbadetin, imanın zirve yaptığı dönem Ramazan ayı. Dini vecibelerin yerine getirilmesiyle ilgili olarak geniş zaman kayıpları, ne yazık ki dinimizin faziletleri hakkında bilinmesi gerekenleri geri planda bırakıyor. 
Hani imamlar cenaze namazı veya bayram namazı kıldırırken, yıl içerisinde nadir kılınan namazlardan olduğunu ifade ederek namaz tarifi yaparlar. Doğrudur. İnsan uzun aralıklarla kıldığı namazı unutabilir. Ama oruç ibadetini yerine getirirken hala nasıl tutulura cevap araması anlamsızdır. Hala bütün kanallarda yeniden öğreniyormuşçasına oruç tutmanın kurallarının, bozan veya bozmayan şeylerin irdelenmesi hiçbir işe yaramamaktadır. Sakız çiğnemek, denize girmek veya farklı konularda, asırlardır bilinen konularda tekrar eden sorular ve açıklamalar insanımızın zamanını boşuna harcamaktan öteye gitmiyor. 
Bilim dünyası sürekli araştırma içerisinde. Dinin emir ve yasaklarıyla ilgili olarak tartışma konusu yapılacak çok fazla olgu yok aslında. Toplum düzeni ve insan hakları bağlamında bazı noktalarda geniş açıklama yapılabilir. Nasıl olsa fetva makamı da var Diyanet İşleri Başkanlığı gibi. Bunun dışında kuralları irdelemek veya aslında böyle olması gerekirdi gibi yorumlara girmek anlamsızdır. İnsan kendi iç dünyası içerisinde çok rahat değerlendirebilir bu tür konuları. 
Yeni araştırmaların, yeni bulguların, dini boyutlarıyla meydana gelen gelişmelerin insanımıza aktarılması dinimizi tanımak için zamanın daha kaliteli kullanılmasına neden olacaktır. Denize girmek veya sakız çiğnemekle harcanan zamanlara yazık. Diğer taraftan Allah için gerçekleştirilen bir etkinliğin yanına zayıflama ve sağlık konularını da katarak, anlamına farklı boyut kazandırmak doğru değildir. Her eylemin sade ve açık olanı gerçeğe en yakın olanı değil mi?