Ruz-ı Hızır (Hızır günü) olarak adlandırılan Hıdrellezi, pazar günü kutladık.

Pazartesi günü yazmam gerekti bu yazımı ama bildiğiniz üzere o gün sırf fıkralara yer verdiğimden bugüne sarktı.

.

Fıkra yazmadığım zamanlar oldukça fazla tepki alıyorum.

Okurlarım olarak alıştınız fıkralara, pazartesilerini sırf bu sebeple bekleyenler var.

Hatta fıkraları kesip biriktirenler var.

Geçtiğimiz günlerde bu fıkraları keserek bir deftere yapıştırıp arşiv yapmış bir okurum bana bu defteri hediye etti.

.

Neyse biz konumuza dönelim.

Hemen hemen bütün Türk dünyasında bilinip kutlanan mevsimlik bayramlarımızdan biridir Hıdırellez.

.

Hızır ve İlyas Peygamber’in yeryüzünde buluştukları gün olması nedeniyle kutlamaktayız.

Hızır ve İlyas sözcükleri birleşerek halk ağzında “Hıdrellez” şeklini almış.

.

Eskilerde yıl ikiye ayrılmaktaydı.

6 Mayıs’tan 8 Kasım’a kadar olan süre “Hızır Günleri” adıyla “Yaz mevsimini”,

8 Kasım’dan 6 Mayıs’a kadar olan süre ise “Kasım Günleri” adıyla “Kış mevsimini” oluşturuyordu.

Bu sebeple 6 Mayıs, kış mevsiminin bitip sıcak yaz günlerinin başladığı anlamına geldiğinden bayram olarak kutlanıyor.

.

Hıdrellezin başlangıcında ilk çağlardan itibaren “Mezopotamya, Anadolu, İran, Yunanistan ve hatta bütün Doğu Akdeniz ülkelerinde” bahar ya da yazın gelişiyle ilgili bazı tanrılar adına çeşitli tören ve ayinlerin düzenlendiği görülmüş.

.

Hızır, yaygın bir inanca göre, hayat suyu (Ab-ı hayat) içerek ölmezliğe ulaşmış.

Zaman zaman özellikle baharda insanlar arasında dolaşarak “Zor durumda olanlara yardım eden, bolluk-bereket ve sağlık dağıtan” Allah katında ermiş bir ulu kişidir. Hızır’ın hüviyeti, yaşadığı yer ve zaman belli değildir. Hızır, baharın, baharla vücut bulan taze hayatın sembolüdür.

.

Ülkemizde bizler Hıdrellez Bayramını 6 Mayıs tarihinde kutluyoruz.

Bugün Hıristiyanlarca da baharın ve doğanın uyanmasının ilk günü olarak kabul edilir; bu günü “Ortodokslar Aya Yorgi, Katolikler St. Georges Günü” olarak kutlamaktadırlar.

.

Hıdrellez için önceden hazırlıklar yapılır.

Bunlar, ev temizliği, üst-baş temizliği, yiyecek-içeceklerle ilgili hazırlıklar olarak bilinir.

Hıdrellez gününden önce evler baştanbaşa temizlenir. Çünkü temiz olmayan evlere Hızır’ın uğramayacağı düşünülür.

Hıdrellez günü giyilmek üzere yeni elbiseler, ayakkabılar alınır.

.

Anadolu’nun bazı yerlerinde Hıdrellez Günü yapılan duaların ve isteklerin kabul olması için “Sadaka verme, oruç tutma ve kurban kesme adeti” de vardır.

.

Hıdrellez için yeşilliklerde, ağaçlık alanlarda, su kenarlarında, bir türbe ya da yatırın yanında kutlama yapılması adettendir.

.

Hıdrellezde baharın taze bitkilerini ve “Taze kuzu eti ya da kuzu ciğeri yeme adetleri” vardır.

Baharın ilk kuzusu yenildiğinde sağlık ve şifa bulunacağına inanılır.

Bugünde kırlardan çiçek veya ot toplayıp onları kaynattıktan sonra suyu içilirse bütün hastalıklara iyi geleceğine, bu su ile kırk gün yıkanılırsa gençleşip güzelleşileceğine inanılır.

.

Hıdrellez gecesi Hızır’ın uğradığı yerlere ve dokunduğu şeylere feyiz ve bereket vereceği inancıyla çeşitli adetler uygulanır.

Yiyecek kaplarının, ambarların ve para keselerinin ağızları açık bırakılır.

Ev, bağ-bahçe, araba isteyen kimseler, Hıdrellez gecesi herhangi bir yere istedikleri şeyin küçük bir modelini yaparak Hızır’ın kendilerine yardım edeceğine inanılır.

.

Hıdrellezde “Baht açma törenleri” de oldukça yaygın olarak uygulanan geleneklerdendir.

Bu törene;

İstanbul ve çevresinde “Baht açma”,

Denizli ve çevresinde “Bahtiyar”,

Yörük ve Türkmenlerde “Mantıfar”,

Balıkesir ve çevresinde “Dağlara yüzük atma”,

Edirne ve çevresinde “Niyet çıkarma”,

Erzurum’da ise “Mani çekme” adı verilmiş.

.

Bu adetler, baharda doğanın ve tüm canlıların uyanmasıyla eş anlamlı olarak insanların da talihlerinin açılacağı inancıyla, şanslarını denemek için yapılırmış.

.

Hıdrellezden bir gece önce bahtını denemek ve kısmetlerinin açılmasını sağlamak isteyen genç kızlar yeşillik bir yerde veya bir su kenarında toplanırlarmış.

İçinde su bulunan bir çömleğe kendilerine ait yüzük, küpe, bilezik gibi şeyler koyarak ağzını tülbentle bağladıktan sonra bir gül ağacının dibine bırakırlarmış.

Sabah erkenden çömleğin yanına giderek sütlü kahve içip ağızlarının tadının bozulmaması için dua ederlermiş.

Ardından niyet çömleğinin açılmasına geçilir. Çömleğin içindekiler çıkarılırken bir yandan da maniler söylenir, eşyanın sahibi hakkında yorumlar yapılırmış.

Hıdrelleze özgü bu uygulama temelde bu şekilde yapılmakla birlikte, yörelere göre bazı farklılıklar da göstermiş.

.

Sonuç olarak, Anadolu’da hala görkemli törenlerle kutlanan “Hıdrellez Bayramı” insanlık tarihinde çok eski zamanlardan beri kutlanmış.

.

Farklı zamanlarda, farklı isimler altında kutlansa da Hıdrellez motiflerine pek çok yerde rastlamak mümkün olmuş.

Baharın gelişi ve doğanın canlanması insanlar tarafından bayramlarla kutlanması gereken bir durum olarak algılanmış. Böylece bir “Bahar bayramı” olan “Hıdrellez” evrensel bir nitelik kazanmış.

 

ENFLASYON

Enflasyon rakamları her ay açıklanıyor.

Her seferinde de tartışmaları beraberinde getiriyor.

TUİK başka, İTO başka, ENAG başka rakamlar açıklayınca kaos başlıyor.

.

Biz “Cebimizdeki paranın nasıl pul olduğunu” gördükçe, enflasyonun ENAG rakamlarına daha yakın olduğuna kanaat getiriyoruz.

.

Bugün aldığınız her hangi bir gıda veya ihtiyaç malzemesini, bir sonraki alışverişinizde aynı fiyata alamıyoruz.

Ve arada uçurum oluşmuş fiyatlar karşısında “20 senede ne hale geldik?” diyerek kendi kendimize konuşup duruyoruz.

.

Sosyal medyadan enflasyon ile ilgili bir yazı buldum.

Bilmem doğru, bilmem yanlış.

Ama Arjantin’de yaşandığı söylenen bu olay bize bazı şeyler için yön veriyor gibi.

Tabi burada örnek olarak “Yumurta” verilmiş ancak bizim tüm emtialar için uygulamamız lazım, o ayrı.

Bu arada yumurtacılar da üzerine alınmasın, hikâye böyle ne yapayım.

.

Arjantin’de enflasyonu bahane eden bir yumurta satıcısı, yumurta kolisinin fiyatına %100 zam yapmış.

“Artık daha fazla para kazanmanın zamanı geldi.” diyordu.

O sabah hüzünlü bir yüz ifadesiyle iş yerini açsa da aslında çok mutluydu.

Zengin olamamasının nedenini hep dürüst olmasına bağlamıştı ama artık o güzel günler çok yakındaydı.

Fakat yine de yaptığı zamdan dolayı üzgünmüş gibi yapmalıydı.

.

Çok geçmeden her hafta bir koli yumurta alan müşterisi yine iş yerine gelmişti.

Yaşlı kadın fiyatı görünce gözlerine inanamadı.

Sebebini sorunca:

“Toptancılar zam yaptı efendim. Malum enflasyon da var, biz de haliyle fiyatları arttırdık.” deyiverdi.

Yaşlı kadın bu duruma çok kızmıştı ve usulca koliyi tezgâha bıraktı.

“O zaman kalsın, ben yumurta yemeden de yaşarım. Yeter ki Arjantin bu zamdan etkilenmesin.” dedi.

.

Satıcı onun bu hareketi karşısında büyük bir kahkaha atmak istese de üzgünmüş gibi davranmaya devam etti.

.

Lakin kadının bu cümlesi nasıl olduysa ülkede yayıldı ve kimse o hafta yumurta almadı.

Ertesi gün yumurta toptancıları hem zam yapmaya devam ederek, hem de “Fiyatlar biraz daha artsın” diyerek ürünlerin çoğunu soğuk hava depolarında stokladılar.

.

Takip eden günlerde durum değişmemişti, fiyatlar artıyor ama tüm Arjantin halkı sanki aralarında anlaşmışlar gibi yumurta almamakta ısrar ediyordu.

.

İkinci hafta toptancılar homurdanmaya başlasa da “Nasıl olsa bu zamlara alışacaklar ve mecburen yumurtaları gelip alacaklar!” diyorlardı.

.

Üçüncü hafta ülkede yumurta perakendecileri iş yapamadığı için yavaş yavaş kepenk kapatmaya başladı ve bunu toptancılar takip etti.

.

Derken ülkede iflas etmeyen toptancı neredeyse kalmamıştı.

Çiftlik sahipleri paralarını alamadıkları için onlar da hızla konkordato ilan etmeye başladı.

Artık hepsi pişman olmuş ve aralarında bu durumu nasıl düzelteceklerini konuşmaya başlamışlardı.

En iyisi bir televizyon kanalına çıkıp “Arjantin halkından özür dilemek” dediler ama sonuç değişmemişti.

.

Ülkede ne grev ne de isyan vardı ama halk öylesine kenetlenmişti ki kimse bu özrü kabul etmedi ve yumurta almamaya devam etti.

.

Beşinci Hafta toptancılar şunu dediler:

“Hatamızı fark ettik ve özrümüzü kabul etmeniz için de yumurtaları zamdan önceki fiyatın da yarısına indirme kararı aldık. Bizleri affetmelisiniz çünkü tavuklar ölmek üzere!”

.

Bu bir gerçek hayat hikâyesi mi değil mi bilemedim.

Ancak Kasım 2023 tarihli haberde şöyle diyordu:

“Yüksek enflasyonla boğuşan Arjantin'de halk gıda malzemesine erişebilmek için takas sistemine geçti.”

.

AFP haber ajansı, başkent Buenos Aires’in yoksul mahallelerinden olan Villa Fiorito’da halk, Facebook’ta kurulan sitelerde buluşarak eski kıyafetlerini; Makarna, şeker, bisküvi, pirinç, yumurta gibi temel gıda maddeleriyle takas ettiğini belirtti.

.

İki çocuk annesi 25 yaşındaki Luz Lopez, “Gıda çok pahalı. Bazen sokakta yürürken bulduğum şeyleri yıkayıp, takas etmek için buraya getiriyorum” ifadelerini kullanmış.

.

Yakınlardaki bir üst geçidin altında yaşamak zorunda kaldığını söyleyen 28 yaşındaki Maria Fernanda Diaz ise, “Siyasetçiler buraya gelip nasıl yaşadığımızı görsün” ifadeleriyle duruma tepki gösterdi.

.

Elindeki eşyaları satmaya çalışan 35 yaşındaki iki çocuk annesi Emilce Elisabeth Bravo, “Her gün fiyatlar değişiyor. Bebek bezleri çok pahalı. Daha önce bir paketi 2 bin 600 pesoydu (213 lira), bugün 4 bin 500 peso (370 lira)” ifadelerini kullandı.

.

Facebook’taki sayısız takas sayfasından birinin yöneticisi olan Bravo, “Takas fikrini ve bu işbirliğini korumak istiyoruz. Arjantin ekonomisinin en kötü zamanlarında takas bize çok yardımcı oldu” diye konuştu.

.

Bizde de enflasyonu durdurmak başka bahara kalırken, yakında bu hallere düşmeyiz inşallah…