Ekonomi denilince “Kolay” zannedilir. Birileri “Ekonomistim” de diyebilir.

Büyüklerimizin bir lafı vardı; “Oğlum kurcalama bozarsın…”

.

Buradan yola çıkarak şu denilebilir;

“Bozdun işte!”

.

Öylesine dibe vurdu ki, yukarı çıkmak için yer arıyor ama bulamıyor.

Şimşek bile kar etmedi.

.

Bakın nereden belli;

“2024’ün ilk 2 ayında cebimize giren ücretin yüzde 11'ini enflasyona kaptırmış vaziyetteyiz.”

Bunu birileri sırf muhalefet olsun diye söylemiyor, bizzat TUİK’in kendisi açıkladı.

.

Belli ki memleket kötü idare edildi ve hala da devam ediyor.

.

Prof. Dr. Veysel Ulusoy demiş ki;

“Rezervleri hızla yok olan Merkez Bankası’nın döviz kurunu yönetememesi ve iç piyasada sürekli yükselen fiyatlar nedeniyle ücretler reel olarak daha da azalacaktır. Önümüzdeki uzun bir sürede bunun düzelmesinin de zor olduğunu söylemek gerekir.”

.

Şunları ortaya koyalım;

Merkez Bankası rezervleri yok oluyormuş.

Döviz kuru almış başını gidiyormuş.

Piyasada fiyatlar sürekli yükseliyormuş.

Ücretler azalıyormuş.

.

Bunun sebebi kim?

.

Profesör şöyle diyor; “Korkarım önümüzdeki dönemde hem yetkililer hem de siyasi sorumlulara karşı açılacak davalar baş ağrıtacak nitelikte olacaktır. Bunun en son örneğini Arjantin ve Yunanistan’da tecrübe ettik.”

.

Yani sorumlulara karşı dava açılabileceğini ima ediyor ve bunların baş ağrıtacağını söylüyor.

.

Altın ve dözvizdeki artış, milletin hücum ettiğinin bir kanıtı.

Neden hücum eder?

Güvensizlik, sığınacak dal arıyor.

.

Peki tüm bunlar seçime yansır mı?

Yaşayıp göreceğiz…

 

RAKİP KİM?

Dün de bahsettik ya, bizim başkan adaylarının birbirlerinden çok başka başka rakipleri var.

.

Mesela Muharrem Erkek,

“Ön seçimin olmamasına kırılan partilisini ikna etmek zorunda.”

 

Mesela Jülide İskenderoğlu,

“Ülke ekonomisinin iyi gideceğine ikna etmek zorunda.”

 

Mesela Burak Kunt,

“Meral Hanımın oyları bölmek amacıyla değil, demokrasinin gereği olarak bu işlere girdiğine ikna etmesi lazım.”

 

SEÇİM VE RAMAZAN

Sokağa çıkıyor ve bakıyoruz;

“Ne seçim” havası var?

“Ne ramazan” havası var?

.

Eskiden seçim oldu mu ortalık ayağa kalkardı.

Davullar, zurnalar gırla giderdi.

Sokaklar parti bayrakları ile donanır, parti binaları gelin gibi süslenirdi.

Mitingler yapılır, çoluk çocuk bayram havasında ellerde bayrak gezerdi.

.

Şimdi?

“Ölü geçen turizm sezonu” gibi.

Birkaç partili başkan adayının arkasında kalabalık yapmak için dolaşıyor.

Ne heyecan var, ne istek.

“Kazanırsak kazanırız” havası var.

.

Ramazan deseniz başka olay.

Din konusunda oldukça sadık olan millet, şimdiler de pek aldırış etmiyor gibi.

Oruç tutanlar azalmış,

Ramazan şenlikleri yok olmuş,

Lokantalar umursamamış vaziyette geldi gidiyor.

.

Dini bütün bir dışarıdan Çanakkale’ye gelse Ramazanın gelmediğine inanır.

Bu insanların iman eksikliğinden mi, yoksa dinin bu kadar dejenere edilmesinden mi kaynaklanıyor çıkıp halka sormak lazım.

.

Din işlerinin tarikatlara, cemaatlere bırakıldığı bu dönemde insanlar dinden biraz uzak durmaya başladı gibi.

.

Hâlbuki son derece uç bölümde dini yaşamak ve yaşatmak isteyen iktidarımız ekonomi gibi bunu da beceremeyip insanları dinden uzaklaştırdı gibi.

.

Sokaklarda dinimizin emrettiği “Adaleti, insanlığı, hoşgörüyü, yardımseverliği, dini, imanı” pek göremiyoruz.

.

“Dindar” ile “Dincilerin” birbirine karıştığı bu ortamı yaratan iktidar sahipleri sayesinden camiler bile boş kalıyor.

.

Bir vebal olduğu apaçık ortada.

Bunu kim nasıl ödeyecek Allah bilir…

 

DEVEKUŞU YUMURTASI

Devekuşu yumurtasını çoğumuz biliriz.

Belki hiç görmedik ama iri olduğunu, kırılmasının zor olduğunu kültürel bir bilgi olarak edinmişliğimiz vardır.

.

Bu yumurtanın bir özelliği ise şuymuş;

“Deve kuşu yumurtası, kuru ve havadar bir yerde muhafaza edildiğinde, suyunu kaybederek çürür ve yaydığı (insanlar tarafından hissedilmeyen) koku nedeniyle örümcekler o alana yaklaşamıyormuş meğer...

Dolayısıyla o ortamda örümcek barınamıyor ve bu da ağ oluşumunu engelliyormuş…

Deve kuşu yumurtasının bu özelliği, ortalama 60-70 metrekarelik bir alanda etki gösterirmiş...”

.

“Tamam anladık da ne işimize yarayacak?” demeyin.

Örümcek ağlarının alınmasının mümkün olmadığı yüksek yapılarda oldukça işe yarar gözükmüş olacak ki birileri kullanmış.

.

Peki kim?

“Ser Mimârân-ı Cihan ve Mühendisân-ı Devran” olarak anılan

Mimar Sinan…

.

Mimar Sinan’ın, kalfalık eseri olarak adlandırıldığı İstanbul’un en nadide eserlerinden Süleymaniye Camii'nde, üzerlerinde renkli çizimler ve ince işçiliklerin yer aldığı bir çok deve kuşu yumurtası bulunuyormuş...

.

Kanuni Sultan Süleyman tarafından 1551-1557 yılları arasında yaptırılan caminin mimarı Sinan, o dönemde kendi keşfi olduğu tahmin edilen bu buluşu da muhteşem eserine eklemiş.

Deve kuşu yumurtasının örümcekleri ve küçük haşereleri rahatsız ettiğini keşfeden Mimar Sinan, avizelerin kandil çanakları arasına deve kuşu yumurtaları yerleştirmiş…

Sultan Süleyman, caminin inşası sırasında, Afrika'dan onlarca deve kuşu yumurtası getirtmiş...

.

Mimar Sinan ustalık eseri olarak adlandırılan Selimiye Camii'nin inşası sırasında, içerisinde deve kuşu yumurtası olduğu bilinen “Horasan harcı” karışımını kullanmış...

Kandil çanaklarına da, tıpkı Süleymaniye’deki gibi bu yumurtalardan yerleştirmiş.

.

Geçtiğimiz yıllarda Süleymaniye Camii’nde yapılan onarım sırasında, yerlerinden alınarak temizlenen yumurtaların, dönemin geleneksel desenleriyle rengârenk nakşedildiği görülmüş…

.

Yüzyıllar öncesinde Mimar Sinan tarafından saptanan bu keşif, daha sonra bir çok cami ve yaşam alanında asırlar boyu kullanılmış...

(Alıntı)

 

GEÇ YİĞİDİM

Nasreddin Hoca bir gün mezarlıkta yakınlarının mezarı başında dua ediyormuş.

Bir ara gözü yanındaki mezar taşına idrarını yapan bir köpeğe takılmış.

Tabi o hiddetle kalkmış ayağa ve köpeğe doğru “Hoşşştt!” demiş.

Köpek kaçacağı yerde Hoca’ya doğru dönerek dişlerini gösterip sertçe “Hırlamaya” başlamış.

Hoca anlamış ki pabuç pahalı, kendisi mezar taşının arkasına saklanarak; “Geç yiğidim geç!” demiş.

.

Günümüzde yaşanan sosyal ve ekonomik sıkıntılarla insanımız artık patlama noktasına geldi.

Özellikle trafikte yaşanan gerilim artık had safhaya ulaştı.

.

Haberlere baktığımızda haftada oldukça sık şekilde “Trafikte kavga ve sonunda bıçak veya silahla yaralama ve öldürme haberlerini” okuyoruz”

.

İşte bunlardan biri;

“İstanbul Başakşehir'de dün akşam yol verme tartışmasında bir sürücü, İETT şoförünü bıçakladı.”

.

Ne kadar kolay insan bıçaklamak.

Ne rahat…

.

Siz siz olun kavgadan, döğüşten uzak durun.

Trafikte filan bulaşmayın kimseye.

Canınızdan olmak istemiyorsanız hiç dayılanmadan “Geç yiğidim” deyiverin gitsin.

Yoksa ortalık maganda dolu, canınızdan bile olursunuz maazallah…