Türkiye uzun süredir adil olmayan seçim ve seçim süreçleri yaşıyor. Partili cumhurbaşkanlığı sisteminden bu yana adalet, etik, nezaket gibi kavramlar ortadan kalktı.

Eskiden memleket daha demokratikti. Daha adil seçimler yapılıyordu. Adalet ve İçişleri Bakanlıklarına tarafsız memur atanıyordu seçim ve propaganda süreci daha demokratik olsun diye. Devletin idaresinde olanlar devletin aracıyla siyaset yapmıyordu, oy avcılığı yapmıyordu. Hele hele devletin imkanlarını kesinlikle kullanmıyordu.

Adında adalet olan iktidar partisi adil olmayan her uygulamanın arkasında duruyor. Öteden beri seçimler şaibeli geçiyor. Trafoya kedi giriyor. Mühürsüz oylar sayım esnasında geçerli sayılır kararı çıkıyor. İçişleri Bakanı sabaha karşı sandıklara baskın yapıyor. Daha bir sürü şaibe yaratacak uygulamalar var hatırda kalan.

Önümüzdeki yerel seçimlerde de adeta iktidar partisi bütün bakanlara sefer görev emri verdi. Özellikle büyük şehirlerde seçimi kazanmak için devletin bütün imkanlarını seferber etti. Ahlaki olmayan bir uygulama. Devletin bütçesiyle seçim çalışması yapmak ahlaki değil. Vatandaşın bunu görmesi ve anlaması gerekiyor artık.

Yirmiye yakın bakan İstanbul’da seçim çalışması yapıyor. Çanakkale, Balıkesir, Bursa hemen bütün illerde bakanlar, açılışlar, temel atma törenleri yapıyor. Ulaştırma Bakanı Çanakkale’de 1915 Şehitler Köprüsü üzerinden propaganda yapıyor. 5.5 milyon aracın geçtiğini gururla anlatıyor. Ancak 16 milyon araç parasının ödendiğini, kamyon olarak mı, tır olarak mı, yoksa binek araç olarak mı ödendiğini söylemiyor. 

Cumhurbaşkanlığı seçimi de aynı şekilde yapıldı. Milletin iradesine adeta pranga vuruldu. Medya organlarıyla birlikte millete alternatifler gösterilmedi.

Yerel seçimlerle ilgili muhalefetin reklamlarını devletin televizyonu vermiyor. Muhalefet devletin engellemelerine rağmen projelerini, hedeflerini millete kapı kapı dolaşarak anlatmaya çalışıyor. İktidar partisinin belediye başkan adaylarının çalışmalarını, mitinglerini devletin televizyonları başta olmak üzere yüzlerce kanal hep birlikte veriyor. Muhalefet partilerinde ceviz kabuğunu doldurmayacak tartışları yangın havasında veriyor. İktidar partisinin aday oldukları, semtini sokağını bilmedikleri illerin belediye başkanlıklarını kazanacakmış gibi gösteriyor. Düpedüz algı oyunlarına başvuruluyor.

Seçimlerin adil bir ortamda yapılması gerekiyor. Demokrasinin gereği de budur. Devletin kanallarında muhalefet partilerine 30 saniye, iktidar partisine saatlerce yer vermek adaletli değildir. Seçimlere katılan partilerin yerelde ve genelde politikalarını, projelerini, hedeflerini millete anlatabilmeleri gerekir. Milletin de muhalefeti izleme ve değerlendirme hakkı vardır. TRT gibi bir kurum bütün milletin ödediği vergilerle yayın yapmaktadır. Milletin haber alma hakkına kota koyma, sansür uygulama hakkı yoktur. Hele hele bu Aziz Milletin yarısını öcü gibi gösterme hakkı hiç yoktur.

Her türlü orantısız güç kullanılan bir ortamda milletin özgür iradesinin sandığa yansıma ihtimali çok zayıftır.