Bugün benim de oldukça şikâyetçi olduğum ekonominin altından girelim, üstünden çıkalım istedim.

Öyle afaki yazmaya gerek yok, yaşadıklarımızı yazalım yeter!.

.

Sürekli olarak alışveriş ettiğim bir meyveci var pazarda.

Okçulardan.

.

Sağ tandanslı bir çiftçi.

Hayatında sola oy vermemiş biri,

“Biz babadan sağcıyız” diyor, oradan biliyorum…

.

Ben şunu hiç anlamadım;

“Babadan CHP’li, Anadan Demokrat partili…”

Sanki mirasmış gibi gelenek yapmışlar görüşleri.

Başka bir yere oy verdiklerinde ise “Çarpılacaklarını” zannedip, övinerek konuşuyorlar;

“Satmayız biz atalarımızı…”

.

Şimdiye kadar; sandığa ilk giden dedenin tercihi olan “Sağcılık veya solculuk” yolunda gitmiş bütün sülale.

Başka bir yere sapıldığında “İhanet” olarak kabul ediliyor aile içinde...

.

Çanakkale gibi küçük şehirlerde “Hangi ailenin hangi partiye oy vereceği bellidir.”

Oy hesabı yapılırken garanti oy çerçevesinde listelere isimleri yazılır.

.

Siyasi yelpaze dağılımının bir kısmı bu şekilde sabit olduğundan, siyasetçiler masa başına oturduklarında garanti oy hesabını yapabiliyorlar.

“Zaten bizim babalardan gelen yüzde 35 klasik oyumuz var!” diyebiliyorlar ve “Üzerine yüzen-gezen oylardan yüzde 20 koyduğumuzda, al sana iktidar…”

.

Bu ülkede partiler hiç mi yanlış yapmıyor, babadan bu tarafa hiç mi değişmediler?

.

Şimdilerde değiştim diyen bir “CHP” var.

Değişe değişe, “Değişik” oldular.

.

Onların da nasıl değiştiğini sandıklar açıldığında göreceğiz.

Kendileri mi değişecek, yoksa halk sandıkta mı değiştirecek o vakit belli olacak...

.

Velhasıl bizim meyveci, şimdiye kadar hep sağa, (söylemiyor ama) tahminim AKP’ye oy vermiş.

.

Ne zaman muhabbet etsek hep iktidar ağzıyla konuşur, “Dış güçlere” bağlardı.

Önündeki tezgâha yığdığı elmaları, akşama kadar satardı.

.

En son pazarda gördüğümde oldukça bozuktu.

Baktım da artık dış güçler yalanına kendisi de inanmıyordu.

“Ne olacak haliniz?” diye sordum, önünde yığınla duran elmaların üzerinde yazan “25 lira” etiketini göstererek.

“Sorma ağabey” dedi, “bu sefer çakıldık galiba…”

.

Yüzündeki ifadeden verdiği oyların pişmanlığı okunuyordu ama nafile.

.

“Ne yapacağız?” diye bana sordu.

“Sana bundan önceki seçimlerde hep yol gösterdim ama sen hep ters yola saptın. Şimdi kalkmış bana mı soruyorsun? Zaten dediğimi yapmayacaksın, neden soruyorsun?” dedim.

“Bu sefer seni dinleyeceğim” dedi.

Ben de gülerek; “Battı balık yan gider, iktidar partisine ver!” deyiverdim.

.

Anladı dalga geçtiğimi.

“Ağabey sen bari yapma!” diyebildi başını öne eğerek...

.

Pazar dönüşü eşimin et siparişini almak üzere kasaba uğradım.

Bu devirde kasaba gitmek öyle kolay iş değil, cukka sağlam olacak.

Etin kilosu 500 liraya yaklaştı.

“1 kilo kıyma ver” dediğimde kasap çay söylüyor artık.

Nereye oturtacağını şaşırıyor ve;

“Unuttuk ağabey artık ‘1 kilo ver’ laflarını, yemin ediyorum gramla satıyoruz artık…” diye hayıflanıyor.

.

Bizim kasap babadan CHP’liymiş.

“Başka yere oy verirsem elim kırılsın!” diyor.

“Peki bu seçimde ne yapacaksın?” diye sorduğumda, “Düşüneceğiz!” dedi.

“Neden?” diye tekrar sordum;

“Ağabey Atatürk’ün partisini ne hale getirdiler. Şuraya bak! Gündem ne kadar dolu iken, koskoca CHP aday tartışmaları ile boğuşuyor. Şu minnacık şehirde ön seçim bile yapamadılar, yazıklar olsun!” diye köpürerek cevap verdi.

.

Anlaşıldı bu sefer “Babadan” denilen oylar yer değiştirebilecek.

Ama iktidar tarafı hiç ümitlenmesin, oraya da gitmeyeceği kesin.

.

Bizim kasap; “Ağabey işimiz çok zor. Yakında esnaf dökülmeye başlar, sen de şahit ol!” diye vakti olsa bol bol anlatacağı muhalif kelimeleri, iki cümlede özetledi.

.

Eskiden 50 lira verdiğimde, fındık, fıstık, leblebi, çekirdeklerden toplam yarım kiloya yakın karışık kuruyemiş alırdım.

.

Uzun zamandır uğramadığım kuruyemişçiye gittim, magnezyum, çinko ve demir ihtiyacımı karşılamak üzere canım kabak çekirdeği istedi.

Camın arkasında bana sırıtan kabak çekirdeğinin etiketinde 350 lira yazıyordu.

İnanamadım.

Bir daha baktım, bakmaz olaydım.

Çünkü gerçeklerle yüz yüze geldim.

.

Sordum “Bu ne iş?” diye, “Yüz gram alsam 35 lira ödeyeceğim öyle mi?”

.

Kuruyemişçi cevap bile veremedi.

Yüzünden; “35 yıllık esnafım böyle şey görmedim” demek istediğini, “Aldığımızı yerine koyamıyoruz” şeklinde söylenen standart cümlelerin yanına bir de “Sermayeden yiyoruz” diye de eklemek istediğini anladım.

.

“Haklısın kardeşim, ver oradan 100 gram kabak çekirdeği” diyebildim ve çıktım.

Artık kuruyemiş lüks olmuş.

Bize haram…

.

Gazetedeki bir habere göre de dönerci ustası İBB Başkan adayı Murat Kurum’a konuşmuş;

Kurum’un “22 senede ülkeyi nereden nereye getirdik” demesine karşılık usta şu cevabı vermiş;

“Ama bak ben ustayım, maaşımla geçinemiyorum. Ben 1996’da bir yıllık maaşımla babama ev almıştım. Şu anda bayramda memlekete gitmeyi hayal edemiyorum.”

.

Murat Kurum doğru demiş;

“Nereden, nereye?”

.

Gazetedeki İzmir merkezli bir haber oldukça üzücü;

“1958’den beri hizmet veren Tamtad Konserve, ekonomik dengesizlerden ötürü faaliyetine devam edemeyerek iflas kararı almış.”

.

Buyrun işte!

Onca sermaye, onca çalışan heba olup gitti.

Bu da mı “Dış güçler mi” sizce?

.

Gazetedeki bir başka haberde ekonominin geldiği son nokta, 200 liralık banknotlar kıyaslanarak şöyle anlatılmış…

.

Ocak 2022'te piyasada;

474 milyon adet 200’lük banknot vardı

2022 sonunda 966 milyon adede dayanmış.

.

2023 yılında;

Piyasadaki 200 liralık banknot adedi artış gösterdi ve toplam adet Kasım 2023 itibariyle 1 milyar 541 milyona ulaştı.

.

Sonuç olarak;

Banknot adedi 2022 yılının başından,

2023 yılının sonuna kadar geçen sürede

Yüzde 225 artmış.

.

200 liralık banknotun,

Tedavüle girdiği 1 Ocak 2009’da karşılığı 125.4 dolar iken,

Bugün 200 lira, 6.8 dolar.

.

2009’da 200 lira ile 4.8 gram altın alınabiliyordu.

Bugün 200 lira ile sadece 0,10 gram altın alınabiliyor.

.

2009’da 200 lirayla 500 ekmek alınırken,

Şimdi sadece 20 ekmek alınabiliyor.

.

2009’da 63 litre benzin alınırken,

Şimdi 4 litre alınabiliyor.

.

2009’da 14 kilo et alınırken, şimdi 400 gram et alınıyor.

.

2009’da 41 kilo tavuk alınıyorken, şimdilerde ancak 1.200 gram alınabiliyor.

.

Hani Murat Kurum demiş ya; “22 senede ülkeyi nereden nereye getirdik” diye.

Cevap şu;

“Belli, belli…”

.

Ekonominin asıl ölçüm kuralı şu;

“Tedavüldeki banknot sayısının artması enflasyonun bir göstergesidir.

Alım gücü düştükçe dolaşımdaki banknot sayısı da artar.”

.

Şimdi bu ekonomiyi nereye bağlamaya uğraşırsanız uğraşın artık deniz bitti.

.

Gazeteci İbrahim Kahveci soruyor;

“Tam bu süreçlerde kimse de içerideki beceriksizliğe bakmıyor.

.

Mesela kim bir ülkede liyakatli yöneticiyi görevden alıp irrasyonel (yani akıl dışı) politika uygulayıcıları göreve getirir.

.

Örnek çok net: Merkez Bankası Başkanlığın’dan Naci Ağbal’ı alıp yerine Şahap Kavcıoğlu’nu kim göreve getirdi?

Ve hatta Nureddin Nebati ile 6 ay uyumayı kim istedi?

.

Enflasyon yükselirken bütün iktisat biliminin ve bütün dünyanın tersine suni şekilde faiz indirerek yangının üzerine benzin dökülmesine kimler izin verdi?

.

Ve ülkenin bütün dövizlerini bitirerek Milli Egemenlik sorunu yaşanmasına kim yol açtı?”

.

Soru ortada, birileri de çıkıp cevap versin ama…

.

Dikkat ederseniz iktidar sahipleri beceriksizliklerini örtmek için artık;

“Vaatleri bıraktı, tehdit etmeye başladı.”

.

Sürekli olarak “Seçim sonrası düzelecek” dedikleri ekonomi ne mi olacak?

.

Allah hepimizi, “Türkiye Modeli Ekonomi” şeklini icat edenlerden ve “Ben ekonomistim” diyenlerden korusun.