Geçen hafta yazmıştım ya. Bizim mahallede muhtar seçilme yarışı başladı diye.

Aslında daha 7 ay var ama işte, insanın içi durmuyor demek ki.
.
Muhtarlara bağlanan asgari ücretten sonra geçim kapısı olarak görenler de yok değil.
“Hizmet bir kenara, paraya bak sen” diyen dolu.
.
“Bizim oğlan bir yerde dikiş tutturamadı bari muhtar olsun, hiç olmadı maaşı var” diyenden,
“Kız istemeye gideceğiz insanlara soracak; ‘Oğlumuz ne iş yapıyor?’ diye. Biz de köpek taşlıyor yerine ‘Muhtar oldu’ demek için seçime sokacağız artık. Hoş paramız yok ama dayısı kredi çekecek, onun karşılığı ihtiyar heyetine yazılır olur biter.”
“Aslında muhtarlıkta gözümüz yok ama bizim arsaya belediye 4 kat verdi. Herifi muhtar yapabilirsek belediye ile olan ilişkilerinden 5 kata çıkarabiliriz belki.”
“Harbi söyleyeyim benim derdim arabayı taksi yapmak. Muhtarlığın önündeki durağa girdim mi muhtarlıktan istifa bile ederim o an anladın mı?” diyene kadar bir dolu aday var.
.
Kim ne derse desin bizim adayımız Dudu abla.
Bizim patron da çok sever kendisini.
Geçenlerde “Git bakalım Dudu hanımın yanına uğra, ‘Bir isteği filan var mıymış?’ Diye sor” dedi.
Uğradım yanına.
“Abla beni patron selam yolladı ‘bir isteği var mıymış diye sor’ dedi.”
“Olmaz mı evladım! Madem bu işe koyulduk o halde bir şeyler yapmak lazım dimi ya!”
-“Hayrola abla ne projelerin var bakalım?”
-“Bak evladım madem bu işe başımızı koyduk, o halde devam edeceğiz pes etmek yok. Bizim müşterimiz kim?”
-“Kim?”
-“Halk oğlum, halk…”
-“Ha anladım.”
-“Öyleyse halk ne durumda ona bakalım!”
-“Baktık!”
-“Ne gördün?”
-“Kadın, erkek, kız, çocuk filan.”
-“Öyle değil evladım, halk ne durumda yani?”
-“Perişan.”
-“Hah işte. O zaman onların bu haline derman olmak lazım ki, insanlardan oy isteyelim ve alalım. Bunun için ne yapmalı?”
-“Para dağıtmalı.”
-“Çüşşş… Nereden bulacağız oğlum o kadar parayı?”
-“Ne bilim? Halkın tek derdi para da ondan.”
-“Tamam o da var ama o da bizde yok. O halde ne yapacağız?”
-“Muhtarlıktan vazgeçeceğiz.”
-“Öyle değil evladım. Halka başka ne verebiliriz?”
-“Kömür, makarna, buzdolabı…”
-“Evlat sen beni siyasi partiler ile karıştırdın galiba… Bak şunu aklından çıkarma, halkın en büyük ihtiyacı moral…”
-“Ha anladım.”
-“Ne anladın?”
-“Halkın morale ihtiyacı var.”
-“O halde biz ne yapacağız?”
-“Ne yapacağız?”
-“Moral vereceğiz. Peki bunu nasıl yapacağız anlat bakalım?”
-“Dış güçlerin oyununu bozacağızzz ve 3 ay sonra doları 4 lira yapacağızzz!’ deriz, moraller düzelir. Çünkü dolar düşünce piyasalar ucuzlar halk sevinir…”
-“Evladım o bizim işimiz değil. Muhtarız lan biz! Muhtar. Doları nasıl düşüreceğiz?”
-“Haklısın abla. Peki, morali nasıl vereceğiz?”
-“Mahallede festival düzenleyeceğiz…”
-“Anladım. Mesela domates festivali gibi mi?”
-“Ne domatesi oğlum. O iş yöresel. Bizim neyimiz varsa onun festivalini düzenleyeceğiz.”
-“Anladım.”
-“Ne anladın?”
-“Bizim neyimiz varsa onu şey edeceğiz.”
-“Hah aferin. Şimdi düşün bakalım bizim neyimiz var?”
-“Iııı… Şey… Düşündüm ve bulamadım… Hakikaten ablacığım bizim neyimiz var?”
-“Gördün mü? Hiçbir şeyimiz yok. Koskocaman mahallede marka olacak tek bir şeyimiz yok!”
-“Ne kötü… Peki, ne yapacağız?”
Dudu abla düşündü düşündü ve heyecanla boynuma sarıldı;
-“Buldum Rüstem buldum!”
-“Ne abla ne?”
-“Arka mahallede muhtarlığa ait bir arsa var. Orada da bir tane zeytin ağacı var ya?”
-“Eee!”
-“Ne eee si? ‘Zeytin Ağacını Koruma Festivali’ düzenleyeceğiz. O alanı güzelce temizlettiririz. Ağacı budarız. Üzerini süsleriz ve arsanın etrafını çevirir, festivali başlatırız. Mahalleliden de para toplarız, İlkokuldaki sandalyeleri, ses düzenini filan alırız. Afiş yaptırırız, Devlet-i Erkânı çağırırız, özel sektörü çağırırız, esnaflar, halk derken al sana festival.”
-“Halk dansları filan da olacak mı?”
-“Olur tabi, bizim okulların folklör ekipleri var. Çocuklar şarkı filan söyler, koroları var. Şenlik havasına kutlarız. 1 günlük yaparız, gün sonunda 9/8 oyun havası ile mahalleliyi oynatırız iyi bir moral olur.”
-“Yaşa be abla. Valla aklınla çok yaşa sen. Fıstık gibi geleneksel festivalimiz olur.”
Tam bir ay boyunca Dudu ablanın dediklerini yapmak için gece-gündüz çalıştık.
Paralar topladık, ilkokuldan malzemeleri aldık.
Bizim patron da sandalye verdi, ikramlarda kullanılmak üzere çay, şeker verdi.
Sebiller kiraladık.
Zeytin Ağacının olduğu yer tam bir festival alanına dönmüştü.
.
Dudu Abla, Muhtar Şerafettin amca ile Kaymakamı, Jandarma komutanını, daire müdürlerini filan çağırdı.
.
Zurnalar, davullar ayarlandı.
Bizim mahallenin çocukları, “Biz para filan alamayız abla” diyerek bedava destek verdiler.
.
Doğa dernekleri ayaklandı destek için. Sosyal medyadan yazıştılar, “Bütün şehirlerden doğa sevenler gelecek” dediler.
.
Gazeteler haber yaptı, medya kanalları röportajlar yaptı.
Tek bir ağacı korumak için mahallelinin harekete geçmesi insanların dikkatini çekmişti.
.
Ünümüz ülke çapında yayıldı.
.
Ağacın yanına;
“1. GELENEKSEL ZEYTİN AĞACINI KORUMA FESTİVALİ” diye yazdırdık.
Her şey ayarlandı.
.
Artık büyük gün gelip çatmıştı.
Ertesi günü sabah erkenden kalkıp festival alanında buluşulacaktı.
.
Tüm mahalle büyük heyecanla o gece yattı.
Ertesi günü daha güneş doğmamıştı ben daha kahveyi açmadan “Festival yerine bir uğrayıp, her şeyi kontrol edeyim” dedim.
.
Oraya gittiğimde ne göreyim?
.
Bizim zeytin ağacı kökü dışarıda yerde yatıyordu.
.
Aman Tanrım!
Olamazdı.
.
Tabi ortalık ayağa kalktı.
Jandarmalar çağrıldı.
Kaymakam bey geldi.
Doğa dernekleri hücum etti.
.
Uzun takipler sonucu bunu yapanlar yakalandı.
Sebebi sorulduğunda cevap şuydu;
“Siz bu ağaca bu kadar önem verince biz de altında altın var zannettik. Dibini kazdık, ağaç devrildi, sonra kaçtık…”
.
Üç kuruş altın için bizim ağaç heba edilecekmiş neredeyse.
Allah’tan gürültü olur diye kesememişler.
.
Devlet imkânları ile ağacı tekrar yerine diktik.
Festivalimizi iki hafta geç te olsa yaptık.
.
Kaymakam bey festival açılış konuşmasında dedi ki:
“Bu ülkenin her ağacı kıymetlidir. Biz ağaçlarımızı korumaya devam edeceğiz. Üç gram altın için ağaçlarımızı heba etmeyeceğiz…”
Bir alkış aldı ki sormayın.
 
MATEMATİK!
Murat Muratoğlu sosyal medyadan bir mesaj yayınladı.
.
Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Son 21 yılda Türkiye toplam 6 milyar 572 milyon fidanı toprakla buluşturarak, bu alanda kırılması zor bir rekora imza atmıştır” ifadelerini kullanmıştı.
.
Muratoğlu şöyle demiş mesajında;
“Hesaplayalım...”
.
“20 yıl 9 ay 5 gündür iktidardalar…”
.
“7.583 gün eder.”
.
“Hiç durmadan dikseler;
Günde: 866.675
Saatte: 36.111
Dakikada: 602
Fidan dikmek gerek…”
.
Matematik böyle söylüyor.
Eee?