“İlla bu hafta bize gelin, Sardalya yapalım” dedi arkadaşlar. (Kırk yıldır bildiğimiz Sardalya, nedense Sardalye oluverdi bir anda o ayrı.


“İlla bu hafta bize gelin, Sardalya yapalım” dedi arkadaşlar. (Kırk yıldır bildiğimiz Sardalya, nedense Sardalye oluverdi bir anda o ayrı. Baktım sözlüğe ; ‘Sardalye; halk arasında Sardalya’ diyor. Ben de halk dilinde yazmak istiyorum. ‘Sardalye’ demek nedense itici geliyor.)
.
Madem işimiz yok, “Olur geliriz” dedik.
“Balığı da gelirken alırız.”
.
Sabah denizimizi yaptık, düştük balıkhane yoluna. Sabah sabah, taze taze Sardalya alacağız ve akşama ama boklu kebap yaparak, ama asma yaprağında yaparak yiyeceğiz.
Balığı nasıl yapacağımızı o an ki Halet-i Ruhuyemiz belirleyecek.
.
Pazar sabah 4 tane açık tezgâh var.
.
İlkinde zaten sardalya yok.
Diğerinde 1 kasa var ama ne sardalya!
Pulu üzerinde dipdiri parlayıp duruyor mübarek.
Belli sabah suyundan.
.
Etiket aradım bulamadım.
“Kaç para?” diye sordum.
Adam, şöyle bir güldü.
“Etiketi yok da” dedim.
Adam bildiğin cevap vermek istemiyor.
“Anlaşılan fiyatı 200 üzeri” dedim.
Adam: “Çık çık” dedi ve devam etti;
“Daha fiyat belirlemedik ama 300 yazacağız galiba” dedi.
“Oha!” diyeceğim de “Oha’ya yazık!”
“300 mü?” deyiverdim ve ekledim, “Bu balık kendisini ne sanıyor?”
.
Diğer balıkçıya gittim.
Onda 250 lira ve 300 liralık var.
Diğerinde ise 150 liralık ve 300 liralık var.
.
Ağabey bu Saros diğeri Boğaz Sardalyası.
Boğaz dediğini alsam yarısı telef olacak pişirirken, o kadar bozuk yani.
.
Diğeri, “Al beni pişman olma!” diye bağırıyor.
.
2 kilo alacağım edecek 600 lira.
Ayıklasam geriye bir şey kalmayacak.
.
İçimden dedim, “En iyisi ben hiç kabadayılık yapmayayım, alayım 1 kilo kıyma, yapayım köfte.”
.
Nitekim öyle oldu ve herkes doya doya yedi.
.
Evet balık yemek belki biraz lüks oldu ama şu sardalyaya verilen paraya acıyorum.
Zira lakabından mı nedir, balığın gözümüzde değeri yok.
“Boklu” işte…
.
Tüm iştahımızı eylül ayında kalkacak olan yasağa sakladık.
O zaman bollaşınca belki ucuzlar da biz de sardalya yeriz…
 
POYRAZ!
Çarşamba gününe hazırlıklı olun.
Bu senenin en sıcak gününü yaşayacakmışız.
.
Eskiden böyle bir cümle duysak “Haydi len! Bizim poyrazımız var. Bize bir şey olmaz” der geçerdik.
.
Dikkat ettiyseniz eğer, bizim poyraz kayboldu.
.
Nerede o saatte 40-50 kilometre hızla esen poyraz?
Nerede o insanın kanını donduran soğukluğuyla poyraz.
Ayaz şeklinde iliklerimize kadar işler, dişlerimizin birbirine çarpmasını sağlardı.
.
Nerdeee?
.
“Eğer” diyorum, “Biz de poyraz bittiyse vay halimize!”
.
Eh o da ne yapsın?
Yıllarca Es! Es!
Bitti tabi.
.
1962 senesinde Çanakkale’de askerlik yapmış bir amcayla karşılaştım Doğu Anadolu’da (ki bilirsiniz oralarda kış çok sert ve çetin geçer)
Amca bana demişti ki:
“İt Durmaz Tepe’sinde kışın ne rüzgâr yedik ama… O rüzgâr hala esiyor mu?”
Ben de kendisine cevaben:
“Esmez mi amca, hem de ne esmek? Hala aynı hızıyla esmeye devam ediyor” demiştim.
.
Ama şimdi?
Nazar değdi.
Poyrazımız kayboldu.
Nazlı nazlı esiyor ve hiç de serin değil.
Sanki bize küsmüş gibi.
.
Onca yıl şikâyet, şikâyet!
Nereye kadar.
En sonunda bize kızdı ve esmemeye başladı.
.
Bundan böyle dudaklarını büzerek, “Çanakkale çok rüzgarlı, poyrazına dayanılmıyor” diyenler olursa onların ağzına kürekle vurmak lazım…
Sonra devamında da;
“Haydi kardeşim işinize!” diyerek, “Herkesin rüzgarı kendine. Biz kendimizinkinden memnunuz…” demeli.
 
LOZAN!
Dün “Pazartesilik” vardı yazamadım.
Ama şimdi serbest.
.
Bildiğiniz üzere dün 24 Temmuz’du.
Yani Lozan antlaşmasının 100. Yıl dönümü.
.
Hani “Gizli maddeleri var” diyerek milleti kekledikleri anlaşma.
.
Yıl 1923
Türkiye Cumhuriyeti’nin tapusunun alındaığı antlaşma imzalandı.
.
Yani?
Atatürk’ün Samsun’a çıkışından tam 4 yıl sonra.
.
Hakkında ölüm fermanı ile Anadolu’yu dolaşıp, vatanı saran düşmanlara karşı halkı uyandıran ve savaşa hazırlayan Atatürk, zafere ulaşarak ülke sınırlarını Lozan’da tescil ettirdi…
.
Kaç senede?
4.
.
Sonra ise 10 yılda yaptıklarıyla 10. Yıl Marşı’nı yazdırttı.
.
Etti mi 14.
.
Sonra ki 5 senede Hatay’ı almak dahil yaptığı devrimlerle halkı eğiterek kurmadığı fabrika kalmadı.
.
1 lira 2 dolardı…
.
Bu iktidar tek başına tam 20 yıl iktidarda.
.
Yağmurlarda bizim balkondan, aşağıdaki komşunun yemek masasının üzerine yağmur suyu akıyormuş.
Haliyle yeniden yaptırdık.
Önce mebran kaplattık ve üzerine tekrar fayans döşendi.
.
“Fayansçı” köy kökenli biri.
Şehre yerleşmiş oralarda iş bulamayınca.
Gece-gündüz çalışmış ve biricik kızını okutmuş ve avukat yapmış.
.
Kızı 30 yaşındaymış, evlenmiş.
Allah mesut etsin.
.
Usta işi yaparken memleketin ne hale geldiği konusunda yakınıyordu.
Aldığı paranın yetmediğini, şimdi çocuk okutuyor olsa yetiştiremeyeceğinden bahsetti.
.
Ben de düşündüm:
Bu adamın kızı, (ilk 6 seneyi saymazsak) tam 18 sene (2 sene de master yapmış) okumuş ve avukat çıkmış.
Yani hiç bilmediği bir konuyu 18 senede okuyarak, araştırarak öğrenmiş ve şimdi de eşiyle beraber avukatlık yapıyor.
.
Gelelim en başa.
.
Sabancı Üniversitesi İşletme Fakültesi Finans Kürsü Başkanı Prof. Dr. Özgür Demirtaş, Twitter’da ekonomiyle ilgili bir twit paylaştı.
Adam profesör ve şu anda ekonomi alanında ülkede sözüne en çok güvenilen isimlerden.
.
Demirtaş diyor ki:
“Maalesef, Enflasyon rekor hızda devam edecek.”
“Maalesef, Merkez Bankası Enflasyon ile mücadele etmiyor.”
“Maalesef, Alım gücümüz düştü, daha da düşecek.”
“Maalesef, Orta gelir grubu iyice silinecek.”
“Maalesef, dolaylı vergiler, orta gelir ve alt gelir grubunu daha da baskılayacak.”
“Maalesef, Fiyat Pahalılığı çıldırtıcı seviyelere çıkacak.”
“Çok ama çok üzgünüm… Türkiye'yi çok seviyorum. Bu kötü günleri atlatabilmemizi dilerim…”
.
Kısaca diyor ki:
“Taban bitmişti zaten,
Ortadirek yerlere yeksan olacak,
Geriye kalanlara Allah Selamet versin…
.
Bu iktidar tam 20 sene tek başına bu ülkeyi yönetti.
.
2002 yılında 1 buçuk lira olan dolar 20 senede 27 lira oldu.
.
2002 yılında 34 lira olan çeyrek altın, 20 senede 2832 lira oldu.
.
2002 yılında dış borç: 124,9 milyar dolar, 20 senede 435,1 milyar dolar oldu.
.
Bu 20 senede tüm Cumhuriyet kazanımları satıldı.
Topraklar satıldı.
Ülke Göçmen ve mültecilerle doldu.
.
Diyeceğim o dur ki:
Lozan’dan başlayıp 20 senede yeni bir ülke kuran bu devlet,
2002’de iktidara tek başına gelen bu iktidarla (otoban, köprü, tünel yapma dışında) 2 adım ileriye götüremedi. Götüremediğini bırak, daha da geriye götürdü.
.
20 senede çocuklar bile avukat, mühendis olurken, iktidar hiçbir şey öğrenemediği gibi, hala “İkinci yüzyıl” masalları ile bizi yönetmeye devam ediyor…
.
Bu arada tüm yetki ellerinde olduğundan artık Lozan’ın gizli maddelerini de açıklarlarsa iyi olur.
Biz de öğrenmiş oluruz…