TERLİK Bayram geldi geçti. Yine eski kara düzen içinde çalışmaya başladık.

Bayramda eş-dost ziyaretlerinde gördüğümüz, eski bayram geleneklerinin artık yok olduğu, bu geleneklerin de yeni neslin hiç umurunda olmadığı yönünde.
.
El öpmeler, komşu ziyaretleri onları hiç mi hiç ilgilendirmiyor.
Ne diyelim:
“Allah sonumuzu hayır etsin…”
.
Bütün bunların başında insan hakları geliyor tabi.
Çocukları terbiye ederken onlara bırakın vurmayı, dokunmayı bile aklınızdan geçirmeyin.
Duymuştum bir zamanlar, bir çocuk kendisini döven babasını CİMER’e şikâyet etmişti.
.
Nerde bizim zamanımızdaki terbiye usulleri?
.
Dayak atmayı çeşitlendiren ebeveynlerle büyüdük.
Bunların başında en popüleri “Terlik” geliyordu tabi.
.
Terliklerin çeşitleri vardı elbet.
Topuklusu, topuksuzu,
Deri olanı, suni deri olanı,
Üstü kapalı olanı, açık olanı…
.
Bizim zamanımızda haftada bir terlik eskitmeyen çocuk makbul değildi.
.
“Valla bizim oğlan ateş gibi, sırtına terlik yetiştiremiyom…”
.
Bir çocuğun iyi olup olmadığı yediği terlik sayısıyla anlatılırdı.
.
“Geçen yine terlik almak için pazara gittim.
Terlikçi, ‘Abla her hafta bu kadar terlik alıp ne yapıyon?’ diye sorunda cevapladım:
‘Oğlana terlik dayanmıyor…’ diye.
Terlikçi: ‘Abla yakında Japon terlikleri gelecek onlar daha sağlammış…’ dedi.”
.
Annemin terlik konusunda özel bir yeri vardı.
Terliği “Güdümlü” kullanırdı.
.
Yani?
Fırlattığı zaman ben salondan odaya doğru saptığımda, terlik de peşimden gelirdi.
Kurtuluş yoktu yani.
.
Aselsan o vakitler annemi keşfetseydi güdümlü füzeyi, te 50 sene öncesinden yapardık.
.
Çocukluğumuzda yediğimiz terliğin haddi hesabı yoktu tabi.
.
Ama insan bir müddet sonra alışıyor.
Terliksiz yaşayamaz hale geliyor.
Daha sonra da terliğin vurduğu yerde bir acıma hissetmiyorduk.
Bunu gören ebeveynler soba maşasına meyil ediyorlardı.
Onun alışılacak bir yanı yoktu tabi.
.
Maşa, anne ve babaya kesin itaat noktasıydı.
Yedin mi kuzu gibi oluyordun.
.
O vakitler CİMER olmadığından şikâyet edecek bir mercii olmayıp, bir kenara pusarak söz dinleme konusunda uzman oluyorduk mecburen.
.
“Terbiye konusunda terliğin önemi” adlı bir çalışma yapmak lazım aslında.
.
Eğer bir ülkede kullanılan terlik sayısı ne kadar fazla ise eğitim-öğretim kalitesi de o kadar iyidir.
.
Bakın günümüze!
Siz hiç terlik satışlarının patladığını, karaborsaya düştüğünü gördünüz mü? Duydunuz mu?
Hayır.
İşte eğitimin de düştüğü durum ortada zaten…
.
Bilir misiniz bilmem ama ben Meslek Lisesi çıkışlıyımdır.
Bizim mezunlar derneğimiz kanalıyla her sene bir araya gelerek kutlamalar yaparız.
Okulumuzun mezuniyet törenlerine katılırız.
.
Eski müdürlerimizden birinin yanına gelen şimdilerde emekli olmuş bir öğrencisi ellerine yapışarak;
“Hocam bizi iyi ki zamanında dövmüşsünüz de adam etmişsiniz. Yoksa bizden bir b.k olmazdı. Keşke daha çok dövseymişsiniz” diyerek ellerinden öptü.
.
“Bizim zamanımızda” cümlesi ile başlayan anlatımlar şimdiki çocukları sıkıyor.
Pek işlerine gelmiyor anlaşılan.
Belki de içlerinden;
“Başlayacağım sizin zamanınıza” diyorlardır.
.
Ama gerçek buydu.
“Terliksiz terbiye, çöle benziyordu…”
 
***
KAPATIN GİTSİN!
Fetvane Sokak ve Saat Kulesi etrafının trafiğe kapatılması hususu ÇTSO’da da tartışılmış ve buranın kapatılmasının turizmi baltalayacağı yönünde görüşler ortaya çıkmış.
.
Bir ülkedeki araç sayısı o ülkenin medeniyet ölçüsüne ne derece etki eder bilemem ancak, Çanakkale gibi küçük nüfuslu ve yavaş şehir konumundaki bir şehir için araçları kısıtlamak pek hayırlı olacaktır kanaatindeyim.
.
Sokakların darlığı, park alanlarının kısıtlılığı dolayısı ile sürekli artan araç stoku karşısında şehir resmen isyan noktasına gelmiştir.
.
Artık adım atmak ve egzoz dumanından dolayı nefes almak bu güzel şehir için zorlaşmıştır.
.
Yapılacak en doğru şey,
Araç girişini yasaklamak olmalı.
Belirli noktalardan dolayı şehire araçları sokmayacaksınız.
.
Sadece sağlık araçları, resmi hizmet araçlarına müsaade edilmeli.
.
Diğer konularda küçük elektrikli araçlar ile bisikletler trafikte yer almalı.
Motosikletlerin de sessizleri ve kurallara uyanları trafiğe çıkabilmeli.
.
Elektrikli şehiriçi ulaşım araçları ise bollaştırılmalı, belki de bazı turizm şehirlerinde gördüğümüz gibi vagon şeklinde yanları açık gezi araçları devreye alınmalı.
.
Bence, Saat Kulesi ve çevresinde araç trafiği kısıtlaması çok doğru bir karar.
Turizmi baltalaması konusunu sabaha kadar bu şehirde büyümüş biri olarak tartışırım.
.
Hatta “Eskiden şöyle rahattık, böyle samimiydik” gibi laflar ederek “Aslında bizler eskiden turizme daha çok katkı sağlardık” şeklinde izah ederek uzun uzun anlatabilirim.
.
Sonuç mu?
Kapatın gitsin.
Aracın ne işi var o dar sokaklarda…!
 
YAN GELİP YATMAK
Ülkemizde maaşlara zam yapılması bir övünç kaynağı.
Üç kuruşluk maaşlara, dört kuruş zam yapınca havalara giren yöneticiler, zam yapıncaya kadar geçen sürede enflasyon ile eriyen maaşlar konusunda haberleri bile yok...
.
Yetkin olmayıp, etkin olan ekonomistlerin yönettiği ülkemizde gelinen durum şu.
“Sigara almak için cebinizde ayarladığınız parayla markete girip sigara alamıyorsunuz.
Çünkü o arada zam geliyor.”
.
Ancak cebinizde döviziniz varsa,
“Sigara almak için markete girdiğinizde cebinize para artıyor. Zira döviz kuru o ara yükseliyor.”
.
Bir sendikanın hesapladığı 2023 Haziran ayı sonucuna göre;
Ankara’da yaşayan dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı (açlık sınırı) 10.373,28 TL’ye yükseldi.
.
Gıda harcaması ile giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamalarının toplam tutarı ise (yoksulluk sınırı) 33.788,80 TL oldu.
.
Bekâr bir çalışanın ‘yaşama maliyeti’ de aylık 13.471,30 TL’ye yükseldi.
.
Şimdi soralım bakalım iktidara ve bu iktidara oy verenlere;
Benim emekli maaşım 8300 lira.
Çoğu kişinin emekli maaşı 7500 lira.
.
Babasından veya kocasından maaş alan kadınların maaş ortalaması 5000 lira.
.
Asgari ücret: 11.402 lira.
Nasıl geçineceğiz?
.
Maaşlarla ilgili en son haber şöyle:
“Maaşlara zam yaptı. Asgari ücret net 14 bin lira oldu…”
.
“Kominist” dediğimiz başkan var,
Bilirsiniz.
Tunceli Belediye Başkanı.
Fatih Mehmet Maçoğlu.
.
İşçilerine yüzde 85 zam yaparak kadrolu işçinin en düşük maaşını 21 bin liraya çıkardı.
.
Şimdi eğri oturalım ama doğru konuşalım.
.
Biz emekliler ve asgari ücretliler nasıl geçinecek?
Pazarda erik fiyatları bile 50 lira civarında.
.
Ev kiraları 7500 liradan başlıyor.
.
Temel ihtiyaç maddelerinden;
Peynir aldı başını gidiyor,
Zeytine dokunulmuyor,
Domates filan hak getire…
.
En düşük araba fiyatı 1 milyon yüz bin olmuş.
.
En düşük ev fiyatı 3 milyon olmuş.
.
Benzin uçuyor.
.
Döviz vurdukça vuruyor.
.
Altın, altın devrini yaşıyor.
.
En büyük banknot işe yaramıyor.
.
Bankalar kredi vermiyor.
.
Merkez Bankası para basma rekoru kırıyor.
.
Göçmenler, mülteciler sokaklarda fink atıyor.
.
Piyasalarda ise “Zam geldi” bahanesi ile esnaf tuttuğunu öpüyor…
.
Takip eden yok,
Kontrol eden yok…
.
Peki…
İktidar ne yapıyor?
Yan gelip yatıyor…