MELEKLER MUMLARI YAKINCA! Bill kilisenin en geri zekâlı görevlilerinden biriymiş.

Papaz kovmadan önce son bir şans daha tanımak istemiş. “Bana bak!..” demiş,
-“... konuşmamın sonunda ‘Melekler mumları yakınca mabet ışıldamış’ dediğim anda arkamdaki bütün mumları yakacaksın ve koro başlayacak! Tamam mı?”
Bill başını sallamış ve hata yapmamak için bütün gece dua etmiş.
Ertesi gün kilise tamamen doluyken papaz konuşmasının sonunda sesini kalınlaştırıp “Melekler mumları yakınca, mabet ışıldamış!” demiş ve göz ucuyla bakmış ki mumlar yanmıyor...
Tekrar sesini daha da yükseltip;
“Melekler mumları yakınca, mabet ışıldamış!” demiş...
Arka taraftan Bill’in ince sesi duyulmuş,
-“Ama zangoçun köpeği de kibritlere işemiş!..”
 
NE ALAKASI VAR?
Genç adam gördüğü yaşlı ama sevimli eşeği köy yerinde sahibinden 500 milyon liraya satın almak istedi.
Köylü amca eşeği sattı ve parayı alırken, “Yarın eşeği kasabaya getirip sana teslim ederim” dedi.
Ertesi gün genç adam, amcayı kasaba meydanında buldu ve eşeği sordu.
Amca, “Çok üzgünüm, ama eşek sizlere ömür.” dedi.
Genç adam, “Peki, o zaman paramı iade edin.” dedi.
Amca parayı alır almaz harcadığını ve iade edemeyeceğini söyledi.
Genç adam biraz düşündü ve “O zaman bana eşeğin ölüsünü ver” dedi.
Amca ölü eşeği ne yapacağını sorunca, “Görürsün...” dedi.
Amca, genç adamı bir ay sonra şehirde gördü ve “Nasıl eşeğin ölüsü işine yaradı mı, bari?” diye sordu...
Genç gülerek, “Evet, büyük ödülün eşek olduğu piyangoda ikişer milyon liradan 500 bilet sattım. Toplam 498 milyon lira kar ettim” dedi.
Amca, “Peki ölü eşeğe kimse itiraz etmedi mi” diye sorunca genç adam gene güldü...
-“Bir tek piyangoyu kazanan itiraz etti; ona da iki milyonunu iade ettim.”
 
BİR SAYI
Temel, mezun olduğu liseye beş yıl aradan sonra gitmiş.
Spor salonunu gezerken duvarlarda eskiden oyuncusu olduğu basketbol takımının fotoğraflarını görmüş.
Fotoğrafları dikkatle inceledikten sonra, “Tüh be... Yazuk olmuş...” demiş, “... Bütün maçlari ‘bir sayi’ farkla kaybetmişuz... Pak ha buraya: 96-97, 97-98, 98-99!”
 
KİRPİ
Kadının köpeği tatil kasabasında yazlığın bahçesinde bulduğu bir kirpi ile boğuşmuş.
Sahibi kadın köpeğinin burnuna ve yüzüne batan kirpi dikenlerini temizletmek için yakındaki veterinere gitmişler.
Veteriner dikenleri temizlemiş ve kadından muayene ücreti olarak 50 lira istemiş.
“Nee?” demiş kadın sinirlenerek,
-“Çok fahiş bir fiyat bu. Yazlıkçıları kazıklayın bakalım. Kışın boş yatıyorsunuz tabii, yazın acısını çıkartıyorsunuz!”
Veteriner;
-“Olur mu hanımefendi. Biz asıl kışın çalışırız?”
-“Kimseler yok.. Ne yapıyorsunuz ki?” diye sorunca cevap gelmiş:
-“Hepimiz kirpi besleriz!..”
 
SEBEP
Hizmetçi evin hanımından maaşına zam ister.
Evin hanımı hoşnutsuz sebebini sorar.
-“Neden zam verecekmişim?”
-“3 sebebim var: 1.si ben sizden daha iyi ütü yapıyormuşum.”
-“Sana bunu kim söyledi?”
-“Beyiniz.”
-“2. sebep ne?”
-“Ben sizden daha iyi yemek pişiriyormuşum”
-“Olamaz senin benden daha iyi pişirdiğini kim söyleyebilir?”
-“Beyiniz?”
-“Peki, 3. sebep neymiş?’
-“Ben sizden daha iyi sevişiyormuşum.”
-“Bunu da mı kocam söyledi?”
-“Hayır... Bunu bahçıvan söyledi.”
-“Kaç para zam istiyorsun peki?”
 
TELEVİZYON
Genç ve güzel sarışın, alışveriş merkezinin beyaz eşya reyonuna girer ve satıcıya sorar:
-“Şu küçük televizyonu almayı düşünüyorum, fiyatı nedir?”
-“Kusura bakmayın hanımefendi sarışınlara satış yapmıyoruz!”
Genç kadın sinirlenir bu cevaba tabi.
Hemen evine gider, saçının rengini değiştirir ve ertesi gün mağazaya geri gelir.
Aynı satıcıya yaklaşır ve:
-“Şu küçük televizyonu satın almak istiyorum.”
-“Kusura bakmayın hanımefendi sarışınlara satış yapmıyoruz!”
Kadın iyice sinirlenmiştir.
Soluğu bir kuaförde alır, bu defa köklü bir değişiklik yapar.
Hatta makyajından, göz rengine o tam bir esmer bombadır artık…
Aynı mağazaya gider, aynı satıcının karşısına dikilir.:
-“Şu küçük sevimli beyaz renkli televizyon ne kadar?”
-“Kusura bakmayın hanımefendi, sarışınlara satış yapmıyoruz”
-“İnanmıyorum, nasıl anladınız sarışın olduğumu, üç gündür kendimi esmere çevirmek için yapmadığım kalmadı!”
-“Hanımefendi 3 gündür satın almaya çalıştığınız şey, televizyon değildi ki.  Mikrodalga fırındı da ondan!”
 
KAPLUMBAĞA
Lunaparkta bir afiş: “Tüfekle turnayı gözünden vuran hediye kazanıyor.”
Bir adam gelmiş, dili dönmüyor, sarhoş olduğu her halinden belli:
-“Deneyebilir miyim?” diye sormuş.
-“Kardeşim git işine… Gerçek kurşun bunlar ve de sen sarhoşsun, elinden kaza filan çıkar” demiş reyondaki adam.
Fakat adamın aşırı ısrarlarına dayanamaz ve tüfeği verir eline.
Bir de ne görsün!
Atışı tam isabet…
Ödül olarak bir kaplumbağa hediye verir.
Biraz sonra adam bir daha gelir.
Bu kez daha sarhoş, yine atış yapar, yine tam isabet…
Bir kaplumbağa daha alır gider.
Üçüncü kez gelir, ayakta duramaz haldedir.
Yine on ikiden vurur.
İşletmeci elinde kaplumbağa kalmadığından, adamın eline büyük bir oyuncak ayı tutuşturur.
Sarhoş şaşkın şaşkın ayıya bakar ve sorar:
-“Bademli kurabiyelerinden kalmadı mı?”
 
TIR
İki arkadaş yıllar sonra karşılaşır.
Birinin saç sakalı birbirine karışmış.
Gözlerinin feri sönmüştür.
Bitkin halde.
Arkadaşı sorar;
-“Bu ne hal?”
-“Sorma ya! Uyku sorunum var. Saat sekizde uykum geliyor. Yatağa yatıyorum. Hemen gözlerim kapanıyor. Kapanır kapanmaz da kendimi koca bir TIR’ın direksiyonunda buluyorum. Zeytinburnu’nundan yükü sarıyorum. Bakıyorum Edirne’deyim. Geç oradan Bulgaristan’a. Sofya’da mal indiriyorum. Yeni malı yüklüyorum, aynı hızla, gene Zeytinburnu’na geliyorum ki, sabah olmuş. Turşu gibi kalkıyorum yataktan. Bu, her gece böyle.”
-“Aaaa! Benim bir ruh doktoru arkadaşım var. Kartını vereyim. Bir dene, belki faydası olur.”
Adam doktora gider son bir ümitle.
Doktor uzun uzun dinler.
Sonra anlatır:
-“Bu gece Zeytinburnu’ndan çıktığında, Florya’daki benzin istasyonunda seni bekleyeceğim, sorunu da çözeceğim, merak etme.”
Adamın pek aklı basmaz ama uykuya dalar dalmaz malı yükleyip yola çıkınca, Florya benzin istasyonunda doktora sahiden rastlamaz mı? Durdurur TIR’ı.
Doktor yanına gelerek;
-“Tamam. Senin yolun bu kadar. Bundan ötesi bana ait. Hadi in.”
Adam TIR’dan iner.
Ondan sonra ve o günden sonra, artık rahat rahat uyur ve yeniden, sağlığına kavuşur. Birkaç hafta sonra, zamandır görmediği bir arkadaşına rastlar.
Bakar tıpkı kendi eski hali.
Bitkin ve zavallı arkadaşına sorar;
-“Hayrola” der.
-“Vallahi uyku sorunum var. Gece sekizde uykum geliyor, yatıyorum. Beş tane süper manken. Sharon, Claudia, Cindy, Naomi, Laetitia!. Sabaha kadar onu giyip öbürünü çıkartıyorlar. Defile üstüne defile. Üstelik giydirip soymak ta benim işim. Yani keyifli olmasına keyifli de, bittim birader. Çıldırmak üzereyim.”
-“Tesadüfe bak. Benim de benzeri bir sorunum vardı. Bir doktor tavsiye ettiler, gittim. Bir seansta çözdü. İşte kartı, bir de sen dene.”
Bir hafta sonra iki arkadaş tekrar karşılaşır. Bitkin adamın hali eskisinden beterdir.
-“Ne oldu yahu? Gitmedin mi benim doktora?”
-“Gitmez olur muyum?.. Senin doktor benden mankenleri aldı almasına da. Altıma bir TIR verdi. Her gece Zeytinburnu-Sofya gidip geliyorum…”