YÜZDE 35 Bizim gazetede bir telaş. Bayram geldi zira.

Haberler hazırlanacak,
Gazeteler basılacak,
İlanlar,
Reklamlar…
Bir koşuşturma sormayın gitsin…
.
Ben de bayram telaşındayım.
Tatile çıkacağım mecburen.
Kayınpeder rahmetli olunca yalnız kalan kayınvalidemi yalnız bırakmamak adına Bozcaada’ya gideceğiz.
.
Birkaç gün orada kalıp, daha sonra Edirne’ye annemi ziyarete gideceğiz.
Anlayacağınız koşturma içinde geçecek bayram.
.
“Kurban keselim” dedik de fiyatları görünce oturduk yerimize.
Kurban yerine belli bir bağış yaparız artık ihtiyaç sahiplerine.
Allah kabul etsin.
.
Bu arada GESTAŞ fırsat zammını yapmış.
135 lira olan otomobil fiyatını, 150 liraya çıkardı.
Haklı mı?
“Mazottu, işçilik maliyetiydi, amortismandı” derken, hooop 150 lira.
Haklı elbet…
Tatile çıkacaklar için mazot, benzin fiyatları da depo yakıyor o ayrı...
.
Oteller,
Lokantalar,
Otoparklar,
Kafeler,
Çay bahçeleri,
İnsan bekliyor bayramda, bayram etmek için.
.
4 kişilik bir ailenin bayram masrafını düşünenler hesap yapmasınlar, zira vazgeçerler.
.
Geçtiğimiz bayramda olduğu gibi;
Araçlar acaba köprüden mi geçecek?
Yoksa,
Feribottan mı?
.
“Memleket batıyor” diyenler altındaki Jeep’lerle hangi tatil köylerini dolduracaklar acaba?
.
Yüzde 65’inin asgari ücretle geçindiği bilindiğine göre, yüzde 35 için şimdiden “Bayramınız mübarek olsun” demek düşer bize…
 
HALK MEMNUN
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Merkez Bankası’nın (MB) faiz indirimine ilişkin, “Bir Müslüman olarak ‘Naslar neyi gerektiriyorsa onu yapmaya devam edeceğim. Hüküm bu” sözleri kulaklarımızda hala.
.
Erdoğan’ın geçmişte, “Nas ortada. Nas orada olduğuna göre sana bana ne oluyor? Olaya buradan bakacağız ve adımımızı ona göre atacağız” demişti.
.
Derken dün haberleri izlerken şöyle bir alt yazı geçti:
“Merkez Bankası politika faizini yüzde 8,5’ten yüzde 15’e yükseltti. Artış piyasa beklentisinin altında kalsa da açıklamada kademeli olarak faiz artışlarının devam edileceği mesajı verildi. Banka, en son Mart 2021’de faiz artırmıştı. Karar sonrası borsa ve dolar yükseldi.”
.
2021 nere, 2023 nere?
.
2021 yılına 7,43 ile başlayan dolar, Türk lirasına göre yılı yaklaşık yüzde 79’luk artışla 13,30 seviyelerinde kapattı.
.
Şimdi ise; 23,60.
.
Ekonomist olduğunu iddia edenlerin 2 senede piyasaları ne hale getirdiğini gördük.
.
Şimdi “Nas” da ortada olduğuna göre, bu artış ne?
.
Ama derseniz ,“Sana ne kardeşim? Adam seçim alıyor. Halk memnun…”
Eyvallah.
Ona diyecek sözüm yok.
Demek ki millet bunu istiyor…
“Oh oh oh…”
 
AYI RÜSTEM
Bayram yaklaştı ya, mahallede bir telaş.
İnsanımızda şöyle bir algı var:
“Kurban kesmezsem Müslümanlığım zarar görür…”
.
İnsanlar bazı ritüelleri kendilerine gelenek haline getirmişler.
Mesela “Ben hayatta CHP’ye oy vermem” gibi. Verdiğinde Atalarının ondan hesap soracağı kanısında olan var.
.
Bazıları, “Kurban kesmezse Müslümanlığının yok olacağını zannediyor.”
Borçluların, durumu iyi olmayanların dinen uygulanması geçerli olmayan bir ritüeli, içselleştirerek gerekirse de kredi çekerek yerine getiren var.
.
Aynı benim annem gibi şöyle der:
“O kurban illa kesilecek!”
.
“Anneciğim bak durumumuz ortada, bırak kurbanı ekmek alacak paramız yok. Neden ısrar ediyorsun. Sıkıntılı günlerimiz için üç-beş birikimimiz var onu da kurbana harcamayalım…”
Annem dinler mi?
“Ey oğul! Ben bu eve gelin geldiğimden beri kurban kesilir. Şimdi bu kurbanı kesmezsek baban mezarında rahat uyuyabilir mi?”
.
Anneme, babamın mezarda rahat olmasıyla, kurbanın kesilmesi arasında bir bağ olmayacağını anlatamam.
Onu üzmemek adına mecburen kurbanlık almaya gidiyorum.
.
Kurban pazarında müşteri adına kimseler yok.
Kurban satmaya gelenlerin çoğu beni iriyarı görünce kalantor biri zannederek yaklaştılar yanıma.
“Dana var, deve var…”
.
Yahu ne devesi, ne danası?
“Benim aslında horoz kesecek durumum yok. Annem bütün yıl örüp örüp sattığı kazak, hırka, bere ve kaşkolların parasıyla bana kurban aldırıyor” diyemediğimden, “Yok yok ben koç bakıyorum” dedim.
.
Yarısı etrafımdan o an çekildi zaten.
Kalanlarla da yaptığım pazarlık sonucu bir kurban aldım.
.
Kurban pazarı, eve yürüme mesafesinde olduğundan araba tutmaya gerek duymadım.
Aldığım hayvanı, ipinden tutup çekeceğim.
Ama ne mümkün!
Gelmiyor köftehor.
Kıpırdamıyor bile.
.
O sırada kurban pazarına gelmiş olan Zahit ağabey gördü beni:
“Oğlum Rüstem sen sürü hayvanı almışsın, öyle iple filen gelmez. Boynuzundan çek!” diye akıl verdi.
.
Yapıştım boynuzuna…
Çek babam çek!
I-ıh…
“Nuh” diyor, “Peygamber” demiyor.
Ayaklarını dayadı yere, mümkün değil yürütmek…
.
Azıcık sürüklüyorum, ayakları yerdeki Arnavut kaldırımındaki taşlara takılıyor, neredeyse kırılacak.
Kan-ter içinde kaldım.
Resmen 1 saat oldu, üç adım zor yürüdü.
.
Bizim Ali amca vardır.
Eski kasaplardan.
Birine mal bakmaya gelmiş.
Beni görünce “Uğraşma evladım, öyle yürümez o. Arka bacaklarından tutup kaldır. Ön ayakları ile yürür o” deyince gözlerim parladı.
Oh be nihayet götürebilecektim.
.
Geçtim arkasına, tuttum iki bacağından ve kaldırdım. Bir-iki adım attı “Olacak galiba” derken hayvan bırakıverdi bacaklarını, yere dizlerinin üzerine çöktü.
Haydaaa!
Ben ittiriyorum, o direniyor.
Yapıştı yere.
Ön ayaklarının üzerine kalkmıyor.
İnatçı işte.
.
Karşıdan gören benim kurbanlık hayvanla resmen güreştiğimi düşünecek.
Al takke, ver külah boğuşuyoruz zaten.
.
Bakkal Battal amca, “Oğlum Rüstem o öyle gitmez, sen ona tuzlu leblebi al, avucunda tutarak ağzına yaklaştır, arkandan gelir” diye akıl verdi.
.
Hemen elektrik direğine bağladım hayvanı ve bakkala girip 15 liralık tuzlu leblebi aldım.
Öyle ya, eve kadar ancak yeterdi.
.
O hevesle yanaştım kurbanlığa.
Çözdüm ipini, ağzına doğru tuttum leblebiyi.
Kokladı, kokladı.
Başını çeviriverdi diğer tarafa.
Haydaaa!
Leblebiyi yemedi.
Ben bunları yaparken Battal amca da beni izliyor; “Lan oğlum bu senin kurban vahşi anlaşılan, sosyete olsaydı yerdi leblebiyi…”
.
Sabah güneşi iyice yükselmiş ve tepeme dikilmişti.
Kan-ter içinde ne yapacağımı düşünürken fark ettim ki ben elimdeki tuzlu leblebileri yemişim.
Sıcaktan iyice susadım.
Bakkaldan su aldım içiyorum, hayvan da bana bakıyor melül melül.
O an anladım su istiyor.
.
Oracıkta bulunan bir pet şişeyi çakımla kestim yarıya.
İçine su koydum, uzattım hayvana.
Başladı içmeye…
.
“Yok öyle bedava içmek” dedim kendisine,
“Ya yürürsün, ya da su yok sana!”
.
Hayvan meğer acayip susamış.
Ben suyu önüne doğru tuttukça o da arkamdan tıpış tıpış gelmeye başladı.
Biraz içiriyorum, biraz yürütüyorum ama susuzluğu bitince yine çakıldı olduğu yere.
.
Kadri ağabey olmasa ben o kurbanı hayatta eve getiremeyecektim.
“Oğlum Rüstem, sen bu kurbandan daha irisin. Kaldırıp al omuzlarına, götür şunu. Zaten ev ne kadar?”
“Hay ağzını öpeyim be Kadri amca. Ben bunu niye düşünemedim?”
.
Hemen altına girdim hayvanın, hoop kaldırıverdim.
Benim için çocuk oyuncağıydı.
.
Şarkı mırıldanarak eve gidiyorum, sırtımdan aşağıya ılık ılık bir şeyler akıyor.
Anladım ne olduğunu.
.
Eve gittiğimde annem beni içeri almadı sidik kokuyorum diye.
Ayrıca koyun kokum ise bayram boyu gitmedi.
.
Olan oldu bir kere…
Annem kurbanı kestirdi kasap Muharrem’e ve muradına erdi ama ceremesini ben çektim.
Ne diyeyim;
Allah cümle Müslümanların kurbanlarını kabul etsin…