“Çınnn” diye bir ses. Telefonuma geldi. Anladım ki mesaj geldi.

“Sn Er, … nolu hesabınıza 2000 lira nakit girişi olmuştur. Açıklama: Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı maaş ödemesi…”
.
Aaa!
Bayram ikramiyesi geldi!
Hoş geldi sefa geldi.
.
Allah’tan mesajı erken açtım.
Ya geç açsaydım?
Kur kaybından bizim ikramiye 1900 liraya düşecekti.
Offf…
Zor kurtuldum.
.
Ya maaşa ne demeli?
.
Asgari ücret benim maaşı sollayıp geçince zavallım, başını bükmüş öylece duruyor hesabımda.
Ne bir ses, ne bir seda…
.
İlk emekli olduğumda hatırlıyorum kendisini.
28 sene çalışılmış,
7200 pirim günü yatırılmış ve
Emekli (Pardon ‘Yaşlılık’) aylığı bağlanmış.
.
O an için yaşlandığım konusunda biraz üzülmüştüm ama maaşımı görünce moralim yerine gelmişti.
.
O tarihte asgari ücret, maaşımın yanından bile geçemiyordu.
Ne güzel günlerdi.
.
Sonra?
Sonra sevgili ve canımız ciğerimiz iktidarımız, (Neden böyle dedim? Çünkü 20 senedir ayrılamıyoruz kendisinden. Çok sevdiğimizden içimize soktuk, çıkarıp atamıyoruz) bizim maaşı her gün ufak ufak tırtıkladı.
.
Baştan anlamamıştım.
Ama bir müddet sonra tırtıklamalar hızlanınca “Benim maaş eriyor galiba?” dedim ama geç kalmıştım.
Atı alan Üsküdar’ı geçmişti.
.
“Maaşınız yattı” mesajı bile artık zayıf geliyor, beni heyecanlandırmıyor.
Önceden maaş aldığım bankaya gidince çalışanlar ayağa kalkıp, “Hoş geldiniz Sami Bey” diyorlar, müdür odasına götürüp kahve ısmarlıyordu.
.
Şimdi bankaya gidiyorum yüzüme bakan yok. Müdür bırakın kahveyi, bir çay bile söylemiyor artık.
.
Misal ilk maaş aldığım yıllarda diğer bankalar, “Ne olur maaşınızı bizim bankaya yatırın. Size şöyle faiz, şöyle promosyon veririz” diye peşimde koşarlardı.
.
Geçen gün bankanın önünden geçerken, “Hişşt birader! Bu bankanın önünden bir daha geçme. Kalabalık ediyorsun” dedi güvenlikçi.
.
Bir ödeme için hesaplarıma girdim.
Zavallı maaşım.
Bir köşeye çekilmiş, öylece duruyordu.
Hani utanmasa benden para isteyecek.
.
“N’apıyon lan burada?” diye sordum.
Bana, “Hiç sorma ağabey, sokağa çıkacak yüzüm kalmadı. Nerede o eski şaaşa, nerede o eski itibar. Piyasa değerimiz düştü. Şimdi ‘İktidar zam verse de eskisi gibi canlansam’ diye burada bekleyip duruyorum. Şu banka çalışanına ‘Bari bana üç-beş faiz verin azıcık canlanayım, yoksa canım çıktı’ dediğimde bana kaşlarını çatıp şöyle dedi: ‘Ulan uyuz! Dön önüne. Sen kimsin ki sana faiz filan verelim? Biz 10 bin liradan aşağılara faiz vermiyoruz. Verdiğimiz faiz ürküttüğümüz kurbağalara değmiyor” dedi.
.
Hakikaten üzüldüm maaşıma.
Maaşlar şunu hiç unutmayacak:
“Neydim, ne olacağım?”
.
Bunları Kırkpınar cazgırı duysa resmen şöyle der;
“Emekli maaşım var diye erinme,
‘Zam gelecek’ diye şişinme,
Alta düşersen oyarlar,
Bir kenara koyarlar…”
.
İktidar sahiplerine sesleniyorum;
Altınızdaki Jeep’lere benzin almaya kalksanız benim bayram ikramiyem yetmiyor. İyi ki Jeep’im yok.
Beğenmediğiniz Kemal Kılıçdaroğlu bile 15 bin lira vaat etmişti, siz den kuruş yok.
.
Keşke onun-bunun borcunu sileceğinize biz emeklilere şöyle okkalı bir maaş ve ikramiye verseydiniz.
.
Ama siz de haklısınız.
Öyle de,
Böyle de
Kazanıyorsunuz…
Olan bize oluyor.
.
Bu yazımı okuyup şöyle dediğinizi görür gibiyim;
“Git derdini Marko Paşa’ya anlat,
Buradan ekmek çıkmaz sana…”
.
Bunları yazarken bir haber düştü ajanslara;
“Uşak’ta ekmeğe zam gelmiş… 7.5 lira olmuş.”
.
Bir zamanlar kuru fasulyenin kilosu 7 buçuk lira olduğu zaman şarkı yapılmıştı.
Hatta Ata Demirel filminde bu şarkıyı kullanmış tekrar trend olmuştu.
.
Şarkı sözleri şöyleydi:
“Bu fasulye 7.5 lira
Aman bu fasulye 7.5 lira
Hem kaynasın hem oynasın
Hem kaynasın hem oynasın…”
.
Anonim bir şarkıydı.
Şimdiler de yaşasalardı kesin şöyle söylerlerdi:
“Bu maaşlar 7 bin beş yüz lira,
Emekliler size selam yollaya,
Bankalara yatsın,
Yatıran utansın.
Yandan Halime’m, yandan
Severim seni candan…”
 
OYUN ONSOLU
Benim torun, “Takdir alırsam bana oyun konsolu alır mısın?” dedi.
“Len oğlum sen takdir al, ben sana maaşımla araba alırım” dedim iktidara güvenerek.
.
Hemen araştırmaya girdim.
İlk önüme çıkan sitede konsol fiyatının 17 bin lira olduğunu görünce sandalyeden düşmemek için zor tutundum.
.
Allah’tan reflekslerim iyi.
Bu fiyat benim maaşın iki katı.
Bu parayı ona harcasam, banka soruşturma açar bana, “Yüklü miktarda harcama yapamazsınız” diye paramı bile vermez.
Zira benim en fazla 2 bin lira çekmişliğim var bankadan.
.
“Burası kazıkçıdır, başka sitelere gireyim” diyerek fiyat araştırmaya başladım.
Diğer sitelerde de taş çatlasa bin, iki bin oynuyor arada.
.
“Eyvah!” dedim “Ne yaptım ben?”
Çocuğa da söz verdik…
Takdir alması an meselesi olan toruna mahcup olacağız.
.
Durumu arkadaşlara anlattım.
“Acaba 2. El alsam epey ucuz olabilir, belki torun da anlamaz” filan şeklinde de plan yapıyorum.
Bana, “Bu konsol geçen ay yeni çıktı piyasaya, 2. eli olmaz” dediler.
Fena tosladım, ne yapacağımı bilemiyorum.
.
Kızları yurt dışında olan bir arkadaşım, “Yurt dışından getirtelim, daha ucuz oluyor” demesin mi?
Hemen atladım tabi bu lafa.
“Kızı ara getirsin, neyse veririz” dedim ama kalbim çarpıyor.
Nihayet çözüm bulmuştum.
“10 bin olsa, hanımdan 2 bin tırtıklarım, biraz da kızımdan oh ne ala.”
“Bu iş oldu” dedim.
.
Fiyat geldi.
Ama Frank olarak.
Ben “Frank kaç para? Nereden buluruz?”
Şeklinde araştırma yaparken döviz zirve yaptı.
Benim maaş yarıya düştü.
Yaptığım planlar da suya düştü.
.
İki maaşımı bırakın, yanına ikramiye koysam yetmiyor…
Kılıçdaroğlu kazansaydı 15 bini alıp işimi görürdüm.
Aranızda AKP’li olup oy veren varsa bana 13 bin lira borcunuz var ona göre.
.
Neyse sonuç ne oldu?
.
Ben baktım konsolu alamıyorum, eşime dedim ki;
“Torunun hocalarına gideyim ve takdir vermemeleri için onları ikna edeyim…”
Benim için tek çıkış buydu çünkü.
.
Eşim bana bakıp;
“Sen kafayı mı yedin? Millet takdir almak için öğretmenlere hediyeler götürüyor, sen de almaması için yalvaracaksın öyle mi? Olmaz! Otur oturduğun yere” dedi.
.
“Senin paran yetmezse, bir kaç arsa satarım alırım ben torunuma” dedi.
.
“Ben hanım parası yiyecek adam mıyım ülen!” diyecektim, diyemedim, oturdum yanına.
.
Düne kadar bekledim.
Bir yandan, “Nasıl olacak! Nasıl alacağım? Parayı nereden bulacağım?” diye düşünürken, bir yandan da “Bu iktidar acaba bir kıyak yaparak maaşları 20 bin liraya yükseltir mi?” diyerek hayal de kuruyorum.
.
Karne günü geldi çattı.
Sabah sabah evin içinde doğum sancısı çeken hamile kadınlar gibi dolanıp duruyorum.
Eşim kahvesini yudumlarken, “Otur bir kenara başım döndü” dese de pek aldırmıyorum ona.
Dönüp, duruyorum.
İçim içime sığmıyor ki zaten.
“Allah’ım ne olur beni duy. Şu çocuk Takdir almasın lütfen” diyorum.
.
Benim dualarımın şimdiye kadar tutanı yok.
Bir şekilde “Ya tutarsa” şeklinde bir umuttu benim ki.
.
Telefonum çaldı.
Göz ucuyla baktım, kızım arıyor.
Anladım müjde verilecek.
“Koltuğun arkasına saklanıp, telefonun sesini duymayayım” dedim.
Ama nafile.
Öyle bir çalıyor ki, duymamak elde değil.
Eşimin, “Açsana ayol telefonun çalıyor” diyerek zorlamasıyla korkarak aldım telefonu elime, açtım.
.
Sesim titreyerek “Alo” dedim.
Kız benim uyanık.
“Ne oldu baba, neyin var? Sesin titriyor” diye sordu hemen.
“Yok bir şey yok. Maaş yatmış da az olduğunu görünce ona üzüldüm biraz…”
“Ben de bir şey oldu sandım…”
“Hayrola neden aradın? Sen bu saatte pek aramazsın. Genelde akşamları arardın?”
“Sana kötü bir haberim var”
“Hayrolsun, nedir?”
Üzülerek, “Senin torun teşekkür aldı, takdir alamadı…”  dedi.
.
O anda evden çıkıp Kepez’e kadar koşmak istedim.
Dağlarda, tepelerde yuvarlanmak, denize dalmak, kaçak göçmenlere, mültecilere selam vermek,
Hatta o kadar sevinmiştim ki, iktidara oy verenlere bile sarılmak istedim sevincimden.
Döviz bürosuna gidip çalışanları tebrik etmek, Süleyman Soylu’ya telgraf çekip vekilliğini kutlamak hatta ve hatta eski vekilimizi bile gözlerinden öpmek istedim o an…
.
Ama yinede sakin kalıp belli etmiyorum, kız üzülecek diye.
“Ne yapalım kızım, hayırlısı. Bir daha ki sefere olur. Üzülecek bir durum yok. Milli Eğitimin takdirinden ziyade Allah’ın takdiri olsun yeter” dedim.
Kız uyanık dedim ya, “Baba senin sanki sesin düzeldi.” deyince ben, “Yok be kızım sana öyle gelmiştir. Balkona çıktım, biraz hava alınca demek ki” dedim
.
İnsan torunun takdir almamasına sevinir mi?
İşte ben.
Ona takdir vermeyen hocaların ellerinden öperim, ne büyük sevap kazandılar.
Ne büyük dualar aldılar.
Allah hepsinden razı olsun.
.
Yanlışlıkla takdir verseler, ben ne yapardım?
Bu maaşım ile nasıl bakardım çocuğun yüzüne?
.
Bu öğretmenleri atayan sevgili Milli Eğitim Bakanımız;
Allah sizden razı, koltuğunuz mübarek olsun…