Gündem mi? Elbette ekonomi. Neresinden tutalım ki?

Reis bile “Ekonomistim” diyerek uzun yıllardır savunduğu Nas’tan da vaz geçip, Mehmet Şimşek’e “Rasyonel politikalar” şeklinde teslim oldu sonunda.
.
Gözlerinden ışık saçarak, “Neo klasik ekonomi düşüncesinden, epistemolojik bir kopuşu temsil eden heteredoks yaklaşım, günümüzde giderek ön plana çıkan; davranışsal ekonomi ve nöroekonomiyle daha fazla önem kazanmaktadır.” diyen bir bakanın arkasında bıraktığı ülkede, Türk Lirasının alım gücünün düşmesi sebebiyle yeni 500’lük banknotların çıkabileceği söyleniyor.
Nasıl bir enkazsa artık!
.
İktidara gelirken “3Y” ile gelen ve 20 senedir tek başına iktidar olanların karnesi şöyle:
“Yoksulluk” hala devam ediyor.
“Yolsuzluk” diz boyu.
“Yasaklar”ı konuşmaya gerek yok, konserler bile yasak!
.
Tüm bunlar aynı hızla devam ederken hala seçim kazanabilmek ise gerçekten büyük başarı?
.
Başınızı ellerinizin arasına alıp bir düşünün:
“İktidarların koltukta devamlı oturma kriterleri nedir?”
.
İşte o düşündüğünüz kriterlerin hiç biri şu anda olmamasına rağmen, hala o koltukta oturuluyorsa bunda bir sorun var demektir.
.
“Efendim muhalefette iş yok” diyerek bu işten sıyrılmak, işin kolay yolu.
.
Hani hep anlatırım:
Bektaşi’ye iki şişe şarap getirip:
“Ya erenler şunları bir tadına bak da hangisi iyidir bize söyleyiver” demişler.
Birincisinin tadına baktıktan sonra yüzünü ekşiterek diğer şişeyi göstermiş:
“Bu daha iyidir…”
“Yahu” demişler, “Onu daha tatmadın ki?”
Erenler kendinden emin cevaplamış:
“Bundan daha kötü olamaz…”
.
Bu iktidar hala o koltukta oturuyorsa seçmende de bir problem var demektir.
Zira muhalefeti denemeye gerek yok.
Vatandaş da muhalefet için, “Nasılsa bundan iyidir…” diyemediler nedense?
Galiba seçmenin de bazı kriterleri olması lazım…
“Çoban oyu” filan gibi…
.
Olaya mali yönden bakarsak işte en basit ispatı yukarıda yazdığım gibi:
“Piyasalarda 500 liralık banknotlar bekleniyor.”
Hatta daha da ileri giderek “1000 liralık banknotlar olması lazım” diyenler var.
.
Sistem şöyleymiş:
Türkiye, 6’lı para sistemi uyguluyormuş.
Bu ne demek?
Şu demek:
6 demir para, 6 kâğıt para…
.
Yani 500’lük çıkması için kâğıt 5 liranın demir paraya dönüşmesi lazımmış.
.
Adam anlatıyor:
“90’lı yıllarda üst üste yaşanan yüksek enflasyondan dolayı yeni para basımları yaşandı. 20 bin lira ile başlayan süreç 50 bin, 100 bin ile devam etti. Günün sonunda bu paralarla sadece ekmek alındı. Cumhurbaşkanı Erdoğan bu dönemi kötülüyor ve aynı duruma kendisinin düştüğünü ifade etmek istemiyor. O nedenle yeni banknotlar seçim sonrasına kaldı.”
.
Enflasyonun, “ENAG” rakamlarına göre doğru olduğunu yaşayarak anlıyoruz.
Zira çarşı-pazarda bozdurulan 200 liradan eve gidinceye kadar eser kalmıyor.
.
İşin en kötü tarafı bu parti iktidara geldiğinde 1 lira 1 dolara yakındı.
Şimdi ise 20 liraya 1 dolar alamıyorsunuz.
.
Sizce ekonomi iyi mi?
Kötü tabi.
Peki bunlar hala iktidarda?
Nasıl oluyor?
.
Dövizin artması ise başka olay.
“Almanya’dan gelen arkadaşı ile kafeye giden bir Türk vatandaşının başına şöyle bir olay gelmiş.
Kahveler içilmiş, sohbetler edilmiş.
İş hesapların ‘Alman usulü’ şeklinde ödemesine gelince şöyle olmuş:
Alman 2 Euro, Türk 45 lira…”
.
Kasaba gidip hafta sonu pikniği için aldığımız 3 tane sucuğa 500 lira verince “Enflasyonun sizi nasıl etkilediğini” anlıyorsunuz.
.
Pazara gittiğinizde cebinizdeki 200 liranın yetmediğini görünce,
“Ulan benim maaş az galiba?” diye soruyorsunuz.
.
Benzinciye yanaşıp bir depo benzine 850 lira verince,
“Bana araba haram galiba” diyorsunuz.
.
Kirayı yatırmaya bankaya gittiğinizde cebinizden tomarla çıkardığınız parayı vezneye teslim edince,
“Ülkenin ekonomik durumu hakkında bilgi sahibi oluyorsunuz.”
.
Telefonunuza, “Maaşınız yattı” mesajının gelmesinin ardından İnteraktif Bankacılık hesabınıza girdiğinizde,
“Maaşınızın yerinde yeller estiğini, tüm meblağın kredi kartlarına gittiğini görünce” iktidarla ilgili kulak çınlatma ihtiyacı hissediyorsunuz.
.
Torununuzun “Takdir getirmesi” sonucu söz verdiğiniz “Oyun konsoluna” emekli maaşınızın yetmediğini öğrendiğinizde, torununuz karşısında şok geçirerek kulaklarınıza kadar kızardığınızı hissediyorsunuz.
.
“Eve yemekli misafir gelecek” diye tedirgin oluyorsanız,
Her hangi bir eşyanızın bozulma ihtimalini düşündüğünüzde vücudunuz titriyorsa,
Elektrik, su ve doğalgaz faturalarının ödeme vakti geldiğinde gözleriniz geriye doğru devriliyorsa,
Eşinizin, “Yaz geldi badana yapalım” sesini duymak istemiyorsanız,
Ve bunlara benzer hayatın içinde olan ödemelere karşı “Nasıl yapacağım?” hissi içinizde doğuyorsa;
“Ekonomi iyi değildir…”
.
Ekonominin iyi olmamasının yanında, belli ki iktidar da maaşınıza yeterli zammı yapmamış demektir.
.
Ve sonuç olarak şunu söyleyeyim:
“Diğer şarap daha iyiydi galiba, vatandaş fena yanıldı…”
 
NEREDE KAÇ PARA?
Amerikan malı iPhone,
Amerika’da 1.100 Dolar’a,
Türkiye’de 3.000 Dolar’a satılıyor!
.
Alman malı Mercedes,
Almanya’da 91 bin Euro’ya,
Türkiye’de 323 bin Euro’ya satılıyor!
 
Türkiye’de üretilen Yeni Rakı,
Kıbrıs’ta 147 TL’ye,
Almanya’da 390 TL’ye (15.5 €),
Türkiye’de 469 TL’ye satılıyor!
 
Türkiye’de üretilen Tamek salça,
Amerika’da 1 Dolar’a,
Türkiye’de 3 Dolar’a satılıyor!
 
Dünyada, ürettiği ürünü, kendi vatandaşına, başka ülkenin vatandaşlarından daha pahalıya satıp, halkını bu kadar üzen başka bir hükümet yoktur herhalde?
 
Vardır da ilk seçimde “Baş aşağı” olur.
.
Biz de ise:
“Baş tacı…”
 
DAVUZ-ZURNA
Gelelim Dardanos’a.
Bir vatandaş yazmış:
“Dardanos Halk Plajı yanındaki yol kenarına masa kurup yiyip içenler çöplerini ve atıklarını toplamadan gidiyorlar. Bir kampanya başlatıp yolların deniz kenarları tarafına 10 metre arayla afiş veya tabela ile uyarı mesajları yazılmalı. İki tabela arasında oturan veya masa kuranlar her durumda bu uyarıları görsünler. Çünkü yol kenarına çöp bırakan birçok kişi 5 metre ötesini göremiyor…”
.
Adam şunu demeye getiriyor:
“Birader!
Arabana binip Dardanos’a geliyorsun, eyvallah!
Yolun kenarına denize karşı masa kuruyorsun, eyvallah!
Yiyorsun, içiyorsun, eğleniyorsun eyvallah!
Ailenle veya arkadaşlarınla denize giriyorsun mis gibi eyvallah!
Böylesi bir memleketin başka ülkelerde olmadığı konusunda yanındakilerle geyik yapıyorsun eyvallah!”
.
Şimdi vatandaş soruyor:
“Peki biraderim!
Neden pisliğini oraya bırakıp gidiyorsun?
Buraların bulunmaz bir Cennet olduğunu defalarca hava atıp söylediğin halde, neden soyduğun salatalığın kabuklarını sahilde bırakıyorsun?
Cenneti Cehenneme çevirme gayretini neden fark etmiyorsun.
Önce kendine olan saygını,
Sonra orada oturanlara olan saygını,
Sonra şehre olan saygını,
Ve
Sonuçta Ülkene olan saygını kaybettiğinin farkında mısın?
Senin hizaya gelmen için tabela yaptırmak, ikaz etmek ve dürterek uyarmak zorunda kalıyoruz.
Sen hala neden uyuyorsun?
Buralar şahıs malı değil, hepimizin…
Birlikte sahip çıkacağız, temiz tutacağız.
Ama sen ayak diretip ‘Bana ne ulen!’ diyorsan lütfen buralara gelme bir daha.
İnsan olmuşsun ama adam olamamışsın…”
.
“Sen şuncacık yazıdan bunu mu çıkardın?” diye soranlarınız varsa, ona da cevabım şu olur:
“Anlamayana davul zurna az…”
 
SÜLEYMAN DEMİREL
13 Mayıs 2015 tarihinde böbrek yetmezliği, kalp yetmezliği ve akut solunum yolları enfeksiyonu sebebiyle Güven Hastanesi’ne yatırılan Süleyman Demirel, 17 Haziran 2015 günü saat 02.05’te solunum yolu enfeksiyonu ve kalp yetmezliği nedeniyle aynı hastanede 90 yaşında vefat etti...
.
Rahmetli sevilen biriydi.
Ülkeye çok büyük katkısı olmuştu.
Çalışkanlığı, devlet adamlığı, nüktedanlığı ve hayranlık uyandıran hafızası ile özel biriydi.
Sevilmeyenler bile ona saygı duyardı elbet.
.
Birçok anekdot var.
Bilmeyenler için sadece şunu yazsam ne kadar “Hazırcevap” olduğunu anlarsınız sanırım.
 
Demirel’e bir gazeteci sorar
“Sayın Demirel, Türkiye’nin durumunu tek kelimeyle özetler misiniz?”
Demirel cevaplar: “İyi…”
Herkes şaşırır.
Demirel ekonominin olumsuz mevcut durumuna “İyi” demiştir sonuçta.
Demirel konuşmasına devam eder:
“Ama iki kelimeyle özetlememi isterseniz ‘İyi değil’ derim…”
.
Allah gani gani rahmet eylesin.