JAPON MUSUN? Temel yanındakine sormuş;

-“Ula hemşerim sen Japon musun?”
Adam; “Yok!” demiş.
5 dakika sonra gene sormuş;
-“Hemşerim sen Japon musun?”
Adam yine;
-“Yok kardeşim!.. Ne japonu?” demiş.
Temel dayanamamış biraz sonra gene sormuş;
-“Hemşerim sen Japon musun?”
Adam bu kez Temel’den kurtulmak için,
-“He lan!.. Japon’um... Ne olacak?” deyince Temel,
-“Vallahi hiç benzemeyisun...”
 
KEDİ
ABD’li otomotiv üreticileri Dünya üzerindeki otomobil fabrikalarını dolaşıp yeni teknolojiler ve uygulama durumunu inceliyorlarmış.
Japonya’da Mazda Fabrikası’nın girişinde birçok kafes ve içinde kedi olduğunu görüp ilgili mühendise sormuşlar.
Japon mühendis şöyle açıklamış:
-“Biz ürettiğimiz otomobillerdeki yalıtımı kontrol etmek için her 1000 otomobilden bir tanesinin içine bir kedi koyup kapılarını ve camlarını kapatıp akşam eve gideriz. Sabah geldiğimizde kedi havasızlıktan öldüyse yalıtımda bir problem yoktur, ama eğer kedi yaşıyorsa üretimde bir sorun olduğunu anlayıp tüm üretim kademelerini gözden geçiririz” deyince ABD’li mühendisler hayran kalmışlar.
Daha sonra Türkiye’deki fabrikaları gezerlerken araba fabrikasının girişinde benzeri kafesleri ve içindeki kedileri görmüşler.
Teknolojiyi hemen öğrenip uyguladığı için bu fabrikaya hayran kalmışlar.
Yine de Türk Mühendisten açıklama istemişler.
Bizim mühendis anlatmaya başlamış:
-“Biz ürettiğimiz otomobillerdeki yalıtımı kontrol etmek için her 1000 otomobilden birisinin içine bir kedi koyup akşam eve gideriz. Sabah geldiğimizde kedi arabanın içinde ise bir sorun yoktur. Eğer kedi kaçtı ise ‘üretimde bir sorun olabilir’ diye düşünürüz ama yine de üretime devam ederiz…”
 
KİM?
Adam araba kullanıyormuş.
Yan koltukta oturan karısı ile arka koltukta oturan kayınvalidesi sürekli olarak “Sola sağa bak, arkanda araba var, fren yap” diyerek müdahale ediyorlarmış…
Adam dayanamamış patlamış:
-“Yeter yahu! Arabayı kim kullanıyor karar verin... Sen mi, annen mi?”
 
ŞANS
İriyarı, külhanbeyi tavırlı bir adam sert adımlarla barın tezgâhına doğru yürümüş,
Orada oturan pısırık adamı iteleyerek tabureye oturmuş.
Hiç soru sormadan adamın önündeki içki kadehini alıp başına dikmiş ve elinin tersiyle ağzını da kuruladıktan sonra;
-“Ne o birader, neden böyle surat asıyorsun, gemilerin mi battı?” diye sormuş.
Adam çok mutsuz bir şekilde iriyarı adamın yüzüne bakarak;
-“Sorma, ben çok talihsiz bir adamım”
-“Neden?”
-“Bu sabah karımla kavga ettik, beni evden kovdu. O sinirle ise geç kaldım. Patronum zaten bahane arayıp duruyordu, beni işten attı. İŞten çıktım, yolda yürürken araba çarptı. Eve gideyim, belki karımla barışırız dedim, eve gittim ve karımı başka bir erkekle yatakta yakaladım. 'Bu kadarı da fazla artık' dedim, kendimi öldürmeye karar verdim. Tabancayı dayadım alnıma, silah tutukluk yaptı. ‘İple asayım’ dedim, ip koptu. ‘Doğal gazla öleyim’ dedim, parasını ödemediğim için gaz kesikti. Ben de evdeki bütün ilaçları topladım, buraya geldim, içki bardağıma koydum. Onu da geldin sen içtin. Of of görüyorsun ne kadar şanssızım.”
 
EMİN OLALIM
Ormanda dolaşan iki avcı arkadaştan biri birden bire yere düşer.
Düşen adamın nefes almadığını ve gözlerinin ferinin söndüğünü gören arkadaşı hemen telefonuna sarılır ve acil yardımı arar.
-“Arkadaşım öldü, ne yapabilirim”
Acildeki ses cevaplar:
-“Sakin olun. Size yardım edebilirim. Ama önce arkadaşınızın ölüp ölmediğinden emin olalım.”
Telefonda bir süre sessizlik olur, ardından bir silah sesi işitilir.
Avcı telefonu tekrar eline alır;
-“Evet, tamam. Şimdi ne yapacağım?”
 
AYNI YERDE Mİ?
Temel uzun zamandır görmediği Cemal'le İstanbul'da karşılaşır:
-“Uşağum nasılsun pakayum?”
-“İyiyum da”
-“Uşaklar nasuldur?”
-“Onlar da çok iyidur”
-“Ula karin nasildur?”
Der demez, Cemal’in karısının geçen yıl öldüğünü hatırlayıp, soruyu düzeltir.
-“Yani, aynı mezarda mi yatayi?”
 
GÜMÜŞ KEPÇE
Kardinal, genç rahibi akşam yemeğine evine davet etmiş.
Gece boyunca genç rahip, kapalı giysiler içindeki hizmetçinin fevkalade vücudundan gözlerini pek ayıramamış.
Bir ara genç rahip, “Aralarında bir şey olabilir mi?” diye, bir kardinale bakmış, bir de bu güzel hizmetçiye…
Kardinal genç rahibin hareketlerinden, düşüncelerini okumuş tabi...
-“Bu genç ve güzel kızla ilişkimiz tamamıyla profesyonel. Evin işlerini görmek üzere tutulmuş bir hizmetçidir o... Değil bir gece, bir saniye bile benim yatağıma girmedi. Aklına başka şey getirme oğlum” demiş.
Bir hafta kadar sonra, hizmetçi, kardinalin çalışma odasına gelmiş.
-“Misafirinizin geldiği akşamdan beri, o güzel gümüş çorba kepçesini bulamıyorum. Onun alıp götürdüğünü düşünmezsiniz değil mi?”
-“Ondan asla şüphe etmem. Ama yine de bir mektup yazarım” demiş.
Kardinal oturmuş ve bir mektup bir yazmış…
-“Sevgili Oğlum, evimden bir gümüş çorba kepçesi aldığını söylemiyorum. Almadığını da söylemiyorum. Ama bildiğim bir gerçek var. Sen geldiğin geceden beri, gümüş çorba kepçesini bulamıyoruz.”
Bir kaç gün sonra, Kardinale, genç rahipten bir mektup gelmiş.
-“Muhterem Peder, hizmetçinizle yattığınızı söylemiyorum. Yatmadığınızı da söylemiyorum. Ama bildiğim bir gerçek var... Eğer geceleri kendi yatağınızda yatıyor olsaydınız, gümüş çorba kepçesini yorganınızın altında çoktan bulmuş olurdunuz…”
 
ZİFT
Kibar bir zat, yalıdaki sandalının ziftlenmesini uşağına emreder.
Uşak sandalı ziftletir.
Sonra bir masraf pusulası çıkarıp efendisine verir.
Efendi masrafı fazla görerek:
-“Oğlum! Bir sandalın ziftlenmesi için hiç bu kadar para harcanır mı?”
-“Efendim! Sadece sandal ziftlenmedi. Ben ziftlendim, kâhya ziftlendi, uşak ziftlendi, bahçıvan ziftlendi...”
 
ZEVK MESELESİ
Okyanus üzerinde uçarken kaptan birden anonsa başlamış,
-“Bayanlar baylar, lütfen kemerlerinizi bağlayıp ‘çarpışma pozisyonu’ alın. Maalesef motorlarımızı kaybettik ve bu bebeği mümkün olan en nazik şekilde denize indireceğiz…”
Anonsu duyan yaşlı kadın yanından geçmekte olan hostesin elini tutup
-“Kızım Okyanusta köpekbalıkları var mı?” diye sormuş korkudan titreyerek.
-“Olmaz olur mu? Var efendim. Bu tip durumlar için koltuğunuzun kenarında bir jel bulacaksınız. Bu jeli kollarınıza ve bacaklarınıza sürün”
-“O zaman bizi yemeyecekler değil mi?”
-“Yok, yerler yemesine de, ama o sizden asla zevk alamazlar!”
 
HAP
Karısı seks dürtülerini tamamen kaybedince adam;
-“Ne yapabilirim? Piyasada bununla ilgili herhangi bir hap falan var mı?” diye sormuş doktoruna.
-“Var ama yazamam…”
-“Yıllardır arkadaşız, beni hiç böyle perişan gördün mü? Lütfen ama lütfen yaz o ilacı!”
Doktor, çekmecesini açıp içi hap dolu küçük bir şişe çıkarmış;
-“Esasında yapmamam lazım. Bu haplar daha deneme aşamasında. Yapılan testlere göre de çok etkililer. Karına 1 taneden fazla verme tamam mı?”
Adam hapları alıp sevinç içinde evine koşmuş.
Akşam yemeğinden sonra kadın tatlı servisi yaparken kahvesinin içine 1 tane atmış.
Kahveler içilirken belli bir müddet geçmesine rağmen bir reaksiyon alamayınca, çaktırmadan ikinci hapı da koymuş karısının fincanına.
Ama daha sonra doktorun sıkı tembihi aklına gelince endişelenip eşinin olası reaksiyonlarını hissetmek için kendi ağzına da 2 tane atıvermiş.
Kadın kahvesini bitirince birden bire ayağa kalkmış, dumanlı dumanlı adama bakmış…
Elleriyle saçlarını dağıtmış, yaklaşıp omuzlarından yakalamış, dudaklarını kulağına değdirerek daha önce hiç duymadığı bir ses tonuyla;
-“Bir erkek istiyorum” demiş.
Adam şuh bir poz takınarak;
-“Hadi yaa. Ay kız bende…!”