AYI KAÇ PARA?

Büyük bir İtalyan kasabasındaki zengince bir evde; yatak odasında duvarı baştan başa kaplayan gardıroba girerek, beyaz ayısıyla sessizce en çok orada oynamayı seven 8-9 yaşlarında bir çocuk varmış.
Bir gün çocuğun annesi, çoktandır gizli bir ilişkiyi sürdürdüğü sevgilisini yatak odasına aldığı sırada; ters bir sürpriz olmuş ve kocası gelmiş eve.
Kadın da sevgilisini hemen gardıroba saklamış; çocuğun beyaz ayısıyla oynamakta olduğu gardıroba...
Bir süre gizli sevgiliyle çocuk, bakışıp durmuşlar birbirlerine.
Derken çocuk:
-“Amca, benim beyaz bir ayım var.”
-“Eee?”
-“Sen onu benden satın alacaksın.”
-“Ne yapacağım senin beyaz ayını?”
-“Almazsan ‘burada biri var’ diye bağırmaya başlarım…”
-“Peki peki… Ayı kaça?”
-“100 kâğıt...”
-“O ayı 100 kâğıt etmez.”
-“Vermezsen çıkar bağırırım...”
-“Peki peki, al 100 kâğıdı ver ayıyı...”
Aradan kısa bir süre geçmiş.
Çocuk yine; “Amca” demiş.
-“Ne var?”
-“Beyaz ayımı geri ver bana...”
-“Hani bana satmıştım onu?”
-“Olsun, şimdi geri istiyorum”
-“Vermezsem ne olur?”
-“Dışarı çıkar bağırmaya başlarım, ‘burada biri var’ diye...”
-“Peki tamam, al ayını geri.”
Aradan kısa bir süre daha geçmiş.
Çocuk: “Amca” demiş.
-“Ne var yine?”
-“Bana verdiğin beyaz ayı var ya... Onu tekrar alacaksın, bu kez 200 kâğıda...”
Bu böyle sabahlara kadar sürmüş.
Çocuk, adamın cebinde nesi var nesi yoksa, hepsini silip süpürüp kendi cebine doldurmuş.
Ertesi gün hemen gidip bir bisiklet almış kendine.
Annesi bisikleti görünce;
-“Nasıl aldın bunu?” diye sormuş.
-“Adamın biri cüzdanını düşürdü, ben de cüzdandaki parayla aldım…”
-“Olmadı evladım, demiş; sen günah işlemişsin. Hemen git bisikleti geri ver ve parayı da geri alarak hemen kiliseye bağışla: sonra da kilisede parayı nasıl bulduğunu anlatıp günah çıkar”
Çocuk istemeye istemeye bisikleti geri verip, aldığı parayı da kiliseye bağışladıktan sonra, günah çıkarma hücresine girmiş.
Rahip, perdenin arkasından şefkatli bir sesle seslenmiş;
-“Anlat yavrum...”
-“Muhterem peder, benim beyaz bir ayım var...”
Ve rahipten bir nara yükselmiş:
-“Yine mi sen..?”
 
GİDOOOR!
Uzun ikna turlarından sonra Ermeni Mahallesi'nin 17 yaşındaki güzeller güzeli ve yoksul aile kızı Zivart, mahallenin 75 yaşındaki yaşlı zengini Mıgırdıç bey ile evlendirilir.
İlk gece Mıgırdıç bey ölür.
Durumu şüpheli bulan savcılığın açtığı dava sonucunda kız mahkemeye çıkarılır. Mahkemede hâkim sorar:
-“Kızım anlat bakalım. Mıgırdıç bey nasıl öldü?”
Kız utangaç ve Ermeni şivesiyle anlatır:
-“Valla hakim bey, malumunuz zifaf gezesi... Mıgirdiç bey üstüme geldi... Basladi titremeğe... Ben zanettim geloor, meğer gidoormuş!...”
 
AV SEZONU
Dursun canı sıkkın bir şekilde tarladan gelen Temel'i görür ve hemen sorar:
-“Hayrola Temel ne oldu?”
-“Hiç sorma Dursun, derdim büyüktür”
-“Hayrola uşağum neymiş derdin?”
-“Tarlada iken canım Fadime’yi çekiyor, ama eve gelinceye kadar keyfim kaçıyor…”
-“Kolayı var, Fadime sana gelsin.”
-“Nasıl olacak bu?”
-“Al tüfeği yanına, canın çekince patlat. Fadime anlar koşar gelir.”
Temel; “Hay aklınla bin yaşa emi” diyerek bunu hemen uygulamaya koyar.
Canı çekince hemen tüfeği patlatıveriyor, Fadime hemen yanında.
Aradan bir kaç hafta geçiyor Dursun yine Temel'i tarladan gelirken üzgün görüyor.
-“Hayrola Temel nasıl gidiyor verdiğim taktik?”
Temel: -“Valla Dursunum, ilk başta çok iyiydi ama av sezonu açıldı açılalı Fadime’nin yüzünü göremez oldum.”
 
ALDATMIŞLAR
Bir bilim adamı Nataşalar ile ilgili bir araştırma yapıyormuş.
Nataşalara karşı oldukça ilgili olan yardımcısı Temel’i yanına çağırmış:
-“Temel, karını aldatmak nasıl bir duygu. Suçluluk duymuyor musun?”
Temel hemen cevaplamış;
-“Sevgili Porofesörüm. Onlar da yıllarca bizi, ‘karıyuz’ diye aldatmuşlardur da!”
 
İYİ DOKTOR
Karadeniz’in bir kasabasına yeni atanan bir doktor, kansızlık şikâyeti ile kendisine gelen bir hastasını muayene etmekteymiş.
Bunun en kolay metodu ise “Konjoktiva” denilen alt göz kapağının içine bakmakmış.
Doktor göz kapağına baktıktan sonra yaşlı hastasına sorar:
-“Amca sende basur mu var?”
Çünkü kansızlığın baş sebeplerinden biride basurmuş ve Karadeniz'de ise bu duruma sık sık rastlanırmış.
Amca dışarı çıkar çıkmaz yanındaki arkadaşına şunu söylemiş;
-"Ne kadar iyi doktormuş be… Helal olsun..! Gözümden baktı, k.çımdakini gördü”
 
YUVA
Adamın canı kuru fasulye çekmiş.
Fakat aynı zamanda o akşam karısına sinema sözü vermiştir.
“Gaz sıkıştırırsa sıkıştırsın. Ne yapalım, idare ederim artık” diyerek hiç umursamadan kuru fasulyeyi yemiş. Yemeklerini yer yemez sinemanın yolunu tutan çift, yerlerine yerleşmişler ve sinema başlamış.
Daha onbeş dakika olmadan gaz, adamı sıkıştırmaya başlamış.
Adam iyice rahatsız olunca karısının kulağına eğilmiş ve:
-“Hanım bir kuş uçurabilir miyim?” Karısı kızmasına rağmen:
-“Hadi uçur bakalım…” demiş.
Bir süre sonra yine kuru sıkıştırmış ve adam biraz sallandıktan sonra karısının kulağına eğilmiş;
-“Hanım bir kuş daha uçurabilir miyim?”
Karısı:
-“Hadi uçur bakalım…” demiş.
Filmin yarısına gelindiğinde kuru yine sıkıştırmış.
Adam biraz sabretmiş fakat nafile.
Karısına eğilmiş ve:
-“Hanım bir kuş daha uçursam?”
Karısı, “Neyse! Haydi uçur bakalım” der demez arkadaki iriyarı adam elini adamın omzuna koymuş ve:
-“Eğer bir kuş daha uçur, anam avradım olsun o yuvayı dağıtmazsam!”
 
AMAN HA!
Ziraat mühendisi bilgi vermek için gittiği köyün birinde köylüleri kahveye toplayarak konuşma yapıyormuş: “Sizin toprağınızı tahlil ettirdim. O kadar verimli toprağınız var ki ne ekseniz bire yirmi verir...”
Bir an sessizlik olmuş.
Köylülerden biri telaşla ayağa fırlamış;
-“Aman deme mühendis bey. Geçen hafta bizim kayınvalideyi gömdük de.”
 
ÖNEMLİ OLAN
Eski yıllarda köylere radyo pazarlayan satıcı, kahvenin birinde sandalyenin üzerine çıkmış satacağı radyoyu övüyormuş
-“Ey vatandaş, bunlardan her eve lazım... Düşünsenize Başbakanımızın taa Başkentte söylediği her şeyi köyünüzde anında duyabileceksiniz.”
Köylüler;
-“Bize ne? O bizim burada söylediklerimizi anında duyabilecek mi? O çok daha önemli bizim için!”
 
ARI SOKTU
Öğrencinin biri ağlayarak gelmiş öğretmeninin yanına.
Öğretmeni telaşla karşılamış ve merakla sormuş;
-“Ne oldu oğlum”
-“Arı soktu öğretmenim”
-"Arı nereni soktu?"
-"Söyleyemem."
Öğretmen sakin sakin “Otur da anlat bakalım” deyince öğrenci boynunu bükerek cevaplamış;
-"Ama ben oturamam!"
 
3 LİDER
Tanrı Obama, Putin ve Hüsnü Mübarek’i karşısına çağırmış ve onlara;
-"Ben sizi, iki gün sonra dünyanın sonunun geleceğini bildirmek için çağırttım. Gidip halklarınıza haber verin bunu" demiş.
Üç lider başkentlerine geri dönmüş ve televizyonlardan halklarına seslenmiş.
Beyaz Saray'dan halkına seslenen Obama;
-"Sevgili Amerikalılar. Size bir iyi bir kötü haberim var. İyi haber Tanrı'nın varlığını sizin için doğruladım. Kötü haber ise Tanrı bana iki gün sonra dünyanın sonunun geleceğini söyledi"
Putin televizyona çıkmış:
-"Rus Halkı. Çok üzgünüm size  iki kötü haberim var. Birincisi Tanrı var, yani geçen yüzyıl inandığınız her şey yanlış. İkincisi dünyanın iki günlük ömrü var."
Hüsnü Mübarek televizyona gülümseyerek çıkmış ve Mısırlılara seslenmiş:
-"Ey! Mısırlılar… Size iki harika haberi vermek için televizyona çıktım. İlk olarak Tanrı ile çok önemli bir buluşmadan geliyorum. İkinci iyi haber, Tanrı bana dünyanın sonuna kadar sizin başkanınız olarak kalacağımı söyledi."
 
NAKİT
Delikanlı bir süredir çıktığı kız arkadaşını, arabasıyla şehirden ve gözlerden uzak bir yere götürmüş.
Ona sarılmak isteyince kız:
-"Bunu sana daha önce söylemek isterdim ama olmadı. Ben aslında bir hayat kadınıyım. Devam etmek istersen 20 dolarını alırım…”
Bu sözler üzerine yıkılan delikanlı arkasına yaslanıp bir süre kımıldamadan durunca kız:
-“Teklifim hoşuna gitmedi galiba... Haydi o zaman şehre dönelim.”
Delikanlı:
-“Benim de sana söylemediğim bir şey var. Ben de hayatımı taksi şoförlüğü yaparak kazanıyorum, buradan şehre 25 dolar alırım... Hem de nakit!"