ELEKTRİKLER KESİK Amerikalı bir hükümet yetkilisi Şili'deki darbenin hemen sonrasında ülke hapishanelerini incelemek için Şili'ye gitmiş.

Herhangi bir hapishanede bir süre inceleme yapan yetkili infaz yerlerini merak etmiş ve hep birlikte hapishanenin mahzenine inmişler.
İner inmez çığlıklar duyan misafir yetkili görevlilere bunun nedenini sormuş. Görevliler de “ölüm cezalarını uyguladıklarını” söylemiş.
Amerikalı yetkili, “kendi ülkelerinde elektrikli sandalye kullandıklarını, bu konuyu daha kolay hallettiklerini” söylemiş, aynı uygulamayı yapabileceklerini uyarıcı bir dille ifade etmiş.
Hapishane görevlisi demiş ki;
-“Efendim, biz de zaten elektrik kullanıyoruz ama elektrikler kesik olduğu için şimdilik mumla idare ediyoruz.”
 
***
KAVGA EDECEĞİZ
Dağıstanlılar kavga etmeyi çok severlermiş.
Bir gün Rus’un biri, Dağıstanlının arabasına çarpar.
İçinden 3 Dağıstanlı çıkar ve adama:
-“Kavga edecez…” der.
Rus: -“Abi affet özür diliyorum.”
-“Yok biz kavga edecez.”
-“Abi polis çağıralım hata kiminse ödesin”
-“Yok kavga edecez”
-“Tamam abi ben sizin hasarı ödiyim, kavga etmeyelim.”
-“Yok baba, biz kavga edecez.”
-“Abi ben sizin hasarı ödiyim alın araba da sizin olsun.”
-“Mümkün değil kavga edecez.”
-“Abi tamam ama böyle kavga olur mu, 3’e karşı 1, size yakışmaz.”
Dağıstanlı lideri bir müddet düşünür ve yanındaki arkadaşına döner:
-“Geç lan karşıya kavga edecez…”
 
***
SENİ ARIYORLAR
Beyaz Saray’daki Oval büro.
Bill çalışıyor.
Monica onu seyrediyor.
Bu sırada telefon uzun uzunçalar ama Monica hiç oralı olmaz.
Sinirlenen Bill:
-“Telefona niçin bakmıyorsun?” diye sorunca Monika saf saf cevaplar;
-“Neden bakacakmışım ki... Nasıl olsa her seferinde seni arıyorlar!”
 
***
CANLI YAYIN
1973’teki Arap-İsrail savaşı sırasında, Mısırlı yöneticiler; “Kapalı kapılar ardında” aldıkları tüm kararların İsrail tarafından hemen öğrenilmesinden şikâyetçiler...
Bir gün başbakan, bakanlar kurulunu toplamış ve;
-“Beyler, çantalarınızı burada bırakın, toplantıyı bir başka salonda yapacağız.”
Gizli bir başka salona geçilmiş ve toplantı saatlerce sürmüş.
Hükümet üyelerinden birisi tuvalete gitmek için izin istemiş.
Başbakan;
-“Toplantı bitmeden, kimse bu salondan çıkmayacak!”
Bakan;
-“Ama efendim, bu durumda ben ne yapacağım?”
 Başbakan gürlemiş;
-“Sen de altına yap be adam! Bugün kimse çıkmayacak ve burada alınan kararlar dışarı sızmayacak!”
Boynunu büken bakan, yerine oturmuş.
Bir süre sonra, toplantı salonunun kapısı çalınmış.
Bakmışlar, tuvalete izin alamayan bakanın eşi, elinde bir paketle bekliyor.
Bakan eşinin niye geldiğini sorunca, kadın;
-“Ayol duymadınız mı? İsrail radyosu 1 saattir toplantıdan canlı yayın yapıyor... Sana temiz çamaşır getirdim...”
 
***
KASIRGA
Aşk gemisinin arka kısmında, Temel ve Amerikalı John şezlonglara oturmuş batan güneşi seyrediyor ve sohbet ediyorlardı.
Temel: -“Böyle bir gezi aklımdan bile geçmezdi. Bir yangın fabrikamı kül etti. Sigorta paramı ödeyince 'Oğlum Temel, bunca yıl eşek gibi çalıştın. Şimdi tatil zamanı' dedim kendi kendime ve geziye çıktım.”
“Tesadüfe bak” dedi John; -“Benim de çok iyi iş yapan bir restoranım vardı. Bir kasırga, taş üstünde taş bırakmadı. Sigortadan paramı alınca, bu tatile karar verdim.”
Uzun bir sessizlik oldu.
Güneş ufukta kaybolurken, sessizliği Temel bozdu:
-“Kasırgayı nasıl başlattın, Allah aşkına?”
 
***
EYFEL İÇKİSİ
Adamın biri Eyfel Kulesi’nin en üstündeki restorana çıkmış barda içmeye başlamış.
O arada biri gelerek bir ‘Eyfel İçkisi’ istemiş.
Adam hemen sormuş:
-“Nedir bu içki?”
Diğeri cevaplamış:
-“Ha… Bu mu? Eğer bunu içip bu kuleden aşağı atlarsan, yere çakılmana çok az kala tekrar yukarı çıkarsın…”
Adam de hayretle; -“Hadi ya. Bir göstersene” demiş.
Diğeri içkisinden bir yudum almış ve aşağı atlamış. Gerçekten de yere çok az kala tekrar yukarı çıkmış.
Adam “Ben de yaparım” diyerek içkiden bir yudum almış aşağı atlamış…
Ancak işler beklediği gibi olmamış ve adam büyük bir gürültüyle yere çakılmış.
O sırada barmen diğer adama dönerek;
-“Çok adisin Süpermen…”
 
***
PARA CEBİNE KALMIŞ
Çok cimri bir aile vardır.
Bu ailenin bütün fertleri cimridir.
Çocuk okuldan eve soluk soluğa koşar ve doğru babasının yanına gelir.
Babasına iftiharla ve heyecanla anlatır.
-“Baba, ben bugün otobüse binmeyip otobüsün peşinden koştum. Böylece otobüse vereceğim para cebimde kalmış oldu.” der.
Babasından yaptığı bu hareket sonucu iltifat beklemektedir fakat umduğunun tersini görür.
Suratına bir tokat yedikten sonra şu cevabı alır:
-“Ulan salak oğlum! Taksinin peşinden koşsaydın ya, daha fazla para kalırdı cebinde”
 
***
O GELMEDİ DİYE
Günlerden bir gün turistin birisinin yolu Karadeniz’e düşmüş.
Adam Trabzon’da çok güzel, denize nazır bir otel odasında iki gün tatil yapacakmış.
Sabah kalkmış, kahvaltısını odasına getirtmiş.
Kahvaltı yapmak için balkona kurulmuş.
Etrafına bakarken birden karşı kaldırımdaki iki adam dikkatini çekmiş.
Adamların birisi harıl harıl çukur kazıyor, diğeri de arkasından harıl harıl kazılan çukuru dolduruyormuş, bir saat geçmiş, iki saat geçmiş, öğlen olmuş, ikindi olmuş.
Bu iki adam bütün sahil kenarını
kaz-kapat şeklinde dolaşıp duruyorlar…
Turist iyice meraklanmış ve sonunda dayanamamış inmiş aşağıya.
Adamların yanına gitmiş;
-“Yahu kardeşim sabahtan beri sizi seyrediyorum. Biriniz çukur, kazıyorsunuz, öbürünüz de ardından kapatıyorsunuz. Bir mana veremedim. Allah aşkına siz ne yapıyorsunuz?”
Bizim Temel cevap vermiş;
-“Uşağum aslında biz üç kişi belediye için çalişiyruk. Ha ben Temel, çukuru kaziyrum, Tursun çukura dikilecek fidanı koyayi, şu karşına olan Hasan da çukuru kapatayi. Fakat pizum Dursun hasta olduğundan 2 gün rapor almiştur. O celmedu diye boş duracak değilduk ya… İşumize harfiylen devam ediyruk da!..”
 
***
KİM?
Temel vize kuyruğunda, her zamanki gibi vize vermemekte direnen yabancı ve tipik suratsız elçilik çalışanlarından biri sıra Temel’e gelince;
-“Size bir bilmece soracağım, bilirseniz vizenizi vereceğim... Bilin bakalım karşıdan karşıya geçerken üzerinize gelen 2 adet far gördünüz, bu nedir?”
-“Otomobil!” diye sevinerek ve heyecanla cevaplamış Temel..
“Tamam, ama olmadı. Nasıl bir otomobil? Opel mi? Ford mu? Mercedes mi? Hangisi?”
-“Durun... Bana bir şans daha verin...” diye atılmış Temel.
Elçilik çalışanı;
-“Ama bu son şansınız... Bilemezseniz sıradakini alırım... Yine karşıdan karşıya geçiyorsunuz, bu sefer tek bir far gördünüz... Nedir bu?”
-“M.. Motosiklet!” diye cevaplamış Temel..
-“Bakın yine aynı hatayı yaptınız. Tabii ki motosiklet. Ama ne? Honda mı? Suzuki mi? Harley mi? Hangisi? Özür dilerim, sıradakiiii…” diye bağırınca Temel lafa girmiş;
-“Vizeyi boş verin ama madem meraklısınız izin verirseniz ben de size minik bir bulmaca sormak istiyorum...” demiş hafif sinirli bir şekilde,
“Tamam” demiş vize memuru oturduğu camekanın arkasında heyecanlanarak.
Temel başlamış sormaya;
-“Vakit gece yarısı, kırmızı fenerli bir sokaktasınız, elektrik direğine yaslanmış, file çoraplı, kıpkırmızı rujlu bir kadın gördünüz... Bu kimdir?”
-“Hahaha... Kolay... Bu bir Fahişe tabi ki…” diye cevaplamış vize memuru,
Temel parmağını azarlar gibi sallayarak;
-“Aaaa, olmadı... Olmadı ama…”
-“Nasıl olmadı?”
-“Tamam da kim? Ebeniz mi? Anneniz mi? Kız kardeşiniz mi? Hangisi?”
 
***
CANINI ALSIN
Poker partisi iyice kızışmıştı.
Ortada da yüklü para vardı.
Bütün parasını oyuna koyan adam yine kaybedince, birden fenalaştı.
Ve ötekilerin “Ne oluyor?” demesine kalmadan, kalpten ölüverdi.
Adamın karısına haberi kim verecekti? İçlerinden birini görevlendirdiler:
-“Sen güzel konuşursun. Git, karısına kestirme yoldan anlat olayı.”
O da gidip ölen adamın karısını buldu:
-“Kocanız poker oynarken... Kadın hemen sözünü kesti:
-“Önündeki bütün parayı ortaya koydu değil mi?”
-“Evet efendim.”
-“Sonra da hepsini kaybetti.”
-“Kaybetti, efendim.”
-“Allah onun canını alsın.”
-“Aldı efendim...”
 
***
KIZMADIN?
Ölmek üzere olan bir adam, hem arkadaşı, hem de ortağı olan zatı başucuna çağırmıştı:
-“Dinle beni, birazdan öleceğim. Senden af dilemek istiyorum. On sene önce kasadan eksilen beş bin lirayı hatırlıyorsun tabii. O parayı ben almıştım!”
-“Biliyorum!”
-“Mağazamızdaki yangını da hatırlıyorsundur. Sigorta şirketinin ödediği zarar, ziyan sana söylediğimden çok fazlaydı. Aradaki farkı kendime alakoymuştum.”
-“Biliyorum!”
-“Ne iyisin, dostum. Bir şey daha var. Çoktandır karınla ben...”
-“Biliyorum.”
-“Sen meğer hakiki bir dostmuşsun. Bana kızmadın ya. Nasılsa ölüyorum, bana hakikati söyleyebilirsin.”
-“Boş yere üzülme. Sana neden kızayım? Bütün bunlar yüzünden seni zehirleyen ben değil miyim?”
 
***
TAZE FASULYE
Eski dost iki yaşlı kadın Süpermarkette karşılaşmışlar, birbirlerinin hatırını, sağlığını sorduktan sonra biri diğerinin kocasının nasıl olduğunu sormuş…
-“Oh! Ted öldü! Bahçeden öğle yemeği için kabak toplarken bir kalp krizi geçirdi sebzelerin üzerine düşüp öldü!”
-“Oh! Tanrım çok üzüldüm... Peki, ne yaptınız?”
-“Ne yapacaksın? İşte ben de alelacele buraya geldim... Bari konserve alayım da öğlene taze fasulye pişireyim diye...!”