Adam, 3 yaşındaki kızını, oldukça pahalı bir hediyelik kaplama kâğıdını ziyan ettiği için azarlamıştı.

Küçük kız, koskoca bir paket altın yaldızlı kâğıdı, bir kutuyu eğri büğrü sarmak için kullanmıştı.
Yılbaşı sabahı, küçük kız paketi getirip “Bu senin babacığım!” dediğinde babası üzüldü.
Acaba gereğinden fazla mı tepki göstermişti kızına?
Bir gece önce yaptığından utandı…
Ne var ki paketi açınca yeniden öfkelendi.
Kutunun içi boştu.
Kızına yine bağırdı;
-“Birisine hediye verdiğinde kutunun içinde bir şeyler olması gerekiyor. Bunu da mı bilmiyorsun küçük hanım?”
Küçük kız gözlerinde yaşlarla babasına baktı.
-“O kutu boş değil ki baba!” dedi, “İçini öpücüklerimle doldurmuştum!”
Babası, öyle fena oldu ki…
Kızına sarıldı; beraber ağladılar.
Adam o altın kutuyu ömrünün sonuna kadar yatağının başucunda sakladı.
Ne zaman keyfi kaçsa, ne zaman morali bozulsa, ne zaman kendini kötü hissetse kutuya koşar, içinde minik kızının sevgiyle doldurduğu hayali öpücüklerinden birisini çıkarırdı.
 
***
NE GETİREYİM?
Yılbaşı üzeri alışveriş merkezinde görevli Noel Baba’nın kucağına 20 yaşlarında bir fıstık kız çıkıp oturunca, genellikle çocukların dışında ziyaretçisi olmayan Noel Baba gülümsemiş,
-“Yeni yıl için ne istiyorsun bakayım?” diye sormuş…
-“Annem için istiyorum, lütfeenn…” diye cevap vermiş kız,
-“Aferin, çok düşüncelisin” demiş Noel Baba, “Peki ona ne getirmemi diliyorsun?”
-“Bir damat…” demiş kız, “Lütfen yakışıklı, zengin, uzun boylu bir damat..!”
 
***
SİHİRLİ SANDALETLER
Bir adamla karısı Mısır’da eski bir çarşıda geziyorlarmış.
Ayakkabı satılan bir dükkânın önünden geçerlerken satıcı içerden seslenmiş.
Buyur etmiş, içeri girmişler.
Satıcı, “Çok özel büyülü sandaletlerim var beyefendi, sizi yatakta çok vahşi ve kuvvetli yapacak sandaletler...”
Adam tabi ki erkekliğe leke sürdürmemek için pek önemsememiş ama eski günleri özleyen karısının ısrarlarına dayanamayıp sandaletleri denemeye karar vermiş.
Adam sandaletleri giyer giymez gözleri parlamış, kalbi hızlı hızlı atmış, fiziksel değişimler başlamış, nefesi serileşmiş gözleri büyümüş ve etrafına seri bir şekilde bakınmaya başlamış.
Karısı bir adım geri kaçmış;
-“Aman Tanrım dur dur...” derken adam koşmuş, satıcıyı yakaladığı gibi tezgâha yatırmış, pantolonunu parçalayarak çıkarmaya başlamış, bu arada satıcı bir yandan kurtulmaya çalışırken bağırıyormuş,
-“Sandaletleri ters giydin lan!...”
 
***
FAYDASI YOK
Lüks bir lokantada müşterilerden biri önüne konan yemeği görünce bağırmaya başladı:
-“Ben bu baklayı yiyemem. Çabuk bana şef garsonu çağırın!”
Yan masada oturan adam dudak bükerek cevap verdi:
-“Fayda etmez efendim, o da yiyemez!..”
 
***
NEDEN YAZMIYORSUN?
Öğretmen öğrencilerine; eğer büyük bir firmanın müdürü olurlarsa ne yapacakları konusunda bir kompozisyon yazmalarını ister.
Öğrenciler tüm dikkat ve ciddiyetlerini takınarak yazmaya başlarlar.
Ancak aralarından biri yazmaz.
Öğretmen fark edince sorar;
-“Neden yazmıyorsun evladım?”
Öğrenci cevap verir.
-“Sekreterimi bekliyorum.”
 
***
BAKIŞ AÇISI
Matematik dersinde kadın öğretmen öğrencilere sorar:
-“Bir ağacın dalında 5 tane kuş var. Taş attım, iki tanesini vurdum. Geriye kaç kuş kalır?”
Öğrencinin biri parmak kaldırır ve cevaplar:
-“Hiç kuş kalmaz çünkü diğerleri korkudan uçup gider.”
Öğretmen gülümser:
-“Hayır. Doğru cevap üç olacaktı ama bakış açını sevdim.”
Öğrenci duruma çok bozulur ama pek göstermez.
Ders devam ederken tekrar parmak kaldırır:
-“Bir soru da ben sorabilir miyim?”
Öğretmen izin verir.
-“Sokakta üç kadın dondurma yiyerek yürüyor. Biri dondurmasını yalıyor, diğeri ısırıyor, diğeri de emiyor. Kadınlardan hangisi evlidir?”
Öğretmen şaşırır, kızarıp bozarır ama cevap da vermek zorundadır:
-“Hmm... Şey… Yalayan?”
Öğrenci yanıtlar:
-“Hayır, parmağında alyans olan. Ama bakış açınızı sevdim.”
 
***
PARA NEREDE?
Mafya babası haraçlarını toplaması için yeni bir tetikçi bulmuş.
Seçtiği adam sağır ve dilsizdi.
Çünkü baba, bu tetikçi yakalanırsa polise fazla bir şey anlatması mümkün olamaz diye düşünmüştü.
Baba, bir gün ödemelerin geciktiğini fark etti ve tetikçiyi odasına aldırttı, bir de işaret dilini bilen tercüman buldular.
Tercüman işaretle sormuş:
-“Para nerede?”
Sağır dilsiz işaretle yanıt vermiş:
-“Ne parası? Benim paradan maradan haberim yok. Neden bahsettiğinizi anlamıyorum.”
Tercüman tercüme etmiş:
-“Neden bahsettiğinizi anlamıyormuş.”
Baba 38'liği koltuk altından çekip sağır dilsizin beynine dayamış:
-“Şimdi sor bakalım, para nerede?”
Tercüman işaretle sormuş:
-“Para nerede?”
Sağır-dilsiz kan ter içinde, işaretle yanıt vermiş:
-“Şehir merkezindeki parkta, büyük heykelin olduğu kapıdan girince soldan 3. ağacın kovuğunda iki yüz bin dolar var.”
“Ne söyledi?” diye sordu baba.
Tercüman yanıtlamış:
-“Dedi ki, hala neden bahsettiğinizi anlamıyormuş… Ayrıca o tetiği çekmek de biraz cesaret istermiş.”
 
***
SİZ YAHUDİLER
İki Yahudi arkadaş bir Katolik kilisesinin önünden geçiyormuş. Kilisenin duvarında, Katolik olmayanlara hitap eden büyük bir afiş asılıymış:
-“Bize gelip Katolikliği kabul ederseniz hemen 30 bin dolar nakit para alacaksınız!”
Yürümeye devam eden iki arkadaş bu teklifin ciddi olup olmadığını tartışmaya başlamış.
Bir hafta sonra, aynı kilisenin önünde yeniden buluşmuşlar ve biri diğerine sırrını açmış:
-“O afişteki para teklifinin ciddi olup olmadığını hala merak ediyorum.”
Bunun üzerine arkadaşından küçümser bir tavırla şu cevabı almış:
-“Ah siz Yahudiler, aklınız fikriniz para!”
 
***
DAHA VAR MI?
Gariban bir köylü şehre inmişti.
Büyük bir mağazada iki kişinin karşılıklı oturup konuştuklarını gördü.
İçerde bir masa ve üç dört koltuktan başka bir şey görünmüyordu.
Merak etti ve içeri girdi:
-“Selamünaleyküm ağalar.”
-“Aleykümselam hemşerim ne istiyorsun?”
-“Merak ettim acaba burada ne satıyorsunuz?”
Köylü ile dalga geçmek isteyen satıcı sırıtarak cevap verdi:
-“Eşek satıyoruz!”
Köylü de taşı gediğine yerleştirdi:
-“Sadece ikiniz misiniz yoksa daha var mı?”