Bu aralar halk arasında en çok konuşulan konu şu: “Doğalgaz bulunmuş…!”

Nedense her seçim arifesinde Karadeniz’e açılan arama-tarama gemileri doğalgazı, petrolü bulup bulup geliyorlar.
.
Ne güzel!
.
Açıklamalarda bilmem kaç milyon metreküp, bilmem kaç milyon varil petrol olduğu iddia ediliyor.
.
Şimdi bakın şu haberlere:
17 Eylül 2012’de Hürriyet Gazetesi’nde yer alan habere göre, dönemin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, “Karadeniz Bölgesi’nde Istıranca’da, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO)’nın yaptığı çalışmada doğalgaza rastladığı bildirdi.”
Bakan Yıldız, doğalgazın bulunduğunu ancak henüz çıkarılmadığını belirtmiş.
.
TPAO’nun Mayıs 2015’te, Ham Petrol ve Doğal Gaz Sektör Raporunda, Karadeniz’de 2004-2014 yılları arasında sismik çalışmalar yapıldığını ve Istıranca kuyusundan sondaj çalışmalarının gerçekleştiğine dair bilgiye yer verilmiş.
.
Son olarak, 15 Kasım 2018’de, Sözcü gazetesinde yer alan habere göre, Karadeniz’de Barbaros sismik araştırma gemisinin yaptığı çalışmalarda Batı Karadeniz’de doğalgaz yatakları tespit edilmiş. Enerji Enstitüsü’nün bildirdiğine göre, Türkiye, Batı Karadeniz’de Romanya ve Bulgaristan’ın yıllardır faaliyetlerine devam ettiği Tuna Bloğu’nda sondaj çalışmaları başlatılmış.
.
10 Eylül 2011 tarihinde, Hürriyet gazetesinde yer alan habere göre, Karadeniz’de çok değerli petrol bulunmuş. TPAO’nun Genel Müdürü Mehmet Uysal’ın yaptığı açıklamaya göre, Karadeniz’de Sürmene-1 kuyusundan alınan numunelerin içerisinde kaliteli petrol emareleri bulunmuş. Petrolün kalitesinin güzel olduğunu vurgulayan Genel Müdür Uysal, basınçlar nedeni ile sondaja devam edemediklerini belirtmiş. Yeni düzenekler ile bin metreyi delip, Türkiye’ye müjde vermek istediklerini açıklamış.
Bu haber, Yenişafak Gazetesi’nde de 14 Kasım 2018’de yer almış. Haberde, uzmanların Karadeniz’de, Hazar’daki kadar enerji rezervi bulunduğunu belirtmiş.
.
Adamın biri de çıkmış Facebook’ta şunu paylaşmış:
“18 yılda 2 kere doğalgaz,
1 kere petrol bulundu.
Karaya tek çıkan hamsi oldu…”
.
Bulunmasına bulunmuş, henüz karaya gelen kimse yok.
Siz bu haberlere bakıp sakın gaza gelmeyin. Doğalgazınıza sahip çıkın ve asla ve asla köklemeyin…
.
Tam yazımı bitiriyordum Ahaber son dakika başlığı ile şu haberi girdi:
“Başkan Recep Tayyip Erdoğan, Kabine toplantısı sonrasında yaptığı ulusa sesleniş konuşmasında, Türkiye'nin yeni doğal gaz keşfinin detaylarını duyurdu.
Erdoğan, Fatih sondaj gemisinin Sakarya gaz sahasında yer alan Çaycuma-1 kuyusunda 58 milyar metreküp doğal gaz keşfettiğini açıkladı.
Başkan Erdoğan ayrıca, uluslararası bir analiz firmasına yaptırılan araştırma sonucunda Karadeniz'de bulunan gaz rezervinin toplamda 710 milyar metreküpe ulaştığını vurgulayarak, “Bugünkü rakamla uluslararası piyasalardaki karşılığı 1 trilyon doları bulmaktadır.” dedi…
 
***
GÖÇMENLER
Şu haber te Amerika’dan.
Ama bizi de ilgilendiriyor sanki.
.
Amerika’daki Cumhuriyetçiler, ABD Başkanı Joe Biden’ın göçmen politikalarından rahatsız olduklarını belirterek kamyonlarına doldurdukları göçmenleri Cumhuriyetçilerin olduğu bölgelere taşımaya başladılar.
.
Habere göre, “Teksas’ın Cumhuriyetçi Valisi 130 kişilik bir göçmen grubunu, başkent Washington’a yollayarak, ABD Başkan Yardımcısı Kamala Harris’in evinin yakınlarına bıraktırdı.”
.
“Madem göçmenleri çok istedin, öyleyse kendin bak!” şeklinde bir mesaj vermek istemişler.
.
Sadece ülkemizde değil, dünyada göçmen ve mülteci sorunu gittikçe içinden çıkılmaz bir hal alıyor.
.
Dünyadaki işgalci devletler bir takım bahanelerle rahat duramayıp ortalığı karıştırdıkları müddetçe, göçmen ve mülteci sorunu hiç bitmeyecek.
.
Aslında milliyeti sorulan göçmenleri, ülkelerini karıştıran devletlere göndermek en doğru hareket olacaktır.
Birleşmiş Milletler bu konuda yaptırımlı karar almalı bence;
“Madem karıştırdın, öyleyse otur bak!”
 
***
NEDEN BALIK YİYEMİYORUZ?
Sosyal medyada “Mine Karaca” isimli bir kullanıcı şu yazıyı paylaşmış.
Ben de sizlerle paylaşmak istedim.
.
Önce bir okuyalım:
“Yunanistan'da balık bol mu?
Evet, hem de bol bol.
Nasıl oluyor da orada bol oluyor?
Çünkü bütün gelişmiş ülkeler aptal, biz ileri zekâlı olduğumuz için.
Çünkü Yunanistan'da 40 metre derinlik sınırı var, 39 metrede balık avlayamazsın, kanunen yasak.
Neden 40 metre?
40 metre derinliğe kadar güneş ışığı ulaşıyor, “posidonia” tabir edilen deniz çayırları fotosentez yapıyor, balıklar bu deniz çayırlarında hem besleniyor, hem ürüyor.
40 metre yasağıyla, işte bu üreme alanları koruma altına alınıyor.
Deniz çayırında balık avlarsan, sadece o balığı değil, o balığın gelecek nesillerini de yok etmiş oluyorsun.
Peki, bizde sınır ne?
24 metre!
25 metrede balık avlayabilir misin?
Şakır şakır avlarsın.
E, aferin.
Aynı denizi paylaştığımız Bulgaristan'da Romanya'da balık var mı?
Bol bol var.
Nasıl oluyor da oralarda bol oluyor?
Avrupa Birliği üyesi oldukları için, kafalarına göre avlanma yapamıyorlar, kaç metre derinlikte balık avlayacaklarını, yılda kaç ton balık avlayacaklarını, balık stoklarını, balıkçı filolarının yönetimini ve denetimini, Avrupa Birliği yönetmeliği belirliyor.
Kurallara uyuyorlar.
Bol bol balıkları oluyor.
Türkiye'nin Avrupa Birliği müzakerelerinde “balıkçılık faslı” ne zaman açıldı?
2006 yılında.
Müzakerelerde bir milim ilerleme var mı?
Yok.
Avrupa Birliği'ne giremesek bile, Avrupa Birliği'nin kuralları faydalı, biz o kurallara kendi kendimize uyalım diyen var mı?
O da yok.
Avrupa'da en fazla balıkçı teknesi kimde?
Bizde.
Avrupa Birliği ülkeleri yılda kişi başına ne kadar balık yiyor?
26 kilogram.
Biz?
Sadece 7 kilogram!
Norveç'te 6 bin 400 balıkçı teknesi var.
150 ülkeye balık ihracatı yapıyor.
Türkiye'de 18 binden fazla balıkçı teknesi var.
100 ülkeden balık ithal ediyor!
Norveç'te balıkçılık bakanlığı var…
Bakın, Norveç balıkçılık bakanı, kız arkadaşıyla birlikte İran'a ve Çin'e tatile gitti.
Devletin kendisine tahsis ettiği cep telefonunu yanında götürdüğü ortaya çıktı, Norveç ayağa kalktı, hem devletin telefonunu tatilde kullandığı için, hem de devletin telefonunu yurtdışında izinsiz kullanarak Norveç'in güvenliğini tehlikeye attığı için, istifa etmek zorunda kaldı.
Tıpkı Türkiye gibi değil mi?
Balıkçılık, dünyanın bütün gelişmiş ülkelerinde “balıkçılıktan sorumlu bakanlığa” veya “denizcilikten sorumlu bakanlığa” bağlıyken, bizde kime bağlı?
Tarladan ve ormandan sorumlu tarım bakanına bağlı!
Bütün gelişmiş ülkeler aptal, biz ileri zekâlı olduğumuz için.
Üç tarafımız denizlerle çevriliyken, sadece kendimize ait iç denizimiz varken, deniz büyüklüğünde göllerimiz varken, biz çiftliklerde veya karadaki havuzlarda balık yetiştirmeye çalışıyoruz!
Hamsi kavağa çıkar mı?
Öyle bir laf var ya hani.
Ağaçta balık yetiştirmeye çalışmadığımıza şükretmek lazım!”
.
Bir araştırma yapmadan bu yazıyı şuraya koyayım dedim.
.
İleriki günlerde araştırıp size yazarım.
.
Yazılanlar doğruysa bizim neden balık yemediğimiz veya pahalı yediğimiz balığın hesabı hala ortada değil.
.
Bir dolu soru havada kalmış.
.
Yakında bu işle ilgili birime gidip aynı soruları soracağım.
Bakalım ne olacak?
 
***
NAS
Bir meslektaşımız hastaneden randevu alamadığı için hayatını kaybetmiş.
Öncelikle kendisine Allah’tan rahmet diliyorum.
.
Haber şu:
“Gazeteci Mehmet Fatih Uysal, Çorum’da 15 gün boyunca hastaneden randevu alamadı. Sağlık sorunu ilerleyen Uysal, hastaneye yatırıldıktan dört gün sonra hayatını kaybetti.
Gazeteci Mehmet Fatih Uysal, bir süre önce rahatsızlığı nedeniyle hastaneden randevu almak istedi. 15 gün boyunca randevu almaya çalışan Uysal’ın hastalığı ilerledi.
Uysal, sosyal medya hesabından sağlık sistemine isyan ederek, “Ağır bir hastalık geçiriyorum. Bu acayip sağlık politikası sonucu ancak 15 gün sonra doktor yüzü görebildim. Çektiğimiz eziyette yanıma kar kaldı. Cuma günü de hastaneye yatacağız. Hayırlısı bakalım” dedi.
Daha sonra Hitit Üniversitesi Erol Olçok Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne yatırılan Uysal, ileri derece zatürre teşhisiyle tedavi altına alındı.
Uysal, dört gün sonra hayatını kaybetti.”
.
Şehir Hastaneleri kurmakla övünen iktidara gelsin bu haber.
.
Tarih: 20 Mayıs 2014
Bir twit:
“Bu ülkenin başbakanı olarak açıkça ifade ediyorum ki, Dicle’nin kenarında kurdun kaptığı bir koyun bile benim mesuliyetim altındadır…”
.
Şimdi?
Bir vatandaş hastaneden randevu alamıyor ve hayatını kaybediyor…
.
Nas’a göre kim sorumlu?
.
Gelelim para işlerine:
.
Haber şöyle:
Recep Tayyip Erdoğan konuşmalarında şehir hastaneleri için, “Cebimizden 5 kuruş çıkmayacak” demişti.
.
Hâlbuki bütçeden bu yıl yapılacak ödeme, 5 bakanlığın bütçesini aştı ve 13 şehir hastanesini işleten 4 şirkete 2022 yılı ödemesi olarak 33 milyar 769 milyon lira ödeneceği açıklandı.
.
5 Bakanlık olan Dışişleri, Kültür ve Turizm, Enerji, Çevre ile Ticaret bakanlıklarına yıl sonuna kadar yatırımlar da dahil tüm giderleri için 33 milyar 247 milyon lira harcama yetkisi verildi.
.
Türkiye Ekonomi Politikaları Vakfı (TEPAV) tarafından yayımlanan Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) analiz raporunda, şehir hastanelerinin maliyetinin düşük gösterildiği ortaya çıkarılmış ve devlet hastanelerinden daha ucuza mal olacağı iddiaları çürütülmüştü.”
.
Bu kadar para harcanan hastaneden randevu alamayan meslektaşımız hayatını kaybetti mi?
Kaybetti.
.
Soru şu:
Şimdi ne olacak?