İçinizde salgın, siyasi kutuplaşma veya iklim değişikliği çağı gibi nedenlerden dolayı geleceğinden kaygı duyan var mı?

Bu konulara zaman zaman dalıp, düşünüyor musunuz?
.
Geleceğinizi düşünüp, hayatın zehir olacağını hissediyor usunuz?
.
O halde işiniz zor.
.
Zira sizde “Anksiyete bozukluğu” var…
.
Diyelim doktora gittiniz.
Size “Anksiyete bozukluğu” teşhisi konuldu.
.
Doktora: “Nedir bu?” diye sordunuz?
Size şöyle açıklayacaktır:
“Aslında bu bozukluk yoğun kaygı yaşamak değil, bu duyguları kontrol altına almak için elinde bulunan araçların işe yaramamasıdır.”
.
Bunlar bir tane de değil.
Çeşitleri var.
Misal;
Anksiyete bozuklukları kendi içinde;
Sosyal anksiyete bozukluğu,
Ayrılık anksiyetesi,
Spesifik fobiler,
Genelleştirilmiş anksiyete gibi bölümlere ayrılabilir.
.
Bu bağlamda sadece bir değil birden fazla anksiyete bozukluğundan muzdarip olabilir, bazen tıbbi bir tedavi ile çözüme ulaşılması gerekebilirmiş.
.
180 yılı aşkın bir süre önce, Danimarkalı filozof Soren Kierkegaard şöyle yazmış:
“Kaygılı olmayı doğru şekilde öğrenen, en iyisini öğrenmiştir.”
.
Siz siz olun sakın kaygılanmayın.
(Tabi şu dünyada nasıl becerebilecekseniz?)
Zira bir takım bozukluklar zincirine saplanabilirsiniz…
 
***
HASTA MISINIZ?
Kavgada söylenir bu laf aslında;
“Hasta mısın ulan!” diye.
Psikopatların sözüdür.
Dalaşmadan önce tahrik amaçlı söylenir.
.
Ama “Repçi Murat K” çıkıp “Hastayım ulan!” diye müzik albümü yapmış o başka.
.
Bir de “Hastasıyız dede!” vardır.
“Çakallarla Dans” filminde “Köfte Necmi” rolünde oynayan “Timur Acar” mottosu.
Ama onun bizim konuyla alakası yok.
.
İşimiz ciddi.
Sorumuz ciddi.
Soru şu:
Bu aralar kendinizi hasta gibi zannediyor musunuz?
.
Misal;
Ateşiniz var mı?
Mideniz bulanıyor mu?
Öksürüyor musunuz?
Halsiz hissediyor musunuz?
İshal durumu mevcut mu?
Başınız şiddetli ağrıyor mu?
Boğazlarınız şiş mi veya ağrıyor mu?
.
O halde bir hastalığa yakalanmış olabilirsiniz.
.
Hangi hastalık mı?
.
Yazıyorum, siz içinden seçin:
Kovid-19,
Kırım Kongo Kanamalı Ateşi,
Ebola virüsü,
Marburg virüsü hastalığı,
Lassa ateşi,
Orta Doğu Solunum Sendromu (MERS),
Şiddetli Akut Solunum Sendromu (SARS),
Rift Vadisi ateşi,
Domuz gribi,
Zika virüsü olabilir.
.
Bunlar yetmiyor.
Bir de belirtileri hiç birine benzemeyen kendine münhasır bir hastalık olan “Hastalık X” diye bir hastalık var.
.
DSÖ’nün (Dünya Sağlık Örgütü) yayınladığı güncel liste.
Hepsinin farklı sendromları var.
Yayıldıkça yayılıyorlar.
.
Peki ne yapacağız?
.
“Bağışıklık sistemimizi ayakta tutacağız.”
.
Prof. Dr. Güner Sönmez bağışıklık sistemini şöyle açıklıyor:
“Bağışıklık sistemi düşmanla savaşan ve iyi yönetilen bir ordu gibidir. Düşmanı tanır, yok etmek için harekete geçer, savaşır ve savaş kazanıldığında birliklerini geri çeker…”
.
“İşte bu geri çekilme olayı uzar ve savaş devam ederse vücut zarar görür. Buna kronik inflamasyon denir.”
·
“Başımıza bela olan birçok hastalık kronik inflamasyon ile ilişkilendirilmiştir.
İşte bunların bir kısmı:
Alzheimer,
Diyabet,
Depresyon,
Artrit,
Kalp damar hastalıkları ve
Kanser…”
.
“Birçok bilimsel araştırma, kronik inflamasyonu önlemek için ne yapabiliriz diyerek cevap arıyor.”
.
“Kronik inflamasyonu önlemek için;
1. Düzenli egzersiz yap.
2. İdeal kilonu koru, kilo alma.
3. Sigara içme.
4. Stresini kontrol et. (Derin solunum egzersizleri, meditasyon veya başka rahatlama tekniklerini kullanarak)
5. Sağlıklı beslen.”
·
“Beslenme konusu inflamasyonu önlemek için çok önemli.
Rafine karbonhidratlar,
Kızartmalar,
Margarin,
İşlenmiş etler (salam, sosis),
Şekerli içeceklerden uzak dur veya azalt.”
.
“Yeşil yapraklı sebzeler,
Zeytinyağı,
Yağlı balıklar,
Ceviz-badem ve
Domates tüketmeyi unutma.”
.
“Hastalanınca tedavi olma yöntemlerini araştırmaktan ziyade, hastalanmamaya çalışmak; yani koruyucu hekimlik çok daha önemli bir konudur.”
.
Bu tavsiyelerde bulunuyor Prof. Dr. Güner Sönmez.
Eh! Uyup, uymamak bize kalmış…
 
***
2023 MODEL TRAFİK CEZALARI
Şu tabloya bakın önce.
İyice inceleyin.
Muhakkak size aykırı gelecek birkaç kalem bulabilirsiniz.
.
Sosyal medyada yayınlandığında altına bir çok yorum yapılmış.
Misal:
“Kurallara uymayan belediye otobüslerine,
Egzozundan siyah duman çıkaran 10 numara yağ yakıp yolu görünmez şekilde dumana boğan ticari araçlara,
Tente kuralına uymadan yük taşıyan belediye kamyonlarına da ceza kesecekler mi?” demiş birisi.
.
Başkası, “Yetkisiz çakar kullanma. Az” diye sitem etmiş.
Burada haklı.
Dünyanın neresinde “Yetkisiz çakar kullanma” diye ceza vardır acaba?
Bu hükümet zamanında geldi başımıza bunlar.
Nedir bu çakar merakı?
.
“Drift 20 bin, ehliyetsiz 8 bin… Ehliyetsiz araç kullanmak en pahalısı olmalı…” demiş başka biri.
Haklı mı?
Sonuna kadar haklı.
Drift yaparak kimseye pek zararı olmayabilir, ama ehliyetsiz araç kullananlar, alkollü araç kullananlar, kırmızı ışıkta geçenler birçok kimsenin hayatını tehdit edebilir.
Cezaları daha ağır olmalı…
.
Birisi de cezalara gelen yüksek zamma şöyle karşı çıkmış:
“Enflasyon %85 değil miydi? Kandırıldık mı yoksa?”
 
***
8 NEDEN!
Prof. Dr. Bengi Başer, Osmanlı Devleti’nde ilk matbaayı kuran Macar asıllı İbrahim Müteferrika’nın (günümüzden neredeyse 3 asır önce yazdığı) “Usulü’ı-Hikem fi Nizami Ümem” adlı kitabındaki, “İmparatorluğun gerilemesinin 8 nedeni” ni yazmış.
.
Size soruyorum, cevaplayın;
“Osmanlı batmakta haklı mıydı?”
“Bunların yaşandığı bir ülkenin batmaması mümkün mü?”
“Bu tarifler biz de var mı?”
“Varsa sonuç ne olur?