Bir bölük asker Anadolu’da çağıl çağıl akan amansız bir ırmağın başına gelmişler. Karşıya geçilecek.

İstihkâmcılar hemen işe koyulmuş.
Sağdan soldan ağaçlar kesilmiş.
Sallar, dubalar üzerine bir tahta köprü yapılmış.
Askerler başlamış karşıya geçmeye...
Bu sırada şiddetli yağmur başlamış...
Herkes sırılsıklam...
Tabii, köprü de...
Askerlerin hepsini karşıya geçirmiş bizim Temel Çavuş...
Sıra kendisine gelmiş nihayet.
Islak köprüye şöyle bir bakmış ve köprünün yanından nehre atmış kendisini.
Belli ki yüzerek karşıya geçecek.
Ama azgın akıntı ile baş etmek mümkün mü?
Tabi olmamış.
Bizim Temel gözünü bir açmış, öbür tarafta... Etrafında melekler.
Bir koca terazi...
Bir yanına sevapları konuyor, bir yanına günahları…
Belli ki tartılacak...
Temel sonucu beklerken bir melek yanına yaklaşıp merakla sormuş...
-“Sizi yukardan izledik... Niye herkes gibi köprüden geçmediniz de, azgın sulara attınız kendinizi?”
Temel gururla cevap vermiş:
-“Ben yaş tahtaya basmam…”
 
***
İŞ MÜRACAATI
Gazetelerde bir ilan yayınlanmış:
“Yeni kurulan bir şirket otuz yaşım aşmamış, askerliğini yapmış, İngilizce bilen muhasebeci arıyor.”
İlk başvuruyu Temel yapmış.
İnsan Kaynakları Müdürü sormuş:
-“Kaç yaşındasınız?”
-“Otuzbeş...”
-“Askerliğinizi yaptınız mı?”
-“Bakaya kaldum... Henüz yapmadum…”
-“İngilizce biliyor musunuz?”
-“Öğrenemedum gittu…”
-“Peki muhasebeden anlar mısınız?”
-“O nedur ki?”
-“Peki neden geldiniz?”
Temel:
-“Ha pilesunuz, ben bu işte yokum diye haber vereyum, dedum.”
 
***
ŞART MIDIR?
Temel kasabaya inerek, gözlükçüye girer:
-“Haçan oradan bir okuma gözlüğü verin bana” der.
Dükkândaki bütün gözlükleri denediği halde, Temel önüne konan metni okuyamıyordur.
Bu duruma sinirlenen gözlükçü kan ter içinde sorar:
-“Kuzum sen okuman yazman olduğundan emin misin?”
Temel cevap verir:
-“Ula yoksa şart midur?”
 
***
NEREDEN BİLEYİM?
Temel ile Dursun bir kovboy filmi seyrediyorlardı.
Filmin bir sahnesinde kovboylardan biri uçuruma doğru dörtnala at koşturuyordu. Dursun:
-“Bahse girerim ki bu herif uçurumdan aşağıya düşecek” dedi ve ekledi:
-“Var mısın yüz lirasına?”
Temel:
-“Varım”, dedi, “Bence düşmeyecek...”
Filmin devamında atını dizginlemeye fırsat bulamayan kovboy, uçurumdan aşağı uçmuş.
Bahsi kaybeden Temel cebinden çıkardığı yüz lirayı Dursun’a uzatınca, Dursun parayı eliyle ittirerek;
-“Alırsam haksızlık olur. Çünkü ben bu filmi daha önce görmüştüm ve kovboyun o uçurumdan aşağıya düşeceğini biliyordum” demiş.
Temel:
-“Ula uşağum ben de gördüm bu filmi” deyince Dursun merakla sormuş:
-“Ula madem kovboyun uçurumdan aşağıya düşeceğini biliyordun da niye iddiaya girdin ki?”
-“O salak kovboyun aynı uçuruma tekrar düşeceğini nereden bileyim?”
 
***
BALIK OLMAZ
Temel dünya seyahatine çıkmış ve Kanada’ya gitmişti.
Kırk yılda bir karşısına Karadeniz’de hamsi avlamaktan daha değişik bir fırsat çıkmıştı.
Buz tutmuş bir yer gördü, buzu kırıp balık tutmaya özendi.
Tam işe koyulmuştu ki, yukarıdan insanın içini titreten bir ses duyuldu:
-“Evladım burada balık olmaz!”
Temel biraz öteye gidip tekrar buzu kırmaya hazırlandı.
Ses yeniden gürledi:
-“Burada balık olmaz dedim sana duymadın mı?”
Temelin eli ayağı titremiş ve seslenmiş;
-“Tanrım, sen misin yoksa?”
Ses yeniden duyuldu:
-“Hayır evladım, ben buz hokeyi stadının spikeriyim...”
 
***
KAÇIRIYORLAR
Temel ile karısı Fadime, baharın tadını çıkartmak için parka giderler.
Yüksek bir tepenin yanından geçerken, tepenin üzerinden bir ses:
“Karını kaçırıyorlar!” diye bağırır.
Temel merakla yukarıya bakar.
Orada bir adam durmuş, sürekli “Karını kaçırıyorlar” diye bağırıyormuş.
Temel sinirlenmiş, bir hışım fırlamış, tepeyi tırmanmış...
Adam ortalarda yok!
Tepeden aşağıya bir de bakmış ki, birisi karısı Fadime’yi kucaklamış, kaçırıyor!
Temel şaşkınlıkla;
-“Vay canına! Yahu buradan sahiden de öyle gözüküyor.”
 
***
SİYANÜR MÜ?
Temel’in içtiği sigaranın haddi hesabı yoktu. Birini söndürürken diğerim yakıyor ve sigarayı ağzından düşürmüyordu.
Bir gün yine böylesine sigara içerken, karısı Fadime konuşur:
-“Herif herif piliy misun? Sigara öteki dünyaya yavaş yavaş gönderiymuş...”
Temel önce karısına bakmış, sonra sigarasından bir nefes daha çekmiş ve cevap vermiş Fadime’ye:
-“Ne yani, senun gönlün olsun diye siyanür mü içeyum da?”
 
***
AYIN KAÇI?
Ayın kaçı olduğunu hatırlamayan Cemal Temel’e sormuş:
-“Ula Temel bugün ayın kaçıdur?”
Temel pratik zekâsıyla cevap vermiş:
-“Gazeteye bak, orada yazayi…”
Cemal kızgınlıkla cevaplamış:
-“Baktım bakmasına ama bu dünkü gazetedur.”
 
***
PORTAKAL
Adamın gözü, bankta oturmuş portakal soyan Temel’e takılmış.
Çünkü portakalı soyuyor, tuzluyor ve yanındaki çöp kutusuna atıyormuş...
Bir süre izledikten sonra yanına gidip merakla sormuş:
-“Affedersiniz deminden beri sizi izliyorum… Güzelim portakalları tuzlayıp çöpe atmanız garibime gitti... Neden?”
Temel gayet samimi cevaplamış:
-“Efendum, benum tuzlu portakalla aram eyu değuldur da ondandur…”
 
***
ÇATALLAR
Temel lüks bir lokantaya gitmişti.
Masadaki çatalı eline alıp silmeye başlar.
Bunu gören garson, özür dileyerek hemen yeni bir servis getirmiş.
Temel, yeni gelen çatalı eline alıp peçeteye silmeye başlayınca garson tekrar özür dileyerek çatal değiştirmiş.
Bir kaç kez daha böyle devam ettikten sonra Temel dayanamamış ve garsona bağırmış:
-“Yeter be kardeşim! Bütün çatalları bana mı temizleteceksin yoksa?”
 
***
İŞARET
İki Karadenizli tatil gününün sabahı bir sandal kiralayıp balık avına çıkmışlardı.
Bir süre kürek çekerek kıyıdan açılmışlar sonra bir yerde durarak oltalarını salmışlar, beklemeye başlamışlardı.
Aradan yarım saat ya geçmiş ya geçmemiş, sandal avlanan balıklarla dolmuştu.
Her iki kardeş de hayatından pek memnundu.
Balığın çok bol olduğu bir yere geldiklerini anlamışlardı.
Kardeşlerden biri ötekine:
-“Ula Temel! Buraya bir nişan koy da yarın yine aynı yeri bulmamız kolay olsun...”
Akşama doğru sahile döndüler.
Karaya çıkarlarken Dursun kardeşine tekrar sordu:
-“Temel! İşaret koymayı unutmadın değil mi?”
-“Hayır unutmadım.”
-“Peki ne yaptın?”
-“Sandalın ucuna tebeşirle bir çarpı işareti yaptım.”
Dursun cevaba çok kızdı:
-“Ne kadar salaksın Temel? Tekrar aynı sandalı kiralayacağımızı nereden biliyorsun?”
 
***
PARAŞÜT
Temel, paraşütle atlamaya merak sarmış.
Bir kursa müracaat etmiş, kaydını yaptırmış.
Teorik dersler bittikten sonra uygulama için ilk atlayışın yapılacağı gün gelip çatmıştı.
İlk atlayış için hayli heyecanlıydı. Öğretmenler paraşütü sırtına geçirdiler ve usulünü anlattılar.
“Atladıktan sonra 10’a kadar sayacak ve sonunda mavi ipi çekeceksiniz. Yalnız sayarken fazla acele etmeyin…”
Temel söylenenleri can kulağı ile dinlemişti. Kâfi derecede yükseldikten sonra pilot:
“Hadi bakalım atla!” demiş.
Temel uçağın açık kapısından kendini boşluğa saldı.
Yıldırım gibi yere iniyordu.
Yerden bu inişi seyredenler:
“Eyvah, paraşüt açılmadı!” diyerek paniklediler.
Hakikaten Temel, kurşun gibi yere inmeye devam ediyordu.
Şimdi yere çarpıp parçalanacaktı.
Herkes gözlerini kapadı.
Fakat tesadüf ki meydanın bir kenarında bir saman yığını vardı.
Büyük bir şans eseri olarak Temel bu saman yığınının üzerine düştü.
Hemen yanına koştular.
Bir de ne görsünler, Temel rahat rahat oturmuş saymaya devam ediyor:
-“Yedi... Sekiz...”
 
***
OTEL-MOTEL
Temel, hanımını kaplıcaya götürmüş.
Gazinonun bahçesinde çaylarını yudumlarken karısı Fadime üzerinde, “Otel-Motel-Restaurant” yazan duvarı işaret ederek:
-“Ha pu Otel’i annaduk da, Motel’i ne oliy?” der.
Temel bilgiç bilgiç karşılık vermiş:
-“Uy, biz kaşuk-maşuk derük ya, ha öyle bir şeydur da.”
 
***
GERİZEKALI!
Temel kamyonunu çok yüklemiş ve bir tünelden geçerken sıkışmış.
Bunu gören Cemal bir çare önermiş:
-“Buradan çıkmanın tek yolu var… Lastiklerini indir ve geri geri çık…”
Temel bu öneriye oldukça sinirlenmiş:
-“Ulan gerizekalı, ha bu kamyonun üstü sıkıştı, altı değil…”
 
***
SİSTEM AYNI
Temel askerliğini bahriyede denizaltı eri olarak yaptığını anlatmaktadır.
Kahvedeki arkadaşları sorar:
-“Bu denizaltı dediğin de nedir?”
-“Ula uşaklar bizim takaların denizin altında gidenidir. Kapaklarını kapatıyor, batıyor ve düşman görünce kapaklarını açıyor…”
-“Haçan o dediğin olmaz? Kapaklarını açınca içeriye su girer da…”
Temel başlar sormaya:
-“Haçan sen denize girmedin mi?
-“Girdim…”
-“Hiç denize pislemedin mi?”
-“Pisledim…”
-“Peki, hiç içine su kaçtı mı?”
-“Yoook!”
-“İşte bu sistem aynı sistem…”