Yaşı 90’ı çoktan geçmiş bir kadıncağız hayattan bıkmış. O kadar bıkmış ki kendisini öldürmeye karar vermiş.

Yaşı 90’ı çoktan geçmiş bir kadıncağız hayattan bıkmış.
O kadar bıkmış ki kendisini öldürmeye karar vermiş.
Düşünmüş, taşınmış ölüm şeklinin kendini vurarak olmasına karar vermiş.
Fakat yaşlılıktan kendisini nereden vuracağına bir türlü karar verememiş.
Sonunda kendisini kalpten vurursa çabuk ölebileceğine karar vermiş fakat yine de tam olarak kalbinin yerini hatırlamamış ve aklına doktoruna sormak gelmiş.
Ve hemen telefonla doktorunu aramış...
-“Doktor bey ben bir şeyi merak ettim.”
-“Buyurun nedir o?”
-“Acaba kalbim tam olarak nerededir?”
-“Sol göğsünüzün altında hanımefendi...”
-“Teşekkür ederim doktor bey...”
Ertesi gün gazetede bir haber yayınlanmış:
-“90 yaşında ki yaşlı kadın kendisini sol diz kapağından vurdu.”
 
***
Temel ile İdris, bir tekstil fabrikası açarlar.
İlk yıl fabrikada sadece “haki” renkteki kumaştan üretim yapmaya karar verirler.
Piyasadaki tüm haki renkteki kumaşları toplayıp, sipariş beklemeye koyulurlar.
Günler geçer ancak tek bir sipariş bile alamazlar.
Artık iflasın eşiğine gelmişlerdir.
Umutlarını kaybetmek üzereyken; bir gün kapıdan içeri bir Albay girer.
Haki renkte kumaşlarının olup olmadığını sorar...
Bizimkilerin gözleri ışıldar. Albay;
-“Askerlerime 5000 takım, subaylarıma 2000 takım sipariş edeceğim fakat verdiğiniz fiyatı önce mali işler bölümünün değerlendirmesi lazım. Benden haber bekleyin. Eğer size yarın saat 12:00'ye kadar telgraf gönderip, siparişi iptal etmezsem hemen işe başlayın.”
Temel ile İdris diken üstünde ertesi günü zor getirirler.
Saat 12:00'ye yaklaşmaktadır ama postacı hala yoktur.
Temel de oldukça umutsuzdur.
Saat tam 12:00'de; Temel karşıdan gelen postacıyı görür...
Olduğu yerde dizlerinin üstüne yığılır ve;
-“İdris işte bu an iflas ettiğimiz andır... Her şey bitti!...” diye üzülür.
İdris hala umutludur.
-“Dur bakalım Temel belki bize gelmiyordur?” diyerek Temel'e teskin etmeye çalışır.
Ancak postacı gelip karşılarına dikilir.
Zarfı İdris alır.
İdris de yıkılmak üzeredir ama hayallerine tutunur;
-“Dur bakalım belki başka bir haberdir?”
İdris zarfı okuyunca sevinçten havalara zıplamaya bağırmaya başlar...
-“Müjde Temel müjde!... Müjde!... Baban ölmüş!...”
 
***
Temel’in kızı kaçırılır.
Temel öğrenir ki bir oğlan, kızı uçakla Almanya’ya kaçırıyor.
Havaalanına gider ama yetişemez.
Hemen aklına Almanya’da yaşayan arkadaşı Dursun gelir.
Uçağın iniş saatini öğrenip telefona sarılır.
-“Alo Tursin benim kizi bir oğlan Almanya’ya kaçirayi. Saat sekizde orada olacaklar. Havaalanına cit... İçisinu da yakala!”
Dursun hava alanına gider, beklemeye başlar.
Saat sekizde uçak havaalanına iniş yapar ama Dursun kızla oğlanı bulamaz.
Temel’e telefon açar:
-“Temel senin kizi uçakta bulamatim.”
Temel:
-“Yapma Tursin ne diyorsun? Haçan punlar yolda pir yerde inmiş olmasun?”
 
***
Ehlikeyiften seksenlik dede yirmi yaşında bir genç kızla evlenmişti.
Genç karısı günün birinde bir erkek çocuk doğurunca, mutlu baba da gurur ve sevinç içinde kasılıp duruyordu…
Arkadaşlarından biri bu durum üzerine şöyle bir hikâye anlattı:
-“Gençliğimde Afrika’ya vahşi hayvan avına gitmiştim. Bölgede günlerce dolaşıp bir tek aslan daha göremeyince, tüfeğimi evde bırakarak, koltuğumun altında, işe yaramaz, buruş buruş olmuş eski şemsiyemi alarak yola çıktım. Aksilik bu ya, birdenbire karşıma, bir aslan çıkmasın mı? Bunun üzerine, şuursuz bir hareketle şemsiyeyi aslana doğru çevirerek ateş edecekmişim gibi davrandım. O anda bir patlama oldu ve aslan yere serildi”.
Mutlu baba:
-“Nasıl olabilir bu? Senin ateş etmene imkân yoktu ki... Nihayetinde elinde eski, buruşmuş, iş görmez bir şemsiye varmış.”
Aslan avcısı gülümseyerek:
-“Yerden göğe kadar haklısın… Aslanı vuran ben değil, elinde son model tüfekle arkamda duran arkadaşımdı…”
 
***
Utangaç bir pazarlamacı, bir dairenin kapısını çalar.
Kapıyı açan kadın:
-“Haberiniz olsun, kocam yarım saat sonra dönecek”.
-“Affedersiniz, ben kötü bir amaçla gelmedim.”
-“Biliyorum da aklınıza kötü bir şey yapmak gelirse diye, ne kadar zamanınız olduğunu bildirmek istedim…”
 
***
Adamın biri gece kasabanın oteline yerleşmiş ve bir duş alıp hemen bara inmiş.
Bakmış 50-55 yaşlarında bir hatun.
Yaşlıca, ama fena değil.
Yanaşmış.
Bir kaç dubleden sonra hatun olmuş bir ilahe.
Samimi olup işi ilerletince, odaya çıkmışlar. Kadın bu durumdan çok memnun vaziyette sormuş;
-“Seni ödüllendirmem gerek. Hiç anne kız birlikte yattın mı?”
-“Hayır…” demiş adam heyecanlanarak.
-“Sana pahalıya patlar ama ister misin?”
-“Bayılırım” demiş adam heyecanla.
-“Gel o zaman bize gidelim...” demiş kadın ve yola çıkmışlar.
Az sonra kasabanın sonunda tek katlı bir eve varmışlar.
Kadın önden girmiş bahçeye...
Kapıyı açmış.
Karanlıkta içeri seslenmiş;
-“Anne! Anneciğim sana bir sürprizim var... Uyumadın değil mi?”
 
***
Eleman ilanı veren bir fabrika altına not düşmüş:
“Sadece evli erkekler başvursun…”
Buna itiraz eden bir kadın fabrikayı arayıp sormuş:
-“Niçin sadece evli erkekleri alıyorsunuz? Bu durum ayrımcılığa girmiyor mu? Nedir bu davranışınızın nedeni?”
Personel müdürü cevap vermiş:
-“Bizim yaptığımızın ayrımcılıkla alakası yok, biz sadece çalışanlarımızın her şeye itaat etmeyi, etrafta fazla dolaşmamayı, ağızlarını kapalı tutmayı ve de azarlandıklarında itaat etmeyi öğrenmiş kişiler olmalarını istiyoruz da ondan böyle bir ilan verdik!”
 
***
Kadın kocasına;
-“Araba çalışmıyor şekerim"
-“Neden?”
-“Karbüratöründe su var, belki onun için...”
-“Karbüratörde suyun işi ne karıcığım? Başka sebepten çalışmıyordur.”
-“Hayır karbüratörde su var...”
-“Ver şu anahtarları gidip bakayım... Nerede otomobil?”
-“Göldeee!..”
 
***
Genç kadın iş bulmak için hiçbir çaba harcamayan kocasına çok kızıyordu.
Ama kocasının umurunda bile değildi.
Kadın bir gün nihayet “Daha fazla dayanamayacağım... Utanç içindeyim!..” diyerek patladı,
-“... kiramızı babam, mutfak masraflarımızı annem karşılıyor. Bizi kızkardeşim giydiriyor, arabamızın masraflarını da halam karşılıyor.”
Adam yattığı yerden karısına
-“Bence de utanmakta haklısın hayatım. İki erkek kardeşinden yıllardır hiçbir şey göremedik!..”
 
***
Şöhret peşindeki genç aktör, babasından kızıyla evlenmesi için izin istemiş…
“Kızımı hayatta bir aktörle evlendirmem...” diye cevaplamış baba…
Delikanlı ısrar etmiş:
-“Oyunumu seyreder ve performansımı görürseniz fikrinizin değişeceğinden eminim... Bu gece bekliyorum efendim...”
Baba daveti kabul etmiş, oyunu seyretmiş, ertesi gün de delikanlıyı aramış:
-“Fikrimi değiştirdim... Kızımla evlenebilirsin... Senden aktör falan olmaz!”