Şarkıcı Aleyna Tilki ismini hepimiz biliriz.

2000 doğumlu ve “Yetenek Sizsiniz” adlı yarışmayla tanınmış, daha sonra “Sen Olsan Bari” adlı şarkıyla zirveye çıkmış.
.
Bazı insanlar kendisini fenomen olan bu kişilerle özdeşleştiriyor ve sahiplenme duygusu içinde sapıklaşıyor.
.
İşte böylesi bir kişi, Aleyna Tilki’ye musallat olmuş.
.
Sosyal medyadan bir mesaj atarak:
“Evine baltayla gelicem bekle beni akşam” diyen sapığı hakkında suç duyurusunda bulunmuş.
.
Nihayetinde adam yakalanmış.
Sonuç?
.
Şüpheli, çıkarıldığı İstanbul Anadolu 8. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından “Yurt dışına çıkma yasağı ve Aleyna Tilki’nin ikametgahına, iş yerine, bulunduğu yerlere 500 metreden fazla yaklaşmama” şeklinde adli kontrol şartlarıyla serbest bırakılmış.
.
Aleyna Tilki bu olaydan sonra şu mesajı yayınlamış:
“Beni evime baltayla gelmekle tehdit eden şahıs şimdi evimi bulamadığı sürece serbest mi gezicek? İş bana mı kaldı? Bana kaldıysa o baltayla yapabileceklerimi söylemek istemiyorum. Ya beni tehdit eden, böyle özgürce evime laps diye atlayan insanlara ceza verin ya da bana silah verin. Evde uyurken de korumayla uyuyamam. Benim de bi hayatım var.”
.
Devam ediyor mesajına:
“Yoğurdu suyla karıştırınca ayran olabileceğini haber verdiğimde tüm Türkiye bunu konuştu! Ölüm tehditleri diyorum, evime kadar girebilen insanlar diyorum kimsede tık yok. Şimdi bu ceza almayacak mı? Ala-cak. Emniyet müdürü sağ olsun aradı. Tekrardan herkesten şikâyetçi olacağım. Gerekenin yapılmasını umuyorum.”
.
Bu haber bazılarınızın ilgisini çekmemiştir.
Belki umurunuzda bile olmayabilir.
Ancak ortada bir insanın tehditle dolu bir hayatı var.
Yaşadığı psikoloji var.
.
Aleyna Tilki’yi yolda görsem tanımam.
O meşhur şarkısını duymuşluğum vardır, ama gerisini bilmem.
.
Üzüldüğüm, yaşadığı tacizden ve tacizciden memleketimizde oldukça fazla var.
Kadınlarımızın bu sapıklarla başı dertte.
Devlet bunlara karşı derhal önlem almalı,
En ağır cezaları vermeli ve kadınlarımızın hayatını özgürleştirmeli.
.
“Faiz haramdır” şeklinde fetvalar vererek Şeriat hükümlerini gözümüze sokanlar, madem öyle “Taciz, tecavüz” hükümlerini de bir düşünsünler…
 
***
BİZ KİMLERİN ELİNDEYİZ?
Malum gündemde Rus-Ukrayna savaşı var.
Tüm medya bu konuya ağırlık vererek programlar yapıyor.
.
Canlı yayınlar, tartışmalar, yorumlar…
.
İşte bunlardan biri geçtiğimiz gün bir televizyon kanalındaydı.
Program konukları savaşı yorumluyor ve kendi görüşlerini söylüyordu.
.
Programın formatı gereği canlı olarak Harkov’da yaşayan bir Türk genç kıza bağlandılar.
.
Kız ağlayarak:
“Buradan sadece 50 öğrenci tahliye edildi, 800 kişi daha var. Durumumuz çok acil. Yarım saat sonra belki bu konuşmayı bile yapamayacağım…” diyerek yaşadığı korkuyu dile getirdi…
.
Ekranlarda bir an önce kurtarılması gerektiğini yetkililerden rica ediyordu.
.
Sunucu bu konuşmayı yarıda keserek:
“Devletimiz bu noktada sizlerin yardımınıza ulaşacak. Bugün de tahliyeler tüm hızıyla devam etti” dedi.
.
Ve ardından ne oldu biliyor musunuz?
Program konuğu Prof. Dr. Mesut Hakkı Caşın, kıza yönelik şöyle dedi:
“Gerekirse gelir ben alırım seni merak etme. Türk kızı ağlamaz…”
.
Sonuç?
Genç kız yayından alındı.
.
Bu bir rüya olmalı.
Bir profesörün verdiği cevaba bakar mısınız?
O anda harekete geçse bile savaşın ortasındaki bu kızın yanına 1 senede varamayacağını bilmiyor…
Yanına gitse bile 800 tane daha genç var.
Kızı alsa bile nasıl tahliye edecek biliyor mu?
.
Vay! Türkiyem vay!
Biz kimlerin elindeyiz?
 
***
HALKIN GELECEĞİ
Tansu Çiller’in parti kuracağı ve bir dönem genel başkanlığını yürüttüğü Doğru Yol Partisi’nin eski il başkanlarını ve önde gelen isimleri telefonla aratarak “Bizimle birlikte çalışır mısınız?” diye sordurduğu iddia edilmiş.
.
İktidar ile kolkola girdiği resimleri paylaştıktan sonra niyetini ne olduğu belli.
.
Ama ülkede demokrasi olduğundan herkes istediği partiyi kurup, hayata geçirebilir.
Engel yok.
.
Tansu Çiller, parlamenter sisteme dönüş isteyen 6’lı masaya şöyle sert çıktı;
“Bunu Türkiye’nin, gençlerin önüne umut diye koymak ihanettir. Türkiye’yi yeniden koalisyonlu parlamenter sisteme döndürmenin umut olabileceğini düşünmüyorum. Bunu söylemeye devam edeceğim” dedi.
“Toplumu en iyi kucaklayacak girişimin bir merkez sağ partisi olduğu” iddia eden Çiller, parlamenter sistemin millete umut olamayacağını söylemiş.
Parlamenter sistemde ortaya çıkan koalisyon tabloları yüzünden Türkiye’nin yönetilemediğini vurgulayan Çiller, “Türkiye tekrar koalisyonlara emanet edilmemeli. Bu koalisyonların nelere mal olacağını yaşayarak gören birisiyim” demiş.
.
Kısaca;
20 senedir tek başına ülkeyi yönetenlerin son olarak geldikleri noktayı görmeyip, parlamenter sisteme karşı çıkmış…
.
Ancak politikacı eski olunca ve geçmişteki icraatları unutulmuyor ve işi zor görülüyor.
En başta, zamanında vaat edilen 3 anahtarı bekleyen milyonlar var.
.
Haber çıkınca yayınlandığı sitenin altına da yorumlar üst üste gelmiş:
“Evet, haydi Tansu Hanım;
Türkiye tarihinde 1994 Yılında,
TÜFE Enflasyonu: % 125,5
ÜFE Enflasyonu: % 146,5 ile kırdığın enflasyon rekorunu daha ileriye taşımak için mi yeniden siyasete giriyorsun?
Bizler de, unutmadık seni bekliyoruz. Saygılarımla…”
.
“Tansu hanım;
1994 Yılında % 80-85 lerdeki FAİZ oranını ‘İNADIN UĞRUNA’ bir gece de %300-400’lere çıkarttığın ‘REKORUNU’ daha ileriye taşımak için mi yeniden siyasete giriyorsun?”
.
Hani birileri unutsa da, birileri unutmuyor demek ki.
.
Tansu Hanım halkının geleceğini düşünüyor ancak,
Halk da onun geleceğini düşünüyor sanırım…
 
***
GÜNÜN TWİTİ:
“500 milyon kişiyi rahatlıkla doyurabilecek dünyanın en bereketli toprakları bizdeyken, tarımı bitiren AKP’nin Tarım bakanı:
‘Paramız var ki Rusya’dan buğday alıyoruz’ demişti…”
 
***
GÜNÜN FIKRASI:
Padişahın biri halkının vergiye karşı hangi noktadan sonra direneceklerini test etmek ister.
Bunun için vezirlerini çağırır.
Vezirleri huzura çıkar, saygılı bir şekilde beklerler.
Padişah;
-“Köprülere adam koyun, geçenden bir akçe alsınlar!” der.
Aradan bir süre geçtikten sonra Padişah vezirlerine sorar:
-“Nasıl, halk hayatından memnun mudur? Herhangi bir şikâyet var mı?”
Vezirler:
-“Hiç bir tepki yok Sultanım!”
-“İyi o zaman. Köprünün diğer tarafına da bir adam koyun, çıkandan da bir akçe alsın!”
Aradan bir süre geçmiş, Padişah tekrar sormuş vezirlerine:
-“Var mı halinden şikâyet eden?”
-“Yoktur padişahım!”
Halkının tepkisizliğine kızan Padişah, gürlemiş:
-“Köprülerin ortasına da bir adam koyun, gelip geçene tecavüz etsin…”
Aradan birkaç gün geçmiş, halktan bir tepkinin olmamasına içerleyen Padişah, çağırmış vezirlerini, “Halkı dinleyelim hele bir” demiş.
Gitmişler köprüyü kullanan bir köye.
Padişah sormuş:
-“Halinizden memnun musunuz, var mı bir şikâyetiniz?”
Ses yok.
Padişah tekrar: “Taş üstünde taş omuz üstünde baş komam! Var mı şikâyeti olan hemen söylesin!” diye gürleyince arkalardan cılız bir ses duyulmuş:
-“Benim bir isteğim var padişahım…”
Padişah umutla sormuş ve “Söyle…” demiş.
Köylü başlamış titreyerek konuşmaya:
-“Padişahım, o köprünün ortasındaki adam var ya!”
“Eeee!” demiş Padişah, “Ne olmuş o köprünün ortasındaki adama?”
-“Akşamları çok kalabalık oluyor, sıra uzuyor, eve geç kalıyoruz… Mümkünse bir tecavüzcü daha koysanız…”