Çanakkale Belediye Başkanı Ülgür Gökhan ile rutin olarak yaptığımız canlı yayında birçok konuya değindik.

Çanakkale Belediye Başkanı Ülgür Gökhan ile rutin olarak yaptığımız canlı yayında birçok konuya değindik.
Çanakkale için önemli sayılabilecek projelerden bahsettik.
Ajandamızdaki soruları kendisine yönelttik.
.
Gündemde olan Trutaş-Sümerbank bölgesindeki 1/100.000’lik planı konuştuk ve sorduk tabi:
Kendisi de; Bu alanda sanayi yapılamayacağını ve artık kentsel dönüşüm alanı olarak kullanılacağını anlattı.
“Küçük Sanayi Sitesi’ de yapılacak… OSB’deki o alanı da teknik alan haline getirdik” dedi ve “Bu plan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan da onaylandı, askıya çıktı, kesinleşti ve şuandaki plan uygulandı” diye de ilave etti…
“30 bin nüfuslu yer olacak” şeklindeki iddialara ise;
“5 bin 40 kişi olarak planlandı” diye cevap verdi.
.
Son yıllarda Başkanın en çok eleştirildiği konu ise “Yeşil Bina” idi.
“Biz iki senede köprü yaptık, o beş senede de bir binayı yapamadı” şeklindeki eleştirilere cevaben şunları söyledi:
“Doğrudur… Ben de yurt dışından devlet garantili kredi alabilseydim, ben de bitirirdim. Ama sonra onu nasıl öderdim, bilmiyorum. Müteahhittin köprüde aldığı kredi dolarla. Ben dolarla almıyorum, İller Bankası’ndan Türk Lirası ile borçlanıyorum. Köprüyü yaptın, dolarla. Şimdi 15 Euro’ya+ KDV ile geçirteceksin. Ben Türk Lirası ile borçlandım, yani Çanakkale halkını aşırı borçlanmadan uzak tuttum. Onların yapamadıkları, yarım kalan var. Spor salonu yapılıyordu, Barbaros Mahallesi’nde. Bitmeyen bir sürü şey var, Özel İdare’nin oteli ne oldu?  Ancak bitiyor. Güzelyalı’daki spor merkezi, kaç kere durdu, hep ekonomik sıkıntı. Kötülemek için saçma sapan eleştiri yapanlara gülüp, geçiyorum. Bunun sorumlusu AK Parti ve bu iktidardır. Ekonomiyi berbat hale getirmişlerdir. Kendileri dövizle borç alıp yapıyorlar, öderken ne olacak? Allah selamet versin. Kime ama hepimize, biz ödeyeceğiz” dedi.
.
Cennet Otoparkı için ise:
“Bu konu polemik yapılıyor. AK Partililerin dilinde, ‘yaptıydın, yapamadıydın.’ Evet yapamadık, ama bizim beceriksizliğimizden değil, ekonomik krizden dolayı. Bir önceki müteahhit bıraktı gitti. Battı adam, konkordato ilan etti. Adamın işi bozuldu, ekonomik krize girdi, mal bulamadı.
Burada laf etmesi gereken varsa o da benim… Çanakkale halkını zarara uğrattılar. Yeni ihaleler, maliyeti arttırdı. Bizden kaynaklanan bir kusurdan dolayı projeler durmadı. Bu iktidarın ekonomide yarattığı sıkıntıdan dolayı” dedi.
.
Başkan oldukça rahattı ve sorduğum her soruya samimi olarak cevap verdi.
.
Aşı konusunda da “Hasta olduğumuzda doktora gidiyoruz, hatta ameliyat oluyoruz, ama aşı konusunda bilim adamına güvenmiyoruz. Bu kadar bilim adamı bunun önemli olduğunu söylüyorsa kulak vermeli, bu Covid’e yakalanmamak için değil, hastalığı hafif geçirmek, ölüm riskimizi minimize etmek için aşı gerekli. Aşı olmamış hemşerilerimi ilk fırsatta aşı yaptırmaya, eksik aşılarını tamamlamaya davet ediyorum” dedi.
 
***
AKIL İPTAL EDİLDİ Mİ?
Bundan yıllar önce AK Parti Konya Milletvekili olan Mustafa Kabakçı, Konya Ticaret Odası Başkan Vekiliyken arkadaşlarıyla yaptığı bir sohbette Yazar Alev Alatlı’nın, “Türkiye’de akıl iptal edilmiştir” tezini tartışıyorlarmış.
Ve hep beraber “Akıl mı yoksa zekâ mı önemli?” sorusuna cevap arıyorlarmış.
.
Mustafa Kabakçı, “Madem öyle, denemesi bedava. Bir araştırma yapalım ve çıkacak sonucu görelim” diyerek kolları sıvar.
.
Bunun üzerine Konya’nın Cihanbeyli ilçesinde üniversite eğitimi almış, entelektüel sayılabilecek 20 isim belirlenmiş.
.
Bunların telefonları bulunmuş ve ardından güzel konuşan ve ikna kabiliyeti olan bir şahıs, bu kişilerin evlerini tek tek aramaya başlamış ve şöyle demiş:
“Telekom Ana Bakım Merkezi’nden arıyoruz. Bugün bütün ilçede genel bir bakım çalışması yapacağız ve bütün telefon hatlarına yağ basacağız. Zarar görmemeniz için sizi önceden uyarıyoruz.” demiş.
.
“Ne yapacağız?” diye soranlara da:
“Kendi imkânlarınızla evinizde tedbir alınız” cevabını vermiş ve eklemiş:
“Bu uygulama sırasında telefonunuzdan sızabilecek yağ evinize zarar verebilir. Telefonunuzu bir şekilde koruma altına alın…”
.
Bu deneme telefonunun ardından sadece bir tek kişi “İşletildiğini” düşünerek “Saçmalamayın, öyle şey mi olur?” diyerek tepki göstermiş…
.
Peki ya diğer 19 kişi?
.
Onlar uyarıyı ciddiye alarak önlemlerini almışlar.
.
Kimi salonundaki halı “Zarar görmesin” diye halısını kaldırmış,
Kimi telefonu bir tencerenin içine yerleştirmiş,
Kimi de poşetlere sarıp sarmalamış.
.
Telefondan sızabilecek yağın, “Yoğun olacağını” düşünenler ise leğenle tedbir almışlar.
Evinde faksı olan bir vatandaş da “Faks, telefondan daha fazla yağ akıtabilir” diye düşünerek, yandaki pastaneden boş bir baklava tepsisi istemiş ve faksı bu tepsinin içine koyup evini korumaya almış…
.
Deneyi yapanlar daha da ileri giderek akşam saatlerinde hepsini tek tek arayıp sormuşlar:
“Sıkıntı yaşadınız mı?”
Verdikleri cevap neredeyse hep aynı olmuş:
“Hayır” diyerek şöyle devam etmişler:
“Biz zaten uyarınız üzerine gerekli tedbiri almıştık. Ancak telefonlarımızdan da herhangi bir yağ sızıntısı olmadı…”
.
Mustafa Kabakçı ve arkadaşları, bu deney sonucundan ne çıkardılar bilinmez ancak, duyulması sonrası Konya’da oldukça uzun bir süre tartışılmış…
 
***
DENİZDEN GELECEKLER NEREDE?
Yıl 2012.
Hürriyet Gazetesi yazarlarından Mete Tamer Omur yazmıştı.
.
Başlığı şöyleydi:
“Çanakkale’ye değişim denizden gelecek…”
.
Yazının içeriği şöyleydi:
“Bugüne kadar boğazdan geçen gemilere sadece bakmakla yetinen Çanakkale, kaderini değiştirmek için yüzünü denize dönüyor. Kent, yat ve kurvaziyer limanıyla kabuğunu kırmaya hazırlanıyor…”
.
Yazıyı okuyup da “İnşallah” demeyen yoktu aramızda.
İşte buydu istediğimiz,
“Yıllardır özlediğimiz yatırımlar bunlar!” diyerek neredeyse sevinçten birbirimize sarılmıştık.
.
O zamanın şehir yöneticileri şunlarmış:
ÇTSO Yönetim Kurulu Başkanı:
Bülent Engin,
ÇTSO Yönetim Kurulu basın sözcüsü:
Mert Mildon,
Esnaf ve Sanatkârları Odaları Birliği Başkanı:
Mustafa Vurucu,
Çanakkale Sanayicileri ve İşadamları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı:
Salih Yıldız,
Ziraat Odası Başkanı:
İlhan Ulus
Çanakkale Girişimci İşadamları ve Sanayicileri Derneği Başkanı:
Hikmet Sezen...
.
Peki şimdi ne oldu?
10 sene oldu.
Kaç yönetici geldi geçti…
Bakıyorum da:
“Denizden ne gelen var ne giden…”
.
Orhan Veli Kanık’ın “Ayrılış” adlı şiiri geldi aklıma.
Şair şöyle diyor:
Bakakalırım giden geminin ardından;
Atamam kendimi denize, dünya güzel;
Serde erkeklik var, ağlayamam.
.
Biz de ağlayacağız geçen 10 seneye.
Ama serde erkeklik var…
 
***
HAYIRDIR?
Hep soruyorlar ya,
“Neden CHP’nin başında Kılıçdaroğlu var?”,
“Neden Meral Akşener var?”,
Neden, neden, neden…
.
Demek lazım ki:
“Her işte bir hayır var…”
.
Buyurun bir tane derslik hikâye yazalım, kim üzerine alırsa alsın artık…
Ne de olsa bugün mübarek Cuma…
.
Afrika’daki bir ülkede hüküm süren bir kral çocukluğundan itibaren birlikte büyüdüğü arkadaşını hiç yanından ayırmazmış, nereye gitse onu da beraberinde götürürmüş.
.
Arkadaşının ise değişik bir huyu varmış:
İster kendi başına gelsin, ister başkasının başına gelsin her olay karşısında “Bunda bir hayır var!” dermiş.
.
Bir gün kralla arkadaşı birlikte ava çıkmışlar. Kralın arkadaşı tüfekleri dolduruyor, krala veriyor, kral da ateş ediyormuş.
Arkadaşı muhtemelen tüfeklerden birini doldururken bir yanlışlık yapmış ve kral ateş ederken tüfeği geriye doğru patlayınca kralın baş parmağı kopmu.
.
Durumu gören arkadaşı her zamanki sözünü söylemiş;
“Bunda bir hayır var!”
Kral acı ve öfkeyle bağırmış:
“Bunda hayır filan yok! Görmüyor musun, parmağım koptu?”
Daha sonra arkadaşına suç bularak onu zindana attırmış.
.
Bir yıl kadar sonra kral, yamyamların yaşadığı ve aslında uzak durulması gereken bir bölgede avlanıyormuş. Yamyamlar onları yakalayarak köylerine götürmüşler ve ellerini, ayaklarını köyün meydanına altına odun yığdıkları kocaman kazanın içinde pişirmek için bağlamışlar.
Ancak tam odunları tutuştururken kralın başparmağının olmadığını fark etmişler.
Meğer yamyamlar inançları gereği uzuvlarından biri eksik olan insanları yemiyormuş.
Hemen kralı çözmüşler ve salıvermişler.
.
Kral sarayına döndüğünde, kopuk parmağı sayesinde ölümden döndüğüne sevinirken onca yıllık arkadaşına reva gördüğü muameleden dolayı pişman olmuş.
Derhal zindana koşarak başından geçenleri anlatmış.
“Seni bu kadar uzun süre zindanda tuttuğum için özür diliyorum. Yaptığım çok haksız ve kötü bir şeydi” demiş.
“Hayır” demiş arkadaşı, “Bunda da bir hayır var…”
“Ne diyorsun Allah aşkına?” diye hayretle sormuş kral. “Bir arkadaşımı bir yıl boyunca zindanda tutmanın neresinde hayır olabilir?”
“Düşünsene” demiş arkadaşı:
“Ben zindanda olmasaydım, seninle birlikte avda olacaktım ve şimdi yanmış olacaktım…”
.
Ya şiiri okumayıp, hapishaneye girmeseydi?
“Her işte bir hayır var…”