Bu gazete ile şehrimizin ve yaşayan her kesimin derdini duyurduk, anlattık.

Bu gazete ile şehrimizin ve yaşayan her kesimin derdini duyurduk, anlattık.
Onlara destek olduk.
Ve hala devam ediyoruz.
.
Sabah, akşam, gece, gündüz görev başındayız.
Muhabirlerimiz başta olmak üzere tüm ekip harıl harıl çalışıyoruz.
.
Son zamanlarda yaşanan ekonomik kriz (ki bazılarına göre yok öyle bir şey, bunların hepsi uydurma) bizleri de derinden vurdu.
.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu bizim derdimizi yaptığı grup toplantısında dile getirdi.
.
Bakın ne dedi:
Türkiye Gazeteciler Konfederasyonu’nun kendilerine sunduğu rapora göre, “Kâğıt ve diğer bazı maliyet kalemlerinde yüzde 400’ün üzerine artış olduğunu, son 3 yılda 119 gazetenin kapandığını ve devlet desteği beklediklerini” kaydeden Kılıçdaroğlu, “Basın İlan Kurumu’nun ilan fiyatlarının güncellenmesi gerektiğini ve Basın İlan Kurumu’nun 1 yıldır toplanamadığı için de tarifelerin değiştirilemediğini” belirtti.
.
“Gazetecilik Meslek Yasası’nın çıkması gerektiğini” kaydeden CHP lideri, “Yasa olmadığı için çarpık bir basın-iktidar-mafya ilişkisi oluştuğunu” söyledi.
.
Rapora göre “Doğru haberlere erişim engeli geldiğini, gerçek gazetecilerin basın kartı almakta zorladığını” belirten ve Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın bu konudaki davada yaptığı savunmanın ibretlik olduğunu dile getiren Kemal Kılıçdaroğlu, “Basın kartı olmayan gazetecilerin birçok haktan mahrum olduğunu ve mesleklerini yaparken zorluklar yaşadıklarını” belirtti.
.
Doğru mu?
Doğru…
.
Ülkede her şeye zam gelirken gazetelerin tek geliri olan resmi ilanlara zam gelmemesi manidar.
.
Hak eden her gazetecinin hakkı olan “Sarı Basın Kartı” (şimdilerde Turkuaz olan) sebep gösterilmeksizin verilmemektedir.
Verilen cevap şudur:
“Basın kartsız da gazetecilik yapılıyor…”
.
Elbette yapılıyor ancak bu kartın getirdiği birçok hak var.
Bunlardan mahrum kalınıyor onu görüp anlayan yok…
.
Anlayacağınız biz gazeteciler için hem ekonomik, hem manevi sıkıntı büyük.
.
Siz okuyucular olarak bize destek verdiğiniz müddetçe ayakta kalacağız.
Sizlere şimdiden teşekkürler…
 
***
ŞEHİR MANZARALARI
2022 yılı şehir manzaraları…
Kaldırımlarımız köpek pisliği dolu, nedendir bilmem.
.
Sokaklar, sürekli ayaklara yapışan sakız atıkları ile dolu.
.
Ağzımızda, burnumuzda kullanamadığımız maske atıkları sokaklarda uçuşuyor.
.
Ana arterlerde bira kutuları dolu.
.
Naylon, poşet, kâğıt, gofret ambalajları gibi atıklar şehrimizi kaplamış durumda.
.
Hele o yağmur ızgaralarının üzerinde birikmiş izmaritlerin haddi hesabı yok…
.
Evet bunları toplamak, süpürmek belediyenin işi.
Doğru.
.
Peki ya bizim işimiz ne?
.
Geçenlerde sabah sabah İnönü Caddesi’nden geçiyorum.
Tanıdığım eski bir esnaf dükkânının önünü, “Toz yapmasın” diye ıslatmış, süpürüyordu.
.
Dikkatimi çekti.
Diğer dükkânların önüne baktım, çoğu pisti.
Süpürülmeyi bekliyordu.
.
“Benim işim değil” mantığı ile kimse elini taşın altına koymuyor.
Kimse şehrin pisleneceğini düşünmüyor.
Elindekini fütursuzca yere atabiliyor.
.
Yazıktır.
Bu şehir hepimizin.
Lütfen sahip çıkalım…
.
Bizim evin altında zincir marketlerden biri var.
Tam önünde koskocaman 2 tane çöp konteynırı var.
.
Ama gelin görün.
Etraf pislikten geçilmiyor.
.
Marketin pisliği ayrı,
Müşterilerinin pisliği de cabası…
.
Yahu insan elindekini çöpe atmayıp kenarına koyar mı?
Hangi düşünce ile bunu yapıyor anlamış değilim.
Hele o kediler, köpekler yesin diye bırakılan ve etrafa dağılmış vıcık vıcık yemek artıkları?
O kokmuş tavuk parçaları?
İnsanın midesi bulanıyor gördükçe onları.
.
Belediye çöp konteynırı koyarak neredeyse gözüne sokmuş.
Ama sen?
.
Çöpten uçuşan pislikler bizim sokakta.
Dün nihayet bir çöpçü geldi.
Genç biriydi.
Sokağı temizlemek için yarım gün çabaladı ve mesai harcadı.
.
5 kiloluk boş ayçiçeği bidonu,
Bütün gazete kâğıtları,
Maskeler,
Büyük ambalaj kâğıtları,
Kartonlar…
Çalışan, helak oldu.
.
Doğru,
Adamın işi bu.
.
Ancak merak ettim:
“Acaba anlamsızca yere atılmış bu kadar çöpü yerden süpürüp toplarken içinden ne diyordu?”
.
Merak eden varsa sorup bize de söylesin…
 
***
ASKIDA EKMEĞE DEVAM
Arkadaşımız Bülent, Köprübaşı’ndaki çeşmenin orada “Askıda Ekmek” dağıtmaya devam ediyor.
.
Düşünün bir insan evinde sıcacık oturmak varken,
Kordonda, çarşıda gezip tozmak varken,
İnsanın soğuktan dışarı çıkasının gelmediği bu günlerde 3-4 saat her türlü hava şartlarına rağmen insanlara karşılıksız yardım için bekliyor.
.
İki dağıtım noktası daha faaliyete başladı.
Böylece halka daha çabuk ve daha yakın olarak ekmek ulaştırılabiliyor.
.
Dün uğradım yanına, “Çorba bitti” dedi.
Hemen harekete geçtim,
Dostlarıma haber uçurdum,
Maddi yardım geldi ve çorbaları alıp bugün ona ulaştıracağım.
.
Hani içinizde “Ben de yardım etmek istiyorum” diyorsanız, kendisi orada.
Yardımlarınızı ulaştırabilirsiniz.
.
Bülent ile yaptığım konuşmalarda Çanakkale’de faaliyet gösteren büyük firmaların da katkısının olması gerektiğini belirtti.
“Mesela” dedi, “Her gün 500 ekmek alıp gönderseler ne güzel olur…”
.
Ben buradan duyurmuş olayım, belki birileri okuyup yardım etmeye başlar.
.
Bu zor günlerde yardıma muhtaç insanlarımızın yardımına koşmak için ellerimizi cebe atmak lazım.
Dağıtılan ekmek ve çorbalar kesinlikle ihtiyaç sahiplerine gidiyor.
Bunu bilesiniz istedim…
 
***
PARALAR CUKKA
Son zamanlarda dolandırıcılık faaliyetleri oldukça arttı.
İşsiz, güçsüz, çapsız, hayâsız insanların başkalarının paralarına göz koyması sonucu ortaya çıkan soygunculuk.
.
Bana göre en iyi ceza Şeriatta var.
Hangi elinle çaldın, uzat bakayım?
“Küttt…”
.
Çok acımasızca değil mi?
Yazarken bile elim titredi.
.
Ama insan yıllarca çalıştığı paralarını kaptırınca bunu gönülden ister hale geliyor kanımca.
.
“Harami, hırsız, haydut, yolkesen, eşkıya, gangster, soyguncu, şaki, ayyar, cepçi, üç parmak v.s.” adları kullanılır bu kişiler için…
.
Günümüzdeki ismi:
“Sosyal Mühendislik…”
.
İnsanların zayıf noktalarını kullanarak aldatarak, zorlayarak veya korkutarak kişilerin gizli bilgilerini ele geçirilmesi.
.
Artık sanal paralar ortada dolaşıp, şifrelerle para harcandığından bu iş çok önemli bir hale geldi.
.
O kadar nitelikliydi ki, “Mühendislik” eki koydular hırsızlığın sonuna…
.
Şimdi size bu meslek erbabının nasıl işlediği ile ilgili ipuçları vereyim.
.
*Yardımsever görünürler.
*Telefonları ve interneti iyi kullanırlar.
*İyi giyimli ve iyi konuşan kişilerdir.
*Güven kazanma eğilimindelerdir.
*İnsanların korku, ahlaki zorunluluk, açgözlülük, şehvet, suçluluk duygusu gibi zayıf özelliklerini manipüle etmeye çalışırlar.
*İkna kabiliyeti olan insanlardır.
*Etkileyici, nazik ve sempatik bir tavır sergilerler.
*Basit soruların arasına esas bilmek istedikleri kilit soruları sıkıştırırlar.
*Suçluluk hissettirme ve acındırma en çok kullandıkları psikolojik yöntemlerdendir.
.
Peki bunları nasıl mı yapıyorlar?
İşte yaptıkları numaralar:
Omuz sörfü: Klavye ile bilgi giren bir kişinin şifresini ya da diğer bilgilerini çalmak için gözetlemek.
Çöp dalışı: İşe yarar bilgiler bulmak amacıyla hedeflenen kişinin çöplerini karıştırmak.
Kimlik hırsızlığı: Başkasına ait bilgilerin saldırgan tarafından kullanılması ve bu sahte kimlikle dolandırıcılık yapılması.
Oltalama: Amaçlanan bilgileri ele geçirmek için hedefe sahte e-posta, SMS veya bağlantı linki gönderilmesi. Genelde bu link, bir banka veya resmi bir kurumdan geliyormuş gibi tasarlanır ve hedeften bilgi istenir.
Telefon oltalaması: Bu tip dolandırıcılık kavramı, hedefe gönderilen sahte e-postada, bir telefon numarası yönlendirmesi yer alır. Hedefin bu numarayı arayarak bilgilerini güncellemesi (karşı tarafa söylemesi) istenir.
Kimliğe bürünme: Saldırganın bir işçi ya da yetkili kişi gibi davranarak bilgi çalmasıdır.
Yardım masası: Hedef kişiye teknik yardım etmek amaçlı aramak, verilen yönlendirmelerle onun bilgisayarında işlem yapmaktır.
Üçüncü taraf: Saldırganın, bilgisayara erişim sağlamak için yetkili birinden izin aldığını söylemesidir. Bu saldırı yöntemi genelde yetkili kişiyle erişim kurulmanın mümkün olmadığı zamanlarda yapılır.
.
Bizim “Otoriteye itaat, Sevdiklerimize yardım etme” güdülerimiz kullanıyorlar.
.
Peki ne mi yapacaksınız?
.
“Uyanık olun, yoksa paralar cukkaaa…”