İktidar 20 sene önce geldiğinde elektrik işleri devletindi.

İktidar 20 sene önce geldiğinde elektrik işleri devletindi.
Dediler ki “Devlet bu işlere bakmaz, özelleştirelim…”
Dediklerini yaptılar.
Sebep daha çok kar etmek ve elektriği ucuzlatmak…
Sonra?
Sonrası malum, kol gibi (mecaz anlamda değil, kol uzunluğundaki) faturalar vatandaşın canını sıktı.
.
İktidar buna kayıtsız kaldı.
Hatta kırk yıllık siyasetçi bile “Ben bunu halka anlatamam” diyerek partisinden istifa etti.
Vatandaş sokağa döküldü.
“Hükümet istifa!” sesleri yankılandı.
Millet ayağa kalktı.
Bazıları cop yedi.
.
Sonra şöyle bir haber geldi:
Elektrik faturalarında yeniden bir düzenleme yapılacağını aktaran Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü, “Çok yakında elektrik faturalarına yeni düzenleme gelecek. Cumhurbaşkanımız da talimatlarını veriyor. Vatandaşlarımızı enflasyona ezdirmeyeceğiz” açıklamasını yaptı.
.
Peki bu işi baştan düşünseydiniz de vatandaşın canını yakmasaydınız?
Ne olurdu?
.
Geri adım atmaktan bıkmadınız mı?
.
Bu saatten sonra elektriği bedava da yapsanız nafile, vatandaş sizi artık gönlünden sildi.
Güven kaçtı…
Geri gelmesi mümkün değil…
.
Peki bu sandığa yansır mı?
Açıklanan anketlere baktığımızda epeyce yansıdığı gözüküyor.
.
Haber aynen şöyle:
“Avrasya Araştırma, 24-31 Ocak tarihleri arasında yapmış olduğu anket çalışmasını kamuoyu ile paylaştı.1860 kişinin katıldığı çalışmada Türkiye'nin en büyük sorunun ekonomi olduğunu söyleyenler yüzde 60'ın üstünde oldu.”
.
Araştırmada hükümeti başarısız bulanların oranı yüzde 63,4 olarak belirlendi.
Başarılı bulanlar ise sadece yüzde 27,5 oldu.
“Erken seçim yapılmasını destekler misiniz?” sorusuna ise katılımcıların yüzde 63,5’i “Evet desteklerim” yanıtını verdi. Erken seçim istemeyenler ise yüzde 25,9’da kaldı.
.
Araştırmaya göre, olası bir erken seçimde CHP birinci parti olarak yer buldu. Kararsızlar dağıtılmadan partilerin oy oranları şöyle:
CHP: yüzde 25,1
AKP: yüzde 23,3
.
İktidar kanadı bu anketlere inanmayabilir.
Seçmenine şirin gözükmek ve de onların moralini bozmamak adına elbette bu tahminlere “Saçma” diyecektir.
.
İktidar olarak bence bunları reddetmek yerine, kabul edip seçime kadar vatandaş lehine çalışsalar belki kötü durumu düzeltebilirler.
Ama ne yazık ki vatandaş ile restleşen iktidarın sonu pekiyi gözükmüyor…
 
***
SAYENİZDE
Hani hakaret etmek için derler ya:
“Hıyar gibi adamsın…”
Şimdiler de bu sözün sahibi için övünç kaynağı olarak kullanılıyor.
.
Zira habere göre:
Geçen ay 225 gramlık bir adet salatalık için 3.63 TL ödenirken, bu ay 5.98 TL ödeniyormuş.
Gittikçe değeri artan bir hıyar sayesinde hıyarlar “İtibarlı” oldu.
Öyleyse siz kızdığınız birine “Hıyar” diye hitap ederseniz onu yüceltmiş oluyorsunuz.
Lütfen kullandığınız dile sahip olunuz…
.
Rahmetli Barış Manço da hıyara çok önem verirdi, “Bugünlerde kendimi hıyar gibi hissediyorum” derdi bir şarkısında ve devamını şöyle getirirdi:
“Hani dilim dilim doğrasalar beni
Marmara Ege Karadeniz ve hatta Akdeniz cacık olur diyorum…”
.
“Ulan bundan bir cacık olmaz” deyimi de belki hıyarın dandikliğindendi.
.
Öylesine kızmış ki hıyara:
“Cacıklığına bile laf söylemiş…
.
Eski İstanbul’da “Langa hıyarı” meşhurmuş.
Bir de “Çengelköy hıyarı…”
.
İşte bunlarla ilgili bir metin buldum.
Çok hoşuma gitti ve sizlerle paylaşmak istedim.
.
“… bostanların henüz imara açılmadığı dönemlerde, nezaketten nasibini almamış, görgüsüz erkeklere ‘langa hıyarı gibi adam’ denirdi. Zira langa hıyarı, diğer salatalık türlerine göre çok iri, çok sulu ve ‘kol gibi’ olurdu.”
.
1664 yılında Kara Mehmet Paşa maiyetinde Viyana’ya giden Evliya Çelebi’nin, bu ziyarete dair izlenimlerini Seyahatname’sinde okurken kutsal Roma İmparatoru l. Leopold’ü ‘hilkat garibesi’ gibi betimlemesi esnasında aniden bu devasa langa hıyarıyla karşılaşırız;
‘…yüzü hacı tilki gibi uzun çehreli, kulakları oğlancıklar pabucu kadar büyük kulaklı…
Mora batlıcanı kadar büyük kırmızı burunlu,
Burnunun deliklerine üç parmak sığar…
Konuşurken ağzından salyalar akar,
Ağzından ve deve dudaklarından ağzının salyarları gaseyan eder gibi galeyan-u cereyan ederken yanında pençe-i afitab gılmanları ağzından akan salyarların bir gune havlı dokunmus¸ kırmızı makremeler ile ağzının suyun silmededirler.
Ve kendüsi daima tarak ile geysu-yı mergulelerin taramadadır ve ellerinin parmakları lanka hıyarı kadar vardır.’
.
Çengelköy’ün serçe parmak büyüklüğündeki hıyarlarına karşı, bostan bozumlarında langa hıyarlarının tohuma kaçmış olanları neredeyse 70-80 cm’ye kadar büyürdü.
Bu koca hıyarlar ticari değer taşımadığından, bunlardan cacık bile yapılamadığından, kısacası hiçbir işe yaramadıklarından dolayı kaba saba ve cıvık erkekler ile özdeşleştirilmiş, böylelikle mezkur deyim ortaya çıkmıştır.
Langa bostanlarının sökülüp yerini Vatan Caddesi’ne bırakmasıyla ‘Langa’nın hıyarları’ da ‘Langa hıyarı gibi adam’ deyimi de tarihe karıştı.
Deyim, kırpıla kırpıla ‘Hıyar gibi Adam’dan ‘Hıyar gibi’ye ve nihayet sadece ‘hıyara’ dönüştü…”
Hatice Şirin/Sözcük hikâyeleri
.
Ama şimdi?
Tanesi 6 liraya yakın bu hıyarın...
Bundan salata da olur, cacıkta.
Her ikisi de makbul…
Allah iktidarımıza zeval vermesin.
Sayelerinde hıyar bile adam oldu…
 
***
SADAT
Ersin Eroğlu, Caner Taşpınar bir kitap yazdılar.
Adı: “Gölge Ordu…”
Kitabın tanıtım bülteninde şunlar yazıyor:
“İlk kez yayımlanan SADAT’ın eğitim kampı fotoğrafları...”
“Hangi ülkelerde eğitim kampları var?” “Eğitmenler kim?”
“SADAT gayri nizami harp eğitiminden suikast eğitimine, kimleri ve hangi grupları eğitiyor?”
.
“SADAT Kurucusu Adnan Tanrıverdi, 15 Temmuz darbe girişiminden birkaç ay önce Genelkurmay Karargâhında hangi generalle neler konuştu?”
.
“SADAT’ın ‘İslam Ordusu’ projesi nerede, nasıl, kimlerle pişirildi?”
“28 Şubat kumpas davasının iddianamesini SADAT’ın yan kuruluşu ASDER’in avukatı mı hazırladı?”
“FETÖ kumpaslarında tanık olan SADAT’çı isimler...”
.
“SADAT’ın 14 kurucusundan kaçı 28 Şubat’ta ‘Fethullah Gülen Tarikatı’ ile irtibatlı olduğu için TSK’den ihraç edilmişti?” “SADAT’ın kaç eğitmeni ve uzmanı cemaat üyesi olarak saptandı?”
“SADAT’ın yan kuruluşu olan ASDER’in hangi kurucuları Gülen cemaati üyeliği nedeniyle ordudan atılmıştı?”
.
“Askeri öğrenci mülakatlarında yaşanan sorunlar, Genelkurmay belgesine nasıl yansıdı? Tarikatlar adım adım TSK’ye nasıl doluyor?”
.
“Ordudaki terfiler için hazırlanan listeler: Yeşil liste, iktidara yakın isimler.
Beyaz liste, itaat eden, zararsızlar.
Kırmızı liste, AKP’ye yakın olmayan isimler...”
.
“TÜGVA’da hangi SADAT’çı eğitim veriyor?”
“SADAT’ın Suriye-Libya hattındaki rolü...”
“Suriye’ye giden TIR’larının öyküsü...”
.
“İlk kez yayımlanan raporlarda, SADAT’ın yıllık kazanç hesapları ve SADAT’ın devlet desteği aldığının belgesi...”
“SADAT raporlarına ismi giren Bülent Arınç, katıldığı toplantıları ilk kez bu kitap için anlattı.”
.
“Özel Savaş” şirketi SADAT’ın sır perdesi aralanıyor, Gölge Ordu’nun bilinmeyenleri aydınlanıyor...”
.
SADAT’ı bilirsiniz.
Veya duymuşsunuzdur.
Bilmeyenleriniz için son günlerde hakkında oldukça sık iddialar ortaya atıldı.
Ama öncelikle İnternet sitesindeki “Misyonumuz” kısmındaki yazıyla başlayayım.
.
“Uluslararası alanda Silahlı Kuvvetlerin ve İç Güvenlik Güçlerinin organizasyonu amacıyla, stratejik danışmanlık, özel savunma ve güvenlik eğitimleri ile donatım alanlarında hizmet vererek, İslam Ülkeleri arasında savunma ve savunma sanayi işbirliği ortamı oluşturmak ve İslam Dünyasının kendine yeterli bir askeri güç olarak da Dünya Süper Güçleri arasındaki hak ettiği yeri almasına yardımcı olmak.”
.
Cumhuriyet yazarı Zülal Kalkandelen,
“SADAT’ın masada bekleyen ajandası” adlı bir yazı kaleme aldı.
.
Bu yazısında işte bu kitaptan bahsetmiş,
SADAT’ın bugüne kadar uygulamaya geçirilen önerileri şöyle:
“1- Başkanlık sistemi gelmeli.
2- Genelkurmay Başkanlığı ve Kuvvet Komutanlıkları, Milli Savunma Bakanlığı’na bağlanmalı.
3- Jandarma Genel Komutanlığı, İçişleri Bakanlığı’na bağlanmalı.
4- Yüksek Askeri Şûra’nın yapısı değiştirilmeli ve bütün kararlar yargıya açık olmalı.
5- Askeri Yüksek Yargı kaldırılmalı, hâkimler üniformasız olmalı.
6- Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nde iç tehdit değerlendirilmeleri kaldırılmalı. (23 Mart 2021 tarihli Resmi Gazete’de TSK’ye subay ve astsubay yetiştiren Harp Okulları ile Astsubay Yüksekokulları’na giriş şartlarından ‘irtica’ tehdidi kaldırıldı.)”
.
Yorumunda da:
“Bunların hepsi AKP döneminde, Başkanlık sisteminin kabulü ve 15 Temmuz 2016 darbe girişiminden sonra gerçekleştirildi” diyor.
.
Kitapta ajandası şöyle açıklanmış:
“1- Milli Güvenlik Kurulu kaldırılmalı.
2- Anayasada değişmez maddeler bulunmamalı.
3- Laiklik ilkesi Anayasadan çıkarılmalı.
4- Anadilde eğitim imkânı sağlanmalı.
5- İdam cezası gelmeli.
6- ‘Türk’ kavramı çıkarılmalı.
7- Türkiye federasyonlara ayrılmalı.”
.
Merak ediyorsanız kitabı alın okuyun…