Verilen zararın giderilmesi sonrasında...

Verilen zararın giderilmesi sonrasında,
Bir daha yapmamak adına söz verme sonrasında,
Helallik istenen durumun açıkça söylenmesi,
İstenen helalliğin “Bilerek veya isteyerek mi yoksa istemeyerek mi?” olduğu açıklandıktan sonra helallik istenebilir.
.
Cenaze töreninde imam sorar:
“Mevtaya hakkınızı helal ediyor musunuz?”
Gelenek olarak herkes:
“Helal olsun” der.
.
Ama son günlerde artık bu helalliklere itiraz edenler var.
.
Adamın canı yanmış,
Dolandırılmış,
Kandırılmış,
Namusu yerlerde kalmış ve o cenazeye sırf itiraz etmek için gelmiş.
Kim ne diyecek?
.
Bizde:
“Ölünün arkasından konuşmama” şeklinde bir gelenek vardır.
Ama adam ne yapsın?
Ciğeri yanmış bir kere;
“Helal etmiyorum” diyerek bağırarak söylüyor…
.
Şimdi gelelim bizden istenen helalliğe.
.
Öncelikle başımdan geçen bir olayı anlatmak isterim:
.
Bir zamanlar Tekel Kanyak Fabrikasında çalışırken (o güzelim fabrika ‘ve diğer fabrikalar’ göz göre göre yıkıldı. Önce insanlar mağdur edildi ve yerine AVM açıldı. Helallik isteyenlere duyurulur) üzüm alım sezonu başlamıştı.
.
Çiftçiler binbir zahmet ile ürettikleri şaraplık “Karasakız” cinsi üzümlerini dökme şeklinde traktörleri ile fabrikaya getiriyorlar, sırası gelen vagonlara döküyor ve kantarda tartılan üzümler, daha sonra döküm havuzuna dökülerek (sapı ayrılıp suyu sıkılmak üzere) içeri alınıyordu.
.
Ben de kantarın yanına dikilmiş, bir yandan makinaları kontrol ederken, diğer yandan önümden geçen üzümlere bakıyorum.
.
Niyetim vagonlardaki üzümlerde (bulabilirsem) bir salkım “Yemeklik üzüm” bulmak.
.
Nihayetinde kantardan çıkan vagonun birinde sapsarı üzümü gördüm ve hemen aldım yemek için.
.
O anda kolumu, fabrikada çalışan (beş vakit namazını kılan) Halil ağabey tuttu ve bana “Evlat, üzüm alacaksan üzümler tartılmadan al” dedi.
.
Önce anlayamadım sebebini tabi.
Sordum: “Neden? Ne farkeder ki?”
.
Cevabı manidardı:
“Eğer tartılmadan alırsan sadece üzüm sahibi olan köylüye gidip helallik alman yeterli, eğer tartıldıktan sonra üzümü alırsan o artık milletin malı olur. 70 milyondan helallik alman lazım…”
.
O an şaşkına dönmüştüm.
Başımdan kaynar sular döküldü.
Nasıl yanlış yaptığımı o an anladım.
Hemen üzümü geri bıraktım ve bir daha da inanın üzüm yemedim.
.
Şimdi,
Eğer yanlışlıkla tartılan üzümlerden daha önce yediysem hepinizden helallik istiyorum.
Allah razı olsun…
 
***
Helallik söz konusu olunca muhalefet boş durmadı tabi.
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener yaptığı grup konuşmasında oldukça sert sözler sarf etti.
.
“Sayın Erdoğan! Yeter artık milletimizin yakasından bir düşün. Çileyi, yoksulluğu reva gördüğün bu milletten hangi yüzle helallik istiyorsun?” dedi.
.
Helallik istenecek yolu gösterdi:
“Mesela git arpalığa çevirdiğin,
Yönetim kurullarına atadığın gelin, damat ve kayınçolardan helallik iste.”
.
“Saray’da beslediğin yandaşlardan helallik iste” dedi.
.
Kimlerden helallik alamayacağını da hatırlattı:
“Ekmeği haram ettiğin işçiden helallik alamazsın.”
“Hayalleri haram ettiğin gençten helallik alamazsın.”
“Siftahı haram ettiğin esnaftan helallik alamazsın.”
“Huzuru haram ettiğin kadınlardan, günahına girdiğin nice masumdan helallik alamazsın.”
“Kaz dağlarında, İkizdere’den Harran’dan, Soma’da helallik alamazsın.”
“Sen haram içinde sefa sürerken, darda bıraktığın milletten helallik alamazsın.” dedi.
.
Helalleşmenin adresini de gösterdi:
“Siyasetçi, milleti ile kürsüden attığı nutukla helalleşmez.”
“Siyasetçi milleti ile sandıkta helalleşir. Önce milletimizin önüne sandığı getireceksin, helalliği öyle göstereceksin.”
“Öyle kürsülerden üfürmekle olmaz. Madem helallik alacağına eminsin, getirin sandığı. Hodri meydan” dedi.
.
Evet,
Doğru söylüyor du Akşener,
Siyasetçinin helalleşme yeri:
“Sandıktır…”
.
80 milyon orada son sözünü söyler.
Eğer memnunsa:
“Helal olsun, devam” der,
Memnun değilse:
“Dur bakalım” der.
.
Zira,
Demokrasilerde helalleşme böyle olur…
 
***
Ahirete inanlar, helalleşmeden ölmekten korkar.
Çünkü Mahşerde hesap vermekten korkar.
.
Orada torpil yoktur,
Kayırma yoktur,
Nihayetinde:
Halife bile olsan fark etmez.
Allah’ın adaleti şaşmaz…
.
İşte Hz. Ömer’in hesabı.
.
Hazreti Ömer’in oğlu Abdullah babasını ölümünden tam bir sene sonra rüyasında benzi sararmış olarak görüp:
-“Babacığım senin benzin kırmızı idi. Ne oldu da bu kadar sarardın?” diye sordu.
Hazreti Ömer:
-“Oğlum bir seneden beri hesap veriyordum, daha yeni çıktım. Benzim ondan sararmıştır” diye cevap verdi.
Abdullah ibni Ömer tekrar sordu:
-“Babacığım hesap nasıl geçti?”
-“Oğlum hesapların biri bitip biri başladı. Sadaka develerden Şirin’in yuları iyice eskimişti de birkaç yerinden bağladıktan sonra kullanılamaz olunca atmıştık. Onun hesabını verdim…”
.
Hz. Ömer bile bir deve yuları için bir sene hesap verdiyse,
Ben “Bir salkım üzüm” için korkudan helallik peşine düştüysem,
Allah bu milletin parasını, pulunu harcayanların yardımcı olsun.
 
***
Tam konu helallikten açılmışken gazetelerde 18 Mayıs tarihli bir haber vardı.
Çanakkale’yi ilgilendirdiği için aldım.
.
Haber şöyle:
“Orman Bakanlığı yangın söndürme uçağı kiralama ihalesi açtı.
THK’nın bakımı yapılmış uçuşa hazır 5 uçağı bu yıl da ihaleye sokulmadı.
4 firma katıldı.
İhale en pahalı teklifi sunan firmaya verildi.
THK’nın uçaklarını hangarda çürüten Türkiye, 3 Rus uçağına günlük 1.3 milyon lira, 153 gün için toplam 203 milyon lira ödeyecek.”
.
Çanakkale ile ne alakası var?
Haber şöyle devam ediyor:
“THK’nın hazır uçaklarını kullanmamakta direnen Türkiye, 3 yıldır orman yangınlarıyla havadan mücadelede planladığı kadar uçak bulamıyor.
2019 yılında hiç uçaksız bir sezon geçiren Türkiye büyük kayıplar vermişti.
Geçtiğimiz yıl Bakanlık 4 uçak için ihaleye çıktı ancak 2 uçak tedarik edebildi.
Bu yıl da 5 uçak için ihale yapıldı ancak sadece 3 tane bulunabildi.
Planlamada iki uçak konuşlandırılması öngörülen Çanakkale ve Muğla’da bu yıl da yangınlarla uçaksız mücadele edilecek.”
.
Kısaca;
Yangın olursa uçak yok.
Diğer şehirlerden getirtilecek.
.
Peki THY uçakları neden kullanılmıyor?
.
Haber şöyle açıklıyor bu durumu:
“Yaklaşık 30 yıl orman yangınlarıyla başarıyla mücadele eden THK, iki yıldır kendi uçaklarıyla ihalelere katılamıyor. THK’nın elindeki uçaklar ‘4 bin 900 litre’ su kapasiteli ancak iki yıldır şartnameye minimum ‘5 bin litre’ şartı konuluyor.
100 litre bahane edilerek yerli imkân çöpe atılıyor.”
.
Orman Bakanı Bekir Pakdemirli ise bu uçakların hazır olmadığını iddia etmişti.
Ancak bizzat THK’nın başına kayyum olarak atanan AKP’li eski Bakan Cenap Aşçı tarafından yalanlandı.
.
Haberin sonu şöyle:
“Türk Hava Kurumu’na ait ‘CL-215 Bombardier Yangın Söndürme Uçakları’ uzun yıllar yurt içinde ve yurt dışında başarıyla hizmet etti.
5 CL-215 bakımları yapılmış halde
THK’nın bu 5 uçağı, 3 yıldır Etimesgut’taki hangardan çıkarılmıyor.”
.
Söylenecek laf şu olur bu habere:
“Helal olsun be!”