Dün balık almak için tezgâhlara baktım.

Dün balık almak için tezgâhlara baktım.
Tam mevsimi olmasına rağmen hamsi ortalıkta yoktu.
Olanlar ise “Yavru” denecek kadar küçüktü ve “balık” diyerek satılıyorlardı...
Alsan bir türlü, almasan başka türlü.
.
“Artık denizlerimizin bereketi kaçtı” desem yeridir.
Doğru dürüst balık yiyemez olduk.
Çiftlik balığı isterseniz dolu.
Ancak geçenlerde aldığım tekir muhteşemdi.
Onu yazmadan geçemeyeceğim.
.
Şehrimizde yaşayan ünlü komedyen Ata Demirer bile balık avlanmalarına dayanamayıp bu konuya ilişkin uyarılarda bulunmuş sosyal medyadaki hesabından:
“5 kulaç suda 3 ton göç levreği çevirmek..! İçlerinde 200 gr’lık ispendekler var, çoluk çocuk hepsi yakalanmış! Boğazların içinde balık tutmayı yasaklamazsak, çocuklara kara kalem balık çizeriz... Yazık!” mesajını paylaşmış.
.
Pandeminin balıkların üremesine ilaç olacağına inanmıştık ama nafile.
“Eski tas, eski hamam.”
.
FIKRA
Temel karşısındaki adama “Dur sana bilmece soracağum” diye ısrar edince adam da “Sor” demiş.
Temel: -“Saridur, kafestedur, ‘cik cik’ diye öter. Bil bakalum bu nedir?”
Adam tereddütsüz cevaplamış: “Kanarya…”
Temel: -“Pilemedun…”
Adam: -“O halde muhabbet kuşu, papağan, saka kuşu…”
Temel: -“Bilemedun. Onlar da değildur.”
Adam merakla sormuş: -“Nedir öyleyse?”
Temel: -“Hamsi paluğudur.”
Adam itiraz etmiş hemen: -“Olur mu hiç, kafeste dedin?”
Temel: -“Ben koydum.”
Adam: -“Sarıdır dedin?”
Temel: -“Sariya boyadım oni.”
Adam: -“Tamam anladım da, ‘cik, cik’ öter dedin. Hamsi ötmezki.”
Temel: -“Ula uşağum bilmece bu. O kadar şaşırtmaca da olsun da.”
.
Yani anlamıyoruz zannedip, bunları bize, “Balık” diye yutturmayın yani.
 
***
BİRİ “YERLİ VE MİLLİ” Mİ DEDİ?
Sosyal medyaya mecburen takılıyoruz.
Gündemi takip etmek için.
O kadar güzel bilgiler geliyor ki, onları yazmadan geçmek istemiyorum.
.
İşte onlardan biri:
Tuzla Jeep Fabrikasını bilir misiniz?
Fabrika 1954 yılında “Türk Willys Overland” adı ile kurulmuş.
O zamanlarda ABD’den parça getirtilerek sivil/askeri jeepler üretilmiş.
İlk başlarda yerli üretimi sadece %2 iken, 1960’ların sonuna doğru yerli üretimi %60’lara kadar çıkmış.
.
1986 yılında fabrika, TSK ya devredilmiş ve “T-Model” isimli proje ile yerli üretim Jeepler üzerinde çalışılmaya başlanmış.
1988 yılında Yıldız Teknik Üniversitesi projeye ortak olmuş ve %100 yerli askeri Jeep üretimine başlanmış.
.
1990 yılında %100 yerli “GT ve GTD Model” olarak askeri Jeep üretimine başlanmış.
Araçlara ait marka tescili, 1995’te Türk Patent Enstitüsü tarafından “Tuzla 1013” adı ve “T” logosuyla yapılmış.
.
Ayrıca, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Sanayi Genel Müdürlüğü’nden “Araç tip onay belgeleri” alınarak, ihracat için gerekli şartlar elde edilmiş.
.
Bu fabrikada 1990’dan 2006 yılına kadar 4x4 yerli askeri arazi araçları başta olmak üzere, Komutan aracı, personel aracı, mobil silah araçları, ambülans gibi tamamı yerli 15 farklı türde her türlü ihtiyaca yönelik 13 bin Jeep üretilmiş.
.
Peki, sonra ne olmuş?
2006 yılında “Artık ihtiyaç yok” denilerek fabrika kapatılmış.
.
Yerli ve Milli diyerek ortalığı ayağa kaldıranlar fabrikanın kapatıldığı tarihte iktidardaydı…
 
***
BİZ DE CEVAP BEKLİYORUZ…
Geçtiğimiz günlerde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, “Çanakkale ve Balıkesir Bütünleşik Kıyı Planlaması” ile ilgili 1/50.000’lik planını açıkladı.
.
Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle yürürlüğe giren bu plana CHP Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylan, önerge vererek şunları dedi:
“Planlama alanını yüzde 25,53’ü orman, yüzde 16,19’u makilik ve fundalık, yüzde 17,78’i de çayır ve mera alanı. Bu planlama toprağa ihanettir. Bu planlama Çanakkale halkına ihanettir, çiftçiye ihanettir. Bu planlama Çanakkale’de toprağın altında binlerce kefensiz yatana ihanettir”
.
“Kanal İstanbul’dan sonra şimdi de Çanakkale-Balıkesir sahil bandına göz dikmiş durumdalar. Hazırlanan bütünleşik plan, yerel yönetimleri by pass ederek yağmanın önünü açan bir plandır.”
.
“Söz konusu plana göre, Güney Marmara olarak adlandırılan, Balıkesir-Çanakkale kıyı şeridi, Gelibolu Tarihi Yarımadası ve Bozcaada ile Gökçeada’yı içine alan yeni bir rant kuşağı oluşturulmaktadır.”
.
“İlgili belediyelerin, meslek örgütlerinin ve sivil toplum kuruluşlarının görüşleri alınmış mıdır? Plan hazırlama süreci katılımcı ve şeffaf bir şekilde yürütülmüş müdür?”
.
“710 Km. kıyı uzunluğuna sahip Çanakkale ve 646 Km. kıyı uzunluğuna sahip Balıkesir kıyılarının toplam uzunluğunun 1356 kilometreyken ön görülen yatırımlar için bir çevresel etki değerlendirmesi yapılmış mıdır?”
.
Yeni bir “Kanal İstanbul” yakıştırmasıyla anılan bu planlamanın geçtiğimiz günlerde gazetemizde de haberi çıkmıştı.
Gazeteciler olarak bu önergeye verilecek cevabı merakla bekliyoruz…
 
***
KADIN CİNAYETLERİ…
2020 yılında ülkemizde 300 kadın öldürülmüş.
Ne kadar acı…
.
Kendisinde “Can alma hakkı” gören sahte kabadayılar, gösterdikleri güç gösterisi ile kadınlarını gözlerini kırpmadan öldürüyor.
.
2020’de:
97 kadın nikâhlı eşi,
54’ü birlikte olduğu erkek,
21’i eski eşi,
18’i oğlu,
17’si babası tarafından öldürülmüş.
.
Ve
Kadınların:
181’i (%60) evinde,
48’i sokak ortasında,
15’i işyerinde,
14’ü de arazide,
11’i arabada,
5’i otelde,
4’ü ıssız bir yerde,
1’i odun deposunda,
1’i kuaförde öldürülmüş.
20’sinin ise öldürüldüğü yer tespit edilememiş.
.
Bu bizim kadınlarımızı koruyamadığımızı gösteriyor.
Ancak
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Twitter hesabından yaptığı açıklamada:
“6284 kanun kapsamındaki kadın cinayetlerinde 2019’da maalesef 336, 2020 yılında ise 266 kadın hayatını kaybetti. Geçen yıla oranla yüzde 21 düştü” dedi.
.
Pandemi dolayısı ile eve kapanan ailelerin stres içinde olduğu ve bunun ekonomik, geçimsizlik gibi sebeplerden dolayı aile içi kavgalara daha çok sebep olabileceği de belirtilmiş.
.
2021 yılı için umudumuzu kaybetmeden kadınlarımıza sahip çıkarak, onları bu vahşetten el ele vererek kurtarmalıyız…