Temel, İngiltere gezisi dönüşünde Heatrow Havaalanı’na gelmiş.

Temel, İngiltere gezisi dönüşünde Heatrow Havaalanı’na gelmiş.
Etrafına bakarken elinde iki ağır bavul olduğu halde kolunda hayli fiyakalı bir saatle terminalin kapısından girmekte olan İngiliz delikanlıyı görmüş.
İngilizce sormuş:
- “Hemşerim saat kaç?”
- “Hangi ülkedeki saati soruyorsun?”
- “Hangi ülkelerdeki saati gösteriyor seninki?”
- “Bütün dünya ülkelerini…”
- “Ciddi mi?”
- “Tabii... Aynı zamanda hesap makinesi ve telefon olarak da kullanabilirsin. Faks çekebilirsin. Bütün ülkelerdeki televizyon programlarını izleyebilirsin… Bu saat bir teknoloji harikasıdır.”
- “Müthiş… Peki, yahu hemşerim şu saati bana satar mısın?”
- “Neden olmasın, 900 dolar verirsen satarım…”
Temel derhal cüzdanını çıkarmış ve 900 doları saymış.
İngiliz delikanlı da kolundaki saati çıkarmış, Temel’e vermiş.
Temel sevinçle uzaklaşacakken delikanlı arkasından seslenmiş:
- “Bavulları almayacak mısın? Bunlar da senin…”
- “Aaa… Onların içinde ne var?”
- “Saatin bataryası…”
 
***
Üç arkadaş geçirdikleri bir trafik kazasında ölürler.
Oryantasyon için Cennete gönderilirler.
Kendilerine tek tek sorulur;
-“Cenaze töreninizde sizin için ne söylemelerini isterdiniz?”
Sırayla cevap verirler;
-“Yaşarken ne kadar iyi bir doktor ve ne kadar iyi bir aile babası olduğumdan bahsetmelerini isterdim.”
Diğeri;
-“Yaşarken ne kadar iyi bir baba ve mükemmel bir öğretmen olduğumdan, öğrencilerimin hayatında çok önemli roller oynadığımdan bahsetmelerini isterdim.”
Üçüncü;
-“Benim için, ‘Tanrı aşkına bakın yaşıyor, hareket ediyor’ demelerini isterdim!...”
 
***
Kasabanın papazı bütün dişlerini çektirmiş, komple yeni diş yaptırıyormuş.
Bu arada her pazar kilisede vaaz vermeye devam etmesi gerektiğinden, ilk hafta sadece 10 dakika konuşabilmiş.
İkinci hafta sadece 20 dakika konuşabilmiş ama üçüncü hafta konuşması tam 2 saat 40 dakika sürmüş.
Bunun üzerine konuşması bittikten sonra kilisedekiler papaza bunun nedenini sormuşlar.
Papaz da şöyle cevap vermiş:
-“İlk hafta diş etlerim öyle ağrıyordu ki konuşurken çok zorlandım. İkinci hafta ağzım takma dişlere alışamadığı için yine çok zorlandım. Bu hafta ise yanlışlıkla karımın takma dişlerini takmışım, susturamadım…”
 
***
Temel ile Cemal bir gün lüks bir otelin lobisinde güzel bir kadın görürler.
Temel der ki;
-“Ula Cemal, gidip bir bakayım, bu kadın bize pas verir mi?”
Temel yaklaşır ve kadına, sorar:
-“Benimle bir yemek yemek ister misunuz?”
-“Bahse girerim şu kapıdaki Mercedes sizin değildir”.
-“Değildur”.
-“Şöyle iyi durumda bir banka hesabınız da yoktur sanırım”.
-“Yoktur”.
-“Karadeniz kıyılarında şöyle iki katlı bir çiftlik eviniz de yoktur herhalde”.
-“Yoktur”.
-“Hadi o zaman çek arabanı!”
Temel boynu bükük döner Cemal’in yanına:
-“Ula Cemal, benim Limuzini sana versem Mercedes’ini bana verir misun?”
-“Verirum Temel’im”
-“Bir telefon etsem kendi bankamda bana hesap açarlar mı?”
-“Açarlar Temel’im”.
-“Tamam o da kolay da, herhalde bizim peder üçüncü katı yıkmama izin vermez...”