.

Adamın biri uzun ve yorucu bir iş gününün ardından bir kadeh içip rahatlamak istemiş.
Yakınlardaki barın kapısına geldiğinde bir bakmış, kapının önünde bir rahibe oturuyor, elinde de bir teneke kutu.
Adam kutuya birkaç bozuk para atmış, tam bara girecekken, rahibe ona içkinin zararlarından bahsetmeye başlamış; “İçkinin dünyadaki bütün kötülüklerin tek sorumlusu olduğunu, şeytanın ta kendisi olduğunu” söylemiş.
Adam bunun üzerine sinirlenmiş: “İyi ama ben bütün gün stres altında deli gibi çalışıyorum. Mesai bittikten sonra bir kadeh bir şey içmek beni kötü biri yapmaz ki? Evliyim, karıma ve çocuklarıma tapıyorum, çevremdeki herkesle iyi geçiniyorum, bazı yardım kuruluşlarında gönüllü çalışıyorum, her pazar kiliseye mutlaka gidiyorum. Şimdi ben 1 kadeh scotch içeceğim diye şeytan mı oldum?”
Rahibe ısrarla: “Seni anlıyorum oğlum, bunları seni kızdırmak için söylemedim...” demiş, “...ama içki öyle sinsi bir şeytandır ki onu içen herkes büyülenir, lanetlenir.”
Adam; “İyi de, sen nasıl bu kadar emin konuşuyorsun? Hayatında bir yudum alkol aldın mı?”
Rahibe; “Hayır, asla! Alkol denen şeytan benim dudaklarıma asla dokunmadı.”
Adam; “Peki sence bir yudum içki senin gibi inançlı bir rahibeyi lanetli bir şeytana çevirebilir mi?”
Rahibe; “Eee, bilmiyorum.”
Adam “Bak ne diyeceğim. Şimdi birlikte bara girelim. Sana bir içki ısmarlayacağım. Sadece 1 kadeh ve ondan sonra göreceksin ki, Şeytan bardağın değil, insanın içindedir.” demiş.
Bunu duyan rahibe: “Ben bu şeytan yuvasına asla girmem!..” demiş, “... ama Şeytanın bardakta değil, içimizde olduğunu söylemen ilgimi çekti. İtiraf etmeliyim ki meraklandım!”
Adam; “Tamam o halde, gel benimle içeri.” Rahibe; “Hayır oğlum ben oraya giremem. Ama bak aklıma bir fikir geldi, sen benim şu teneke kutumu al, içeri gir ve o scotch dediğin şeyi buna doldur, sonra da bana getir.”
Adam “Tamam...” demiş, içeri girmiş.
Barmene yaklaşmış: “Selam, 2 scotch istiyorum. Yalnız birini şu teneke kutuya doldurur musun?”
Barmen adama ters ters bakmış:
“O Tanrının cezası şimdi de seni mi kandırdı?”
(Kandırılmak insana mahsus, yeter ki alışkanlık yapmasın.)

Ülkede işler nasıl gidiyor merak edeniniz varsa bu fıkraları okusun:
.
Bir şirkette pazarlama bölümü ile üretim bölümü her sene bir kereye mahsus bir futbol maçı yaparlarmış.
Son yapılan maçı üretim bölümü farklı kazanmış. Ertesi gün şirkete gittiklerinde ilan panosunda gördükleri duyuru şu olmuş.
“Sevgili arkadaşlar bu sene çalışanlarımız arasında düzenlediğimiz futbol maçlarında üretim bölümü çalışanları yalnızca bir maçı galibiyetle bitirmiş olup pazarlama bölümümüz maçlardan yalnız bir maçı kaybetmiş ve sezonu büyük bir başarıyla bitirmişlerdir…”
(Bunu iktidarla muhalefet arasındaki seçim olarak düşünün)
 
***
Bir matematikçi, bir muhasebeci ve bir ekonomist (Ekonomi Bakanı) aynı işe başvururlar.
Mülakatı yapan kişi matematikçiye sorar:
-“İki kere iki kaç eder?”
Matematikçi cevap verir:
-“Dört!”
Görüşmeci sorar:
-“Kesin dört mü?”
Matematikçi kendinden emin cevaplar:
-“Evet, kesin dört!”
Matematikçi çıkar ve muhasebeci odaya girer.
Aynı soru ona yöneltilir.
Muhasebeci yanıtlar:
-“Ortalama dört eder, yüzde 10 aşağı veya yukarı oynayabilir, ama ortalama dört eder.”
Muhasebeci çıkar.
Ekonomist odaya girer, tabii yine aynı soru.
Ekonomist ayağa kalkar, kapıyı kilitler, panjurları indirir ve görüşmeciye yaklaşarak sorar:
-“Kaç etsin istersiniz?”
(İşte bizim ülkede enflasyon böyle belirleniyor…)
 
***
Genç milyonerin biri kafeterya da otururken yanına yaşlı bir adam yaklaşır.
Yaşlı adam cebinden altın kaplamalı çakmağını çıkartıp gösterip
-"Bu çakmağı, servetiniz karşılığında satın almanızı teklif ediyorum." der.
Zengin milyoner;
-"Bu basit çakmağın karşılığında servetimi mi istiyorsun. Çıldırdın mı sen!”
Yaşlı adam; “Bu tahmin ettiğiniz gibi basit çakmak değil” der ve çakmağı çakar... Çakmaktan bir cin çıkar ve sorar;
-"Buyrun bayım, benden ne istersiniz?"
Yaşlı adam: "Bana bir çay getir" der
Saniyede masaya sıcacık nefis kokusu ile çay peyda oluşuverir.
Zengin bu durumdan şaşkına döner ve sevinir.
Cebinden kalem kâğıt çıkartıp bütün servetini yaşlı adama bu çakmak karşılığına, vermeyi kabul ettiğini yazıp imzalar.
Eve geldiğinde çakmağı denemek ister ve çakmağı çakınca cin çıkar;
-"Buyurun bayım, benden ne istersiniz?"
Zengin büyük bir heyecan ve hin bir gülümseme ile: "Bana o yaşlı adama verdiğim bütün servetimi geri getirmeni, ayrıca özel bir uçak ve çok güzel bir yat istiyorum. Tabii bir de içinde, çok güzel mavi gözlü beni bekleyen sarışın bir afette olsun."
Cin mahzunlaşır;
-"Özür dilerim bayım... Ben yalnız çay ve kahve yapmasını bilirim."
(Bu fıkra da 1 koyup, 5 alacaklara gelsin…)