İnsanlar yaşadıkça bir dolu üzüntüye maruz kalıyor diye başladığım bu yazıyı okuyunca:


İnsanlar yaşadıkça bir dolu üzüntüye maruz kalıyor diye başladığım bu yazıyı okuyunca:
“Yahu bu cumartesi günü yine mi içimizi karartan yazı yazdın acaba?” diye düşünmeyin.
Sadece girizgâh.
Zira birazdan yazacağım fıkraya hazırlık aşaması olarak kabul edin.
.
“Hep benim başıma mı geliyor?” diye kendi kendinize sorarken, iç dünyanızda sıkıntılara sebep olmayın...
.
Bunlara karşı dururken azıcık sakin olmakta yarar var.
.
Misal:
..
Düğünden 3 hafta sonra yeni gelin bir aile büyüğünü aramış:
-“Efendim… John ve ben çok kötü bir şekilde kavga ettik... Bitti yani…”
Aile büyüğü olayı sakinleştirmek için:
-“Sakin ol meleğim… Bitmez... Evlilikte kavgalar işin tuzu biberidir... İlk kavganız tabii ki olacaktı... Mühim olan bundan sonra dikkat etmek…”
-“Tamam, anladım efendim… Haklısınız belki ancak cesedi şimdi ne yapacağım?”
.
Her karşılaştığınız olumsuz durumlarda kavga eder misiniz?
Hemen karşınızdakine dalar mısınız?
Genelde dayak mı atarsınız?
Yoksa dayak mı yersiniz?
.
Şu Amerikalılara bayılıyorum.
O kadar sakinler ki.
Önce durumu iyice kavrıyorlar sonrasında girişimde bulunuyorlar.
Belki de o sebeple hayatta hep kazanıyorlar.
Bizim gibi tez canlı değiller.
.
Mesela:
..
John, karısını bir başkasıyla birlikte olurken gördüğünü sinirli bir şekilde arkadaşına anlatıyormuş:
-“Sen… Sen karını bir başka herifle yatakta yakalıyorsun ve o herifin burnunun tam üzerine patlatmıyorsun! Neden?”
-“Bekliyorum...” diye cevap vermiş John...
-“Bekliyor musun? Neyi?”
-“O kaltağın daha ufak tefek biriyle çıkmasını…”
.
Madenciler ülkemizi sardığından beri üzüntüye gark olduk.
.
Kestikleri ağaçların için gözlerinden dökülen yaşları görmeyen iktidar, sırf altın uğruna bizi de görmezlikten geldi.
.
Şimdiler de ise RES’lerle ilgili kesilen ağaçlar gündeme geldi.
.
Her şekilde olan bizim ağaçlara oluyor.
İyi ama bu ağaçlardan bizim Temel’i azıcık uzak tutmak lazım.
.
Bakın nasıl?
..
Orman şefliği 'Ağaç kesecek elemanı aranıyor' diye gazeteye ilan vermiş.
Ertesi gün sıska, yaşlı ve minicik halli Temel müracaat edince Şef, adamın tipine bakıp “Olmaz…” demiş.
Temel hemen sözünü keserek:
“Bir dakika… Benim adım Temel... Henüz 72 yaşındayım... Lütfen bana bir şans verin ve neler yapabileceğimi görün!”
Orman Şefi Temel'i başından savmak için “Tamam… Madem kendine çok güveniyorsun şu karşıdaki dev meşe ağacını görüyor musun? Baltanı al ve onu kes!”
Şef daha arkasını dönüp odasına gidemeden dev ağacın yere düşüş gürültüsü ile arkasını dönünce ne görsün?
Temel omzunda baltası ile gülümsemekte...
-“N... Nasıl yapabildin bunu bu kadar kısa sürede?” demiş Şef hayretle…
Temel:
-“Uzun süre ‘Büyük Sahra Ormanı’nda çalıştım…”
-“Yani, ‘Büyük Sahra Çölü’ demek istedin değil mi?”
Temel gülümsemiş:
-“Aaa, evet... Şimdi artık oraya böyle diyorlar!”
.
Neyse bu haftalık da bu kadar.
Ancak son ikazımı yapmadan bitirmek istemiyorum.
.
Malum, sevgililer günü yaklaşıyor.
Haftaya sevgiliniz, elinize bakarak ona ne aldığınız konusunda sizi sabırsızlıkla bekleyecek.
.
Ne alacağınızı bilemem ama “Sakın Temel gibi yapmayın” ikazı ile fıkramı yazıp, bu cumartesi yazımı bitiriyorum.
..
Temel sevgililer gününde karısına ne istediğini sormuş…
“Jaguar isterim!” diye tutturmuş karısı...
“İyi bir fikir olduğunu zannetmiyorum!” demiş Temel…
Karısı yalvarmış, ağlamış, Temel’in canına okuyana kadar…
Temel sonunda razı olup ona bir Jaguar almış… Hayvan eve girer girmez kadını yemiş…