.

Bu fıkraları okuyunca aklıma “İktidarın uygulayıp, uygulayıp bir türlü başarılı olamadığı Ekonomi Programı” geldi.
Sizlere de yazıvereyim dedim.

Minarenin merdivenleri çökmüş, müezzin yukarıda kalmış ve:
“Beni kurtarın!” diye bağırıyormuş.
Karadenizlinin biri aşağıdan geçerken görmüş ve demiş ki:
-“Bir ip getirin bana, ben bunu kurtarırım.”
İp getirmişler.
İpin ucunu cami bahçesindeki ağaca bağlamış.
Diğer ucuna da taş bağlayıp yukarı fırlatmış.
Müezzin ipin ucunu tutunca aşağıdan bağırmış:
-“İpi beline sar…”
Müezzin beline bağlamış.
Karadenizli aşağıdan bağırmış:
“Atla aşağıya…”
Müezzin de atlamış tabi.
Sonuç.
Müezzin ölmüş.
Toplanan kalabalık kızgınlıkla:
“Adamı öldürdün”, “Niye böyle yaptın?” diye hesap sormuşlar.
Karadenizli cevap vermiş:
-“Vallahi ben birini bu metotla kurtardım ama minareden miydi? Yoksa kuyudan mıydı unuttum.”
***
Yağmur bardaktan boşanırcasına yağıyordu.
Temel suları sızarak mağazaya girdi: “Bana”, dedi, “eyusundan genuş bir şemsuye verun.”
Gösterilen şemsiyelerden birini beğendi ve, uzun uzun pazarlık ettikten sonra parayı ödedi.
Ardından: -“Makasinuzu rica edebilur miyum?” dedi.
Makası verdiler.
Şemsiyeyi açıp kumaşının iki yerinden iki büyük delik açtı.
Tezgâhtar: -“Ne yaptınız beyefendi! Yepyeni şemsiye böyle kesilir mi?”
Temel, tezgâhtara dik dik baktı:
-“Ha kesmeyeceğum da yağmurun dindiğuni nereden anlayacağım da?”
***
Temel tıraş olmak için berbere gitmiş.
Berber kulağındaki wolkmenin kulaklığını çıkarmasını istemiş.
Temel: “Olmaz, çıkarırsam ölürüm” demiş.
Berber, Temel'in dalga geçtiğini sanmış ve koltuğa oturunca kulağındaki kulaklığı çekip çıkarmış.
Temel gerçekten ölmüş...
Berber hayretle kulaklığı eline almış, “Ne dinliyordu acaba” diye merak edip dinlemiş.
Kulaklıktan şu ses geliyormuş:
“Nefes al... Nefes ver... Nefes al... Nefes ver...”
***
Temel, iki kulağı da yanık olarak doktora koşar doktor, “Nasıl oldu?” diye sorunca Temel:
-“Ütü yapıyordum, telefon çaldı. Telefon diye ütüyü kulağıma götürünce yandı” der.
Doktor: -“Öbür kulağın nasıl yandı peki?” diye sorar.
Temel cevaplar:
-“Onu da cankurtaran çağırırken yaktım!”
***
Salamon, büyük bir bankanın kapısı önüne tezgâh açmış, kestane pişirip satıyor, iyi de para kazanıyordu.
Bir gün kuzeni Yasef yanına sokularak.
-“Salamon, başım çok darda. Bana birkaç Frank borç verir misin?”
-“Veremem...”
-“Yapma be Salamon! Neden veremezmişsin?”
-“Veremem dedim ya... Banka ile anlaşmamız var. Ben kimseye ödünç para vermemeyi taahhüt ettim, onlarda kestane satmayacağına söz verdi.”
***
Papaz, çan kulesinde duran Zangoca hiddetle sorar:
-“Gizli gizli sen mi içiyorsun kutsal şarabı?”
Zangoçta derin bir sessizlik…
Papaz iyice köpürür:
-“Sana soruyorum be adam! Duymuyor musun beni?”
-“Hayır efendim, buradan hiçbir şey duyulmuyor ne yazık ki…”
-“Olacak şey mi! iki metre yukarıdan beni nasıl duymazsın?”
Zangoç: -“Efendim, isterseniz yer değiştirelim de görün…”
Yer değiştirirler ve Zangoc aşağıya iner, Papaz kuleye çıkar.
Bu kez Zangoç yukarı seslenir:
-“Kilise için toplanan bağışlar eksiliyor, gördünüz mü?”
Papaz hayretle cevap verir:
-“Hakikaten yahu! Buradan hiçbir şey duyulmuyormuş.”