Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Bitki genetiği ve Biyoteknolojisi alanında Doktorant olarak görev yapan Çağlar Kaya ile kendi alanında yaptığı çalışmaları İşte Çanakkale Gazetesi’ne anlattı. Çağlar Kaya, ‘’Covid-19 ile birlikte gerek ulusal gerekse de uluslararası alanda Biyoloji ve Genetik alanlarının ne derece önemli olduğu görüldü ve bu alanlara yapılacak olan yatırımların daha da fazla olması gerektiğinin özellikle de kitle iletişim araçları vasıtasıyla farkına vardık’’ dedi.

Kaya, “Bilindiği gibi dünya nüfusu yıllar geçtikçe giderek artmakta, buna ters olarak kullanılabilir tarım arazilerimiz azalmakta, bir yandan da küresel iklim değişikliklerinin olumsuz sonuçlarını almaya devam etmekteyiz. Bu gibi nedenlerle biyotik ve abiyotik stres faktörleri ile büyüme ve gelişmeyi olumsuz yönde sınırlandıran diğer faktörlerin etkisi altında canlılığını devam ettirebilen bitki tür ve çeşitlerinin belirlenmesi, mevcutlarının korunması ve geliştirilmesi önem teşkil etmektedir. Tüm bunları göz önüne aldığımızda bitki ıslahı ve modern biyoteknolojinin önemini bir kez daha anlamaktayız” ifadelerini kullandı.

Kendinizden biraz bahseder misiniz kimdir Çağlar Kaya?
01.01.1995 tarihinde İstanbul ilinin Üsküdar ilçesinde doğdum. Maltepe Orhangazi Anadolu Lisesi’nde lise eğitimini derece ile tamamlayarak, üniversite tercihlerim arasından ilk tercihim olan Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’nde Biyoteknoloji alanında lisans eğitimini kazandım. Lisans eğitimimizde mesleki deneyim kazanabilmek adına başvurduğum İstanbul Üniversitesi-Biyoteknoloji ve Gen Mühendisliği Uygulama ve Araştırma Merkezi, İstanbul Kültür Üniversitesi- Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü ve İstanbul Yenibosna-Radix Analiz Laboratuvarları Tic Aş., de Moleküler Biyoloji ve Genetik & Mikrobiyoloji Bölümlerinden kabul aldım. Buna ek olarak ÇOMÜ Eğitim Fakültesi, Pedagojik Formasyon eğitimini alarak, Çanakkale Gazi Ortaokulu’nda Fen ve Teknoloji branşında stajyer öğretmenlik yaptım. Staj uygulamasını da tamamladıktan sonra lisans eğitimimden 2016-2017 Eğitim ve Öğretim döneminde Fakülte Birincisi olarak mezun oldum ve aynı yıl içerisinde Yüksek Lisans eğitimine kabul aldım. Yüksek Lisans eğitimim sürecinde Bitki Moleküler Genetiği ve Biyoteknolojisi alanları kapsamında kazanılmış olan TÜBİTAK 1001 ARDEB Projesi ve Bilimsel Araştırma Projeleri (BAP)’nde olmak üzere aktif görevler aldım. Yüksek lisans eğitimimden 2021, Ocak ayında mezun olduktan sonra Yüksek Öğretim Kurumları (YÖK) 100/2000 Öncelikli Alanlar kapsamında Bitki Genetiği ve Biyoteknolojisi alt alanında Doktora programına kabul aldım. Hali hazırda Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’nde uzmanlık eğitimime Prof. Dr. Murat Şeker hocamın danışmanlığında devam etmekteyim.

Pandemi sürecinde sağlık tıp biyoloji alanlarında büyük değişimler ve gelişmeler yaşandı sizin alanınız bu süreçten nasıl etkilendi?
Öncelikle halen içerisinde bulunduğumuz bu küresel salgının daha fazla can kaybına sebep olmadan bitmesi ve özlediğimiz eski günlerimize en erken bir şekilde kavuşmayı temenni ediyorum. Covid-19 la birlikte gerek ulusal, gerekse de uluslararası alanda Biyoloji ve Genetik alanlarının ne derece önemli olduğu görüldü ve bu alanlara yapılacak olan yatırımların daha da fazla olması gerektiğinin özellikle de kitle iletişim araçları vasıtasıyla farkına vardık. Pandemi’nin başlarında katıldıkları programlarda meslektaşlarımın söylemiş oldukları çok beğendiğim bir sözü sizin aracılığınızla tekrar hatırlatmak istiyorum. İçerisinde bulunduğumuz bu büyük kozmosda yaşayan tüm insanlık, Biyoloji ve Genom Çağı’na Hoşgeldiniz. Gelelim bu virüsün içlerinden benim de çalışmalarımın olduğu ziraat, gıda ve genetik bilimini nasıl etkilediğine, bilindiği gibi ulusal ve küresel alanda sürdürülebilir ve güvenli gıda üretiminin sağlanması önem teşkil etmektedir. Bu anlamda ülkeler köklü politikalarını tarımsal alan ve tarımsal üretimde geliştirmişlerdir. Nitekim tarihsel süreçlerden de insanoğlunun yaşadığı dönemin zor şartlarında daimi olarak sağlık hizmetlerini ve güvenli gıdaya erişimi ön planda tuttuğunu görebilmekteyiz. Günümüzde de Covid-19 pandemisinin etkisi ile tarım ve gıda zincirinde oluşabilecek yetersizlikler, üretici bazında yaşanan gelir düşüklüğü, tüketici grubundaki insanların gıda talebi ve arzındaki değişimlerin meydana getireceği hızlı fiyat dalgalanmaları ve değişiklikleri nedeniyle gıdaya erişiminin aksaması konularındaki soru işaretleri ve kaygılar, içerisinde bulunduğumuz bu süreç içerisinde giderek artmaktadır. İşte tüm bu nedenler bizim alanımızda yani tarımsal üretimin ve bu sektörde çalışanların önemini daha da artırmaktadır. Ülkemizin araştırma ve geliştirme grubundaki öncü isimleri (TÜBİTAK, AR-GE firmaları vd. gibi) genetik ve mikrobiyoloji alanlarına ayırdıkları hibeyi artırarak ve bu alanları öncelikli alanlara taşıyarak araştırmacıları sevindirmiş ve bu durum bu ilgili alanlarda çalışmalar yapan bilim insanlarına büyük bir pekiştireç teşkil etmiştir.

Önümüzdeki günlerde ne gibi çalışma hedefleriniz var?
Bilindiği gibi dünya nüfusu yıllar geçtikçe giderek artmakta, buna ters olarak kullanılabilir tarım arazilerimiz azalmakta, bir yandan da küresel iklim değişikliklerinin olumsuz sonuçlarını almaya devam etmekteyiz. Bu gibi nedenlerle biyotik ve abiyotik stres faktörleri ile büyüme ve gelişmeyi olumsuz yönde sınırlandıran diğer faktörlerin etkisi altında canlılığını devam ettirebilen bitki tür ve çeşitlerinin belirlenmesi, mevcutlarının korunması ve geliştirilmesi önem teşkil etmektedir. Tüm bunları göz önüne aldığımızda bitki ıslahı ve modern biyoteknolojinin önemini bir kez daha anlamaktayız. Bu nedenle önümüzdeki süreçlerde yine bitki genetiği ve biyoteknolojisi alanında çalışmalar yapmak istiyorum. Özellikle bu alanda modern biyoteknolojik teknikleri kullanabileceğim, ülkemiz ve tüm insanlığa faydalı projeler yazmayı ilgili çalışmalarda aktif rol almayı hedeflemekteyim.

Genetik ve Biyoteknoloji alanından biraz bahseder misiniz? Hangi alanlarda ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz?
Biyoteknolojinin tanımını birçok referans kaynakta çok farklı şekilde görebilmekteyiz. Bunlara örnek olarak biyoteknolojiyi: teknolojinin biyolojik varlıklara uygulanması olarak ifade edebileceğimiz gibi, bir bitki, hayvan veya mikroorganizmanın bir kısmını veya tamamını kullanarak genetik mühendisliği teknikleri ile mevcut ürünlerden daha üstün niteliklere sahip yeni ürünler meydana getirme teknolojisi olarak da ifade edebiliriz. Biyoteknoloji disiplini, Bitki Biyoteknolojisi, Hayvan Biyoteknolojisi, Enzim ve Mikrobiyal Biyoteknoloji, Çevre Biyoteknolojisi, Tıbbi Biyoteknoloji ve Gıda Biyoteknolojisi vd. gibi birçok alt alana ayrılmaktadır. Her ne kadar ayrı birer başlık olarak görülse de bu alt alanlar birbirinden ayrı düşünülemez. Her alan bir diğeri ile interaksiyonlu haldedir ve iç içe geçmiştir. Bugün biyoteknoloji, tıbbi bitki üretimi, kanser ve benzeri ciddi hastalıkların önlenmesi ile tedavisi, insan sağlığı konusunda yararlı protein üretimi, hasar oluşmuş beyin hücrelerinin onarılması, organik atıklar üzerinden elde edecek bakteriler ve enerji kazanımı gibi konularda başvurulan teknoloji haline gelmiştir ve her geçen zaman daha da güçlenen bir sektör haline gelmeye devam etmektedir. Kalıtım bilimi olarak da ifade edilen genetik ise, organizmalardaki kalıtım ve çeşitliliği inceleyen biyoloji biliminin bir dalıdır. Genetik bilimi, fonksiyonel bir enzimin veya bir proteinin üretilmesini teşkil eden en küçük DNA parçası olan genlerimizi, bunların fonksiyonlarını, birbirleri arasındaki etkileşim mekanizmalarını ve bir nesilden diğerine nasıl geçtiğini incelemektedir. Günümüzde gerek biyoteknoloji gerekse de genetik disiplinleri popüler bilimler arasında sayılmakta ve ülkemizde de bu bilimlerdeki çalışmalara yatırımlar giderek artmaktadır. Ben biraz önce ifade ettiğim biyoteknoloji alt alanlarından bitki biyoteknolojisi ve genetiği alanında araştırmalar ve çalışmalar yapmaktayım. Daha önce de  Lisans ve Yüksek Lisans sürecimde bir bitki popülasyonundaki genetik çeşitliliğin belirlenmesi noktasında kullanılan moleküler markır teknolojileri üzerine tez çalışmalarımı ve diğer benzeri çalışmalarımı yapmıştım.
 
Çanakkale ve Türkiye özelinde bölümünüzden çıkan öğrenciler yeterince alanlarında çalışabiliyor mu? Onlara ne gibi alan açılırsa başarılı işlere imza atılması mümkün olur?
Biyoteknoloji veya Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümlerinden mezun olan öğrenciler son yıllarda giderek artan talep doğrultusunda biyoteknolojik yöntemleri kullanmaya ihtiyaç duyan bitkisel, hayvansal, enzim ve mikrobiyal üretim sektörünün her bir basamağında görev alabilmektedirler. Tarım ve Orman Bakanlığı ve ilgili kuruluşları, Sağlık Bakanlığı, Araştırma Enstitüleri, Biyoteknoloji Enstitüleri, Tohumculuk, Fide-Fidan, Seracılık Sektörleri, Tarımsal Analiz Laboratuvarları, Faaliyet alanı Biyoteknoloji olan özel sektörler, Zirai Karantina ve İl Kontrol Laboratuvarları, Araştırıcı ve Öğretim Üyesi olarak Üniversiteler, Tarım Kredi Kooperatifleri, Yem Sanayi, Belediyeler ve Kurumları, Ziraat Bankası ve diğer kamu kurum ve kuruluşları, Hastaneler, Kök Hücre Merkezleri vd. gibi kurum ve kuruluşlarda istihdam olanakları bulabilmektedirler. Bu röportaj sayesinde konuyla ilgilenen herkeste ufakta olsa bir merak uyandırabildiysem ne mutlu bana. Tüm meslektaşlarıma ve bu röportajı okuyan tüm okurlara en derin sevgilerimi sunuyor, çok teşekkür ediyorum. En kısa sürede normalleştiğimiz günlerde görüşmek üzere. Kalın sağlıcakla.

Röportaj: İbrahim Akın Kazancı