Kişi başına elektrik tüketimi artıyor. İnsan yaşamını kolaylaştıran bütün alet ekipman elektrikle çalışıyor. Elektrik tasarrufu konusunda insanoğlu çok duyarlı davranmıyor.

 Kişi başına elektrik tüketimi artıyor. İnsan yaşamını kolaylaştıran bütün alet ekipman elektrikle çalışıyor. Elektrik tasarrufu konusunda insanoğlu çok duyarlı davranmıyor. Haliyle elektrik üretmek için dünya olabildiğince kömür, doğalgaz ve petrol tüketiyor. Atmosferde karbondioksit artıyor, metan artıyor, haliyle atmosferin ortalama sıcaklığı da artıyor. Dünya ekosistemi bu artışı dengeleyebiliyor aslında. Ancak artan sıcaklıklar dağ zirvelerindeki ve kutuplardaki buzulları küçültüyor. Okyanuslarda oluşan dev dalgalar atmosfer sıcaklığını balanse etmede kısmen etkili oluyor.
Yapılan araştırmalarda ortalama sıcaklıkların artışı daha çok en düşük sıcaklıkların yükselmesi şeklinde ortaya çıkıyor. Şöyle ki yaşlılarımızın dediği gibi nerde o eski kışlar misali kış ayları eskiye göre daha ılıman geçiyor. Kırağılı ve karla kaplı gün sayıları sürekli azalma eğilimi gösteriyor. Her ne kadar 2004 ve 2006 yıllarında afet derecesinde kışlar yaşamış olsak da, kısa süren bu soğuklar ortalama sıcaklığın yükselmesini etkilemiyor.
Ortalama sıcaklıkları az da olsa yaz aylarında kaydedilen en yüksek sıcaklıklar da artırıyor. Geçtiğimiz yaz uzun yılların en sıcak yazını yaşadık neredeyse. Bu seneki sıcaklıklar geçen senenin rekorlarını kırmaya devam ediyor. Yaz aylarındaki sıcaklıkların kısmen yükselmesi de genel ortalamayı artıran bir unsur. Netice itibariyle ısınıyoruz.
Sıcaklık ortalamalarının yükselmesi aslında fosil yakıt tüketiminin artmasına bağlı olarak ortaya çıkıyor. Kömür, doğalgaz ve petrol ürünlerinin tüketimi bu şekilde arttığı sürece, havadaki karbondioksit oranı sürekli artacak ve havanın ısı taşıma kapasitesi yükselecektir. Enerji üretimiyle ilgili olarak tüm dünya çok ciddi yatırımlar yapmaktadır. Doğal enerji kaynakları yerine ucuz fosil yakıt kullanımının artması gelecekte bulunduğumuz kuşakta kışları epey ısıtacak gibi görünüyor. Fosil yakıt tüketimine bağlı olarak yapılan hesaplamalarda ortalama sıcaklığın dört dereceye kadar artacağı tahmin ediliyor ki, böyle bir durumda Çanakkale subtropik kuşağa yaklaşacak demektir.
Elbette sıcaklık artışına bağlı olarak havanın nem taşıma kapasitesi artmakta ve yağış miktarını düşürmektedir. Yağışın azalması su kaynaklarındaki rezervlerin düşmesi demektir. Gerek sıcaklığın artması ve gerekse yağışın azalması özellikle tarımsal üretimde eskiden olduğu gibi kurağa ve sıcağa dayanıklı türlere yönelimi hızlandıracaktır. Bunların da başında zeytin, bağ, badem ile buğday, arpa, bakla, burçak gibi ürünler gelmektedir. Tarihte de bu ürünlerin yörede ön planda olduğu dikkati çekmektedir.
Teknolojinin gücü sayesinde çok farklı ürün tür ve çeşitlerini yetiştirilebilen bölge sıcaklık artışı ve kuraklığa bağlı olarak yetiştiriciliği daha ekonomik ürünlere yönelmek zorunda olacaktır. Isınınca odun kömür derdi daha az olur belki. Ancak üretimde teknolojinin biçare kaldığı yerlerde iklime uymak daha önemli olmalı mutlaka.