Memlekette nerdeyse atasözü oldu.

Memlekette nerdeyse atasözü oldu. Deprem değil bina öldürür diyorlar. İnsanımız ne hikmetse zeytinyağı gibi her şeyden sıyırıyor kendini.
Elbette her ikisi de öldürmez. Biri doğal olarak oluyor zaten. Ne zaman olacağı da bilinmiyor. Binanın da suçu yok elbette. Onu da insan yapıyor. Zaten insan öldürür diyebilse bu millet, depremler vız gelip tırıst gidecek. Binlerce can toprağa düşmeyecek.
Türkiye deprem kuşağında olan bir ülke. Yüzlerce yerle bir olan medeniyetler var bu topraklarda. Depremlerin izleri hala duruyor. Taş taş üstünde kalmayan yerler var.
Bilim dünyası araştırmalarını bir bir açıklıyor. Araştırmalara göre Türkiye’nin neredeyse tamamı yıkıcı deprem riski taşıyor. Karaman ili dışında risksiz bölge bulunmuyor.
Türkiye yakın tarihte Gölcük ve Düzce depremlerini yaşadı. Binlerce insanımız toprak oldu. Yenice depremini yaşayanlar var. Erzincan depremi daha dün gibi.
Her altı yılda bir 6 şiddetin üzerinde deprem olan bu memlekette, ne yazık ki hala depreme dayanıklı bina yapılamıyor. Neden mi?
Deprem felaketlerinde can kayıplarının birinci suçlusu elbette insanımızdır.
Binaların projelerini, planlarını çizenler, planları uygulamaya aktaranlar bizim insanımızdır. Elbette plan ve projelerde statik hesaplarını yapanlar da memleketin insanıdır.
Demir ve çimento hesaplarını yapanlar da, demirden, çimentodan çalanlar da Türk insanıdır.
Listeyi çok uzatmaya gerek yok. Beş gündür memleket inşaat ve deprem uzmanı oldu neredeyse. Daha önce de onlarca kez uzmanları izleye izleye uzman olmuştu. Hiç kimse meselenin temelin inmemişti.
İnsanı ne deprem ne de bina öldürür. Ayan beyan insan öldürür.
Bu memlekette bir vatandaşımız benim ihmalim yüzünden öldü diyen tek bir idareci çıkmadı. Çıkmadığı, sorgulanmadığı, suçlanmadığı sürece de depremler ağlatmaya devam edecektir.
Bu memlekette, depreme dayanıksız raporu verilen binalar, yıkılmadığı sürece, kamu görevlileri görevlerini yağmadığı sürece, onca insan benim yüzümden öldü demediği sürece ne yazık ki depremler can almaya devam edecek.
Bu memlekette, iki yılda bir imar affı çıkarıp, çarık çürük, aynı zamanda kaçak olarak yapılan, plansız projesiz binalara tapu veren, oturma izni veren memleket idarecileri suç bizde demediği sürece ne yazık ki canlar yanmaya devam edecek.
Dün Elazığ-Malatya, bugün İzmir’de onlarca ocağa ateş düştü. Yarın nereye düşeceği belli değil.
Gelecek yirmi yılda bu memlekette en az 6 şiddetinde, 4 deprem daha olacak. Bu memleketin ortalaması bu. Kaçış yok.
Depremden kaçış olmadığına göre, yüzbinlerce binayı, konutu, evi bu millet kanundan niye kaçırır anlamak mümkün değil.
Depremden kaçış olmadığına göre, bu millet çimentodan, demirden neden çalar anlamak çok zor.
Depremden kaçış olmadığına göre, oturulmaz raporu olduğu halde bu binaları neden kullanır bu millet anlamak mümkün değil.
Anlamak çok kolay aslında da insanın dili varmıyor.