Sabah sabah balkonumda kahvaltı ediyorum.


Sabah sabah balkonumda kahvaltı ediyorum.
Ortalık sessiz sakin.
Rüzgar kesmiş kendisini,
Yaprakları bile kıpırdatmıyor.
.
Uzaktan geliyor,
Birbiriyle oynaşan kuş sesleri,
Aşağıda ise,
Oynaşan yavru kediler.
.
Arada sırada geçen arabaların egzoz sesleri, motor gürültüleri sessizliği bozuyor.
Eh,
Yapacak bir şey yok…
.
Adamın önüne atlayıp:
“Geçme kardeşim mi?” diyeceğiz.
“Ali Kıran, baş kesen*” gibi.
.
Anlayacağınız relaks vaziyetleri içinde,
Sükûnetle güne hazırlanıyorum.
.
Derken,
Bir araba.
Acelesi olmayan bir şekilde,
Caddeden geçiyor.
.
Teybi açmış sonuna kadar.
.
Ne zaman?
Sabah, sabah…
.
İbrahim Erkal (rahmetli)
Yanık yanık söylüyor:
“Çare gelmez, ağlamaktan…
Ayrılır mı, et tırnaktan?
Başka yol yok, ayrılmaktan,

Farzet sevgi yalan yârim…”
.
Düşündüm de,
Bu adam (veya genç) akşam ne yaşadı acaba?
Nerde kaldın be koçum?
Arabadaki “Damar” şarkınla kime, ne özlemin var?
Güneş doğdu kendine gel artık.
.
Nasıl sevdin de, sabah sabah “Kargalar bokunu yemeden” sen yollara düşüp, “Başka yol yok ayrılmaktan” diyerek çölde gezen “Mecnun” gibi dolanıp duruyorsun?
.
Allah rahmet eylesin “İbrahim Erkal”, neler yaşadı da:
Damardan girip, beyinde biten,
İnsanı hayal dünyasında sarı buğdaylar arasında koşturan,
Hit olmuş bu muhteşem şarkısını yazdı.
.
“Haydi yazdın” diyelim:
Ben kahvaltı ederken caddeyi inleten bu kardeşimize neleri hatırlattın?
.
Müzik yapımcılarına sesleniyorum:
Lütfen böylesi bir müzik parçasını piyasaya sürerken girişine şöyle bir not ekleyiniz:
“Sabah sabah millet kahvaltı ederken çalmayınız.”
.
Zira:
Sen hüzünlendin, ağladın zorladın.
Kendini deşarj ettin.
.
Biz ne yapacağız be birader?
Gömdün dünyanın olanca ayrılık hislerini kalbimize.
Sabahın köründe kuş sesi dinleyip, afyon patlatırken:
Yaptığın oldu mu?
.
Eğer bu yazımı okuduysan,
Kendini de tanıdıysan,
Yapacağın tek şey var:
Akşama “Anzarotu” al gel,
Beraberce, bana yüklediğin efkarı dağıtalım…
Yoksa var ya!
Kulaklarını “çınım çınım” çınlatacağım…
.
Sonra “Beni kim andı acaba?” diyerek düşünüp, durma…
.
(*Ali Kıran, başkesen: Kabadayılık, zorbalık eden. Çevresine karşı zor kullanan, baskı yapan)
 
***
Cumartesi olur da fıkra olmaz mı?
.
Adamın biri yeni arabası ile ilk defa yola çıkmış.
Radyoyu açmak istemiş ama kanal ayar düğmesini bulamamış.
Hemen servisi arayıp sormuş. Servis elemanı:
“Beyefendi bu yeni model bir radyo, siz ne dinlemek istediğinizi söyleyin o size uygun kanalı bulur” demiş.
Adam hemen radyoya seslenmiş:
“Iglesias!”
Radyodan ses gelmiş:
“Julio mu? Enrico mu?”
Adam “Julio” dediği anda radyo İspanya’da bir yerel radyo kanalı bulmuş.
Julio Iglesias’ın en sevdiği şarkısı çalıyormuş.
Müzik bitince: “Ceksın” demiş.
Radyo sormuş:
“Maykıl mı? Cenıt mı?”
Adam: “Maykıl” demiş.
Radyo “Sooooo beat it just biid it Maykıl Ceksın” çalmaya başlamış.
Adam arabadan memnun, keyifle yola devam ederken telefonu çalmış.
Arayan kardeşiymiş.
Aralarında tartışma çıkmış ve adam sinirle:
“Palavracıııııııı… Yalancııııııı…” diye bağırmış.
O sırada radyo sormuş:
“Hangi siyasetçi?”