Programda Çanakkale’yi ve Kirazlı Balaban’da devam eden altın arama faaliyetleri ile ilgili süreci anlatan Başkan Ülgür Gökhan, “Kazdağları’nın bir ekosistem olduğunu belirterek, 13 bin değil, yüzbinlerce ağaç kesildi. Siyanürün toprağa karışmaması mümkün değil. Biz korumalıyız, neden yok ediyoruz?” dedi.
Gökhan, “İlk ÇED idari mahkemede Danıştay tarafından iptal edildi. Tekrar geldi. Bütün bu süreçler devam ediyor. En son 2018 senesinde Danıştay ÇED’i onayladı. Hemen ardından orada faaliyet başladı. Orman kesimleri devam ediyordu ancak ÇED kararı ile beraber hızlı bir biçimde topraklarda ortadan kaldırıldı. Siyanürlü altın işletmesi hazırlığı başladı. Yani mahkeme süreci devam ederken de işlemler devam etti. ÇED raporunda ifade edilen rakamın çok üzerinde orman kesimi yapıldı. ‘13 bin civarında ağaç kesildi’ diyorlar. Biz de, ‘195 bin ağaç kesildiğini’ belirttik. Alan olarak, 2 bin dönüm alan yok edildi. 2 milyon metrekareden bahsediyoruz. Bu bir bölümü. Daha 613 Hektarlık bir alanda ÇED izni var. Bunun sadece şu an itibari ile 212 hektarında bunlar yapıldı. Ancak burada 13 bin değil, yüzbinlerce ağaç kesildi. Onlar sadece ticari anlamdaki ağaçları saymaya çalışıyorlar. Çapı belli bir metreden küçük olan ağaçları saymıyorlar. Olay sadece ağaç değil. Bu bir ekosistem. Oradaki alanların tamamı yok ediliyor. Toprak sıyrılıyor. Hayvanlar için önemli olan kısımda, endemik bitkiler de yok ediliyor. O yöreye özgü 7 tane endemik bitki var. Bu dünyanın başka hiçbir yerinde yok” diye konuştu.
“BU NOKTADA YÖRE KAVRAMI ÜZERİNDE DURMAK GEREKİR”
Kazdağları’nın bir dağdan ibaret olmadığı bir ekosistem olduğunu belirten Başkan Gökhan, “Biga Yarımadası, buraya Biga Yarımadası diyoruz. BigaYarımadası, Edremit Körfez, boğazdan geçip Marmara’dan gelen bir bölge. Adı üstünde Kazdağları. Bu bir ekosistem. Bunu ben söylemiyorum. Ben iddia etmiyorum. Bunu bilim söylüyor. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesinden profesörler söylüyor. Makaleleri var. Diyor ki; ‘Biga Yarımadası Kazdağı etkisinde herhangi bir uygulama söz konusu olduğunda Kazdağı yalnız dağın yüksek bölümleri ve dorukları olarak ele alınmamalıdır’. Bu noktada yöre kavramı üzerinde durmak gerekir: Yöre tanım olarak doğal coğrafi özelliklerin bir bütünlük gösteren en küçük coğrafya birimidir. Dolayısı ile Kazdağları bütün tepesi, ovası. Hepsi bir bütündür ve ekosistemdir. Ekosistem derken, birbirleri ile etkileşen demek” dedi. 
“ÜRÜNLER KAZDAĞLARI EKOSİSTEMİ İLE YETİŞİYOR”
Bölgede yetişen ürünlerin Kazdağları ekosistemi ile yetiştiğini belirten Başkan Gökhan, “Buraya Çanakkale domatesi, Bayramiç beyazı, Kapya Biberi, Ezine peyniri getirdik. Neden? Çünkü bunlar bu yörede Kazdağları’nın yarattığı ekosistemin topraklarında yetişen ürünler. Ezine peynirinden örnek vermek gerekirse, Ezine peyniri o yörede yetişmiş olması gereken koyun ve keçilerden oluşan sütlerden yapılır. Üretim alanı tarifi yapılıyor. ‘Ezine, Bayramiç, Ayvacık ilçelerinin tamamı ile Çanakkale Merkez İlçeye bağlı Kirazlı köyleri tamda bu altın madeni işletmesinin olduğu köy’. Ürününü ayırt edici özellikleri çok önemli. Üretimin yapıldığı bölge, gerek bitki örtüsü, gerekse iklim olarak Kazdağları’ndan etkilenmektedir. Kazdağları bölgeye bol yağış ile birlikte zengin bir bitki örtüsü ve bol oksijen sağlamaktadır. Biz, ormanları kesiyoruz oksijen gidiyor. Suları kirletiyoruz suda gidiyor. Ezine peyniri gidiyor. Süt hayvanlarının tümü doğal olarak beslenmektedir. Hayvanların yediği yem direk sütün tat ve aromasını etkilediği için, bu peynire de çok güzel ve kendine özgü bir tat vermektedir. Nerede? Kirazlı bölgesinde, diğer ilçelerde ve Kazdağları bölgesinde. Bu ürünler varsa bunlar Kazdağları ekosisteminden yaratılan ürünler. Bu ekosistemi yaratan Kazdağları’nda çıkan sular ve alüvyonlar. Çanakkale’de domatesin yetiştiği alan Kumkale Ovası, Bayramiç Beyazı, Biga Ovası, Bütün bu ovalar bu dağlardan süzülen sular ve onların getirdiği topraklarla beslenmekte” dedi. 
 “NEDEN YOK EDİYORUZ?”
“Doğaya dokunduğun zaman nereden tokat atacağını bilemezsin” diyen Gökhan, “Çünkü yenisini yapma şansımız yok. Bu kaybolursa, çocuğum, torunum bunları göremez. Şu anda hazır elimizin altında bu değerler varsa, neden yok ediyoruz. Ormanların altındaki altını aldın, pisliğini ve zehrini bıraktın. Bu doğa. Doğayı yok etmeyeceksin. Doğaya dokunduğun zaman nereden tokat atacağını bilemezsin. Ormanı yok ettin, koca dağı yok ettin, suyu, havayı kirlettin. Maalesef yörenin köyleri de geçici menfaatlerini düşünüyorlar. Daha doğrusu ihtiyaçları var. Çünkü o güzelim köylerde, tarım, hayvancılık yok edildi. İnsanlarda gelir için bunlara sarılıyor. Yaşam sürmeye çalışıyorlar” dedi.
Altuğ Acer