Geçtiğimiz sene özellikle kış aylarında yaşanan fiyat sıkıntıları, çiftçilerin yaşadığı maliyet ve hastalık sıkıntıları, Bakanlık tarafından atılması istenen adımlar, sanayici ve üretici alış verişindeki sıkıntılar, ürünün tarla ve raflardaki farklı fiyatları başta olmak üzere, tarımda yaşanan sıkıntıları ve çözüm yollarını dile getiren Başkan Kaya, sorunların klimalı odalardaki masaların başında değil, 40 derece sıcaklığın altında çalışan üreticinin yanında çözülebileceğini söyledi.
“TÜKETİCİYE DE GÖREV DÜŞÜYOR”
Bir radyo programında tarımı değerlendiren Çanakkale Ziraat Odası Başkanı İsmail Kaya “Kış aylarında sebze ve meyve fiyatlarının, yüksek fiyatlara çıkmasında ciddi şekilde kamuoyunda ses getiren ve tüketici tarafından sıkıntılı söylemleri olan ki şu anda tüketici kanadında bir sessizlik hâkim.  Tüketici kanadında ne hâkim ona bakacak olursak, tüketici kanadında domates şu anda tarlada 50 kuruş, 60 kuruş, 70 kuruş. Domatesin, ürünün kalitesine göre değişiyor. Ama şu anda biz tarladan 1 liraya tarladan domates veremiyoruz.  Bu, tabi ki tüketici için daha ucuz ürün yeme noktasında domates elde ettiler. Daha hesaplı yeme noktasında iyi bir şey. Ama  aynı şeyi üretici için söyleyemeyeceğim,. Çünkü ciddi maliyetli olan bir şey.  Domates üzerinden konuşacak olursak ciddi maliyetleri olan bir şey. Dolayısı ile bunun hiçbir zaman için bizim domatesi tarladan 5 liraya, 6 liraya satalım beklentisi üreticide hiçbir zaman olmadı. Bundan sonra da olmaz. Ama biz 50 kuruşa da tarlamızdan eğer bir domatesi vermek zorunda kalıyorsak işte burada sorun var demektir.  Bu sorunu nasıl çözeceğimizi konuşmamız gerektiğini düşünüyorum.  Burada tüketicilerimize de işler düştüğünü düşünüyorum” dedi. 
“ÇİFTÇİ HASTALIKLAR KONUSUNDA TECRÜBELİ”
Çiftçinin tecrübesi ile hastalıkları asgariye indirdiğini belirten İsmail Kaya “Hastalık var.  Aslında geçmiş yıllarda yaşanan hastalıklar aynen devam ediyor. Ama üreticilerin geçmiş yıllardan çıkarttıkları dersler var ve hastalığı arazilerine sokmuyorlar.  Öyle güzel çalışmalar yapıyorlar ki geçmiş yıllarda çıkarttıkları derslere de önüne koyarak, hastalıklarla mücadele noktasında başarılı bir yıl gidiyor.  Ama önümüzdeki günlerde bilmediğimiz, tanımadığımız veya bizim tanıdığımız ama geçmiş yıllarda kullandığımız ilaçlama yöntemleri işe yaramadığı noktada, yine hastalıklarla mücadele noktasında üreticilerimiz her zaman başarısız bir şekilde karşı karşıya başarısız da kalabilir.  Ama bizim temennimiz bitki koruma, yani zirai mücadele noktasında, üreticilerimizin hastalıklarla mücadele noktasında,  başarılı olması demek,  ürünün pazarda daha uygun satılması demek” dedi.
“ÇİFTÇİLER BİR AN ÖNCE MALINI SATIP KAZANCINI CEBİNE KOYMAK İSTİYOR”
Geçtiğimiz yıl yaşanan patates ve soğan depolamalarını doğal karşılayan Başkan İsmail Kaya, “Unutmayalım ki biz zarar etmeyelim zaten çok para kazanmayı hedeflemiyoruz.  Zarar edince işte o zaman biz sıkıntıya düşüyoruz.  Nasıl sıkıntıya düşüyoruz?  Önümüzdeki yıl sermayemizin kalmaması demek ve önümüzdeki yıl da üretim olmayacak demek. Zaman zaman fiyat artışları üretimin azlığından meydana geliyor.  Bunu da bu yıl yaşadık.  Patateste soğanda yaşadık ve depo kovalamaya başladık.  Millet daha fazla kazanabilmek için tabi ki deposuna koyacak” dedi.
“ÜRETİCİYE ZARAR ETTİRMEMEK İÇİN TABAN FİYAT OLUŞMALI”
Taban tavan fiyat dengesinin önemine değinen Başkan Kaya “Dünyada beşinci sıradayız üretimde ve ciddi bir üretim ülkesiyiz.  Biz de bunu nasıl kara dönüştürebiliriz ve bu ürünlerimizi nasıl satabiliriz peşinde olmamız gerekiyor.  Zaman zaman pazarlarda ürünlerin fiyatı pahalı olduğu ve zaman zaman da bu günle de olduğu gibi ürünlerin daha ucuz fiyatlarda satıldığı konuşuluyor. Bizim bunun önüne geçmemiz gerekiyor.  Bunun önüne geçmemiz için de belli adımlar atmamız gerekiyor. Bu adımları da kim atacak? Bu adımları bakanlık atacak.  Üretici ürününü dikerken fiyatının belli olması lazım. Bazı ürünlerde eğer ki üreticiyi de korumak istiyorsanız, tüketiciyi de korumak istiyorsanız, taban- tavan fiyatı diye bizim üzerinde ciddi şekilde çalıştığımız, bunu bakanlığa da rapor ettiğimiz, kendi birliklerimize de rapor ettiğimiz ve bunu zaman zaman da anlatacağımız programı gündeme alınması taraftarıyım. Yani üretici domates mi üretti, ürettiği domatesin maliyet hesaplarının bir şekilde bilirkişiler tarafından yapılarak, üreticinin zarar etmeyeceği taban fiyatının oluşturulması gerektiğini düşünüyorum.  Yani ne olmalı? Ne olursa olsun domates 1 Liranın altında tarladan satılmasın” dedi.
“KLİMALI ODALARDAN ÜRETİCİNİN SORUNUNU ÇÖZME ŞANSINIZ YOK”
Ziraat Fakültelerinden mezun olacak öğrencilere de seslenen Başkan İsmail Kaya “ Ziraat Fakültesi’nde biz geçmiş dönemlerde bunu söyledik. İnşallah bu yıl bugünlerde tekrar dile getireceğiz. Burada bir sürü ziraat mühendisi arkadaşımız yetişiyor. Biz bu arkadaşlarımızın tarımı daha iyi öğrenebilmeleri için, tarımın altından gelmeleri için gerekli adımlar atılması gerektiğini istiyoruz.  Bu adımlar nasıl atılır? Buradaki arkadaşlarımız en azından stajlarını, üretim yapan bizim üreticilerimiz var ciddi üreticiler, bu bölge üretim bölgesi.  O üreticilerimizin yanında staj yaparak, çalışarak veyahut o üreticilerimizin yanında çıraklık yaparak diyelim, bunun eski ismini söyleyeyim ben size çıraklık yaparak öğrenmeleri, sahada öğrenmeleri, yarından sonra o diplomaları aldıktan sonra, masaların başına geçtiklerinde üreticinin halini daha iyi anlayacaklardır, üreticinin halini daha iyi sorgulayacaklardır. Bakın klimalı odalarda, klimalı çalışma ortamlarında kırk derece sıcağın altında çalışan işçinin veyahut üreticinin sorununu çözme şansınız hiç yok.” dedi.
 “ANKARA TARIMINA GÖRE SORUNLAR ÇÖZÜLEMEZ”
Kaya “Bir diğer konu tarımın sorunlarını yalnızca Ankara’daki çiftçilik yapan kişiyi takip etmekle olmaz. Ankara’da farklı, Mersin’de farklı, Adana’da farklı, Çanakkale’de farklı tarım yapılıyor. İklimler de değişik. Dolayısıyla bizim Çanakkale’de biliyorsunuz burada Batak Ovası dediğimiz yerde yapılan tarımla biz yine Musa Köy tarafında, Çan yolu üzerinde veyahut Yukarı Okçular dediğimiz birazcık da tepe noktalarda yapılan tarım aynı tarım değil. Aynı sorunlar da değil. Bir tanesi sulu tarım yapıyor farklı sorunları var, bir tanesi kuru tarım yapıyor farklı sorunları var. Bir tanesi meyve üretiyor farklı sorunları var, bir tanesi hayvancılık yapıyor yine farklı sorunları var. Dolayısıyla biz ürün ürün sorunların üzerine gitmemiz gerekiyor. Biz eğer ki ürün ürün bu sorunların üzerine gitmezsek, başarılı olacağımızı ben düşünmüyorum. Ama eğer ki bu sorunların mısırda ne sorun var, nasıl çözebiliriz, yani üretici nasıl sorunlar yaşıyor nasıl çözebiliriz diye gidersek ürün ürün bölgemizdeki sorunları ülkemizle beraber ülkemizdeki sorunların ürün ürün üzerine gitmemiz gerektiğini düşünüyorum. Burada herkesin kendi dalında ama sahada”  dedi.
“ÜRETİCİYE PAZARDA YER GÖSTERİLSİN”
Kaya “Köylülerin pazara girişlerinde sıkıntı var, olmaması gerekiyor. Üretici pazarları adı altında pazarlar var. Çanakkale’de de ilçelerimizde de. Ama bu pazarlar satılmış. Bu Pazar yerleri ikişer üçer metre ayarlanmış, haftada iki defa üç defa pazar olan yerlerde bu yerler satılmış. Kime satılmış, üreticilere satılmış. Kaç tane üreticiye satılmış, 50 tane 100 tane üreticiye satılmış. Çanakkale’de 50 bin tane üretici aile var. 50 bin tane üretici ailenin yaşadığı ilde yaşıyoruz. Dolayısıyla bunların tamamının pazara çıkacak diye bir şey yok. Ama eğer ben bir ürün ürettiysem ve bu ürünü pazarlayamadıysam ve ben bunu pazara götüreyim, domatesim çürümesin satayım diyorsan ben sabah pazar yerinin önüne geldiğimde ben şunu istiyorum; oradaki zabıta arkadaşa, görevli arkadaşa ‘ ben buraya 500 kilo domates getirdim, kendim ürettim, belgem bu’  diye gösterip, ‘bana bir yer verir misiniz’ dediğinde oradaki görevli arkadaşın, üreticimize yer gösterme zorunluluğunun gelmesini istiyoruz” dedi.
 “BANKALAR ÜRETİCİNİN YANINDA OLMALI”
Herkesin kendine çeki düzen vermesi gerektiğini söyleyen Kaya, “Üreticilerimizin sorununa gelecek olursak.  Üreticilerimizin sorunu kesinlikle yerinde tespitlerle yapılması gerekir. Ben tekrar altını çiziyorum.  Bu sektörde finansçısından tutun, tedarikçisine kadar bu sistemin beslediği çok sektör var. Ciddi şekilde işçi çalıştıran sektör, ciddi şekilde hammadde kullanan sektör. Aynı hammaddelerini önümüzdeki yıllarda bir kez daha kullanıyorlar. Ciddi şekilde, makine ekipman kullanılan bir sektör, ciddi şekilde kredi kullanan sektör. Üretimin yüzde 70’i, 80’i kullanılan kredilerle oluyor.  Bizim finansçısından tutun, tedarikçisine kadar aklımızı başımıza almamız gerekiyor. Ben duyuyorum bazı üreticilerden ‘bankaya gittik bizi oyalıyorlar’ Neden? Çünkü geçen sene şu kadar kredi almıştık ama şimdi bu sene vermiyorlar” dedi.
Dilek Akşen