“Cambaza Bak Oyunu” Oynanıyor

Kesk’e bağlı sendika başkan yönetim kurulu üyeleri ile sendika üyeleri KESK Çanakkale Şubeler Platformu “Halktan yana, demokratik halk bütçesi istiyoruz” sloganı ile İskele Meydanında toplandı. İskele Meydanında gerçekleşen kitlesel basın açıklamasında ilk olarak Çanakkale Tabip Odası Başkanı Ayşe Güneş konuşma yaptı. Güneş konuşmasında Tabipleri Birliği’ni hedef alan dava Merkez Konseyi üyelerinin görevden alınması’ nı eleştirdi. Güneş konuşmasında eşitlik, özgürlük, demokrasi, adalet, sağlık yoksa; mücadele haktır! Bu mücadeleyi” sürdüreceğiz dedi. Ardından KESK Şubeler Platformu adına konuşma yapan SES Şube Başkanı Mehmet Apaydın konuşmasına Türk Tabipler Birliğine her  zaman olduğu gibi bu günde destek olacaklarını haklı davalarında onları destekleyeceklerini belirterek başladı. Apaydın ardından konuşmasının devamında “iktidarın Her şeyin kapalı kapılar ardında kalmasını, 11 Aralık’ta TBMM Genel Kuruluna getirilecek bütçe teklifinin alelacele kabul edilmesini istediğini belirterek  “Yaklaşık bir aydır TBMM’de 2024 Bütçe Kanun Teklifi görüşülüyor. İktidar bu teklifin içyüzünü halkın, emekçilerin öğrenmesini, bütçe hakkına sahip çıkmasını istemiyor. Her şeyin kapalı kapılar ardında kalmasını, 11 Aralık’ta TBMM Genel Kuruluna getirilecek bütçe teklifinin alelacele kabul edilmesini istiyor. “Cambaza bak oyunu” ile dikkatleri başka yöne çekmek, gündemini değiştirmek için elinden geleni yapıyor. Her güne Anayasa değişikliği, 50+1, “İsrail terör devletidir” tartışmaları ile uyanıyoruz. Oysa iktidar arka planda İsrail’le siyasi, ticari, askeri ilişkilerini askıya almaya yanaşmıyor, limanlarımızdan İsrail’e gıda, hammadde, akaryakıt, demir çelik sevkiyatını sürdürüyor. İsrail’deki silahların çeliğinin bile ülkemizden, limanlarımızdan gitmeye devam ettiği koşullarda, hamaset nutukları buza yazı yazmaktan öteye gidemez.” dedi.

“85 Milyonluk Nüfusun 50 Milyonu Açlık Sınırı Altında Yaşıyor”

Apaydın, konuşmasında işsizlik sayısının 9 milyona ulaştığına konuşmasında şunları söyledi. da dikkat çekerek “21 yılı aşkın bir süredir ülkeyi yönetenler sadece Filistin değil, ülkenin geleceği konusunda da hep nutuk atıp, masallar anlattılar. “2023’te kişi başına milli gelir 25 bin dolar olacak, işsizlik %5’e, enflasyon tek basamaklı rakamlara inecek. Türkiye dünyada ilk 10 ekonomi arasına girecek” dediler. Ama her geçen gün düne göre daha yoksullaştık. Daha güvencesiz hale geldik. Geldiğimiz noktada , İşsizlerin sayısı 9 milyona yaklaştı. Neredeyse her evde bir işsiz var. İşsizlik en çok kadınları ve gençleri vuruyor. Her 5 gençten biri, her 3 kadından biri işsiz. Zamlar yağmur gibi yağmaya devam ediyor. Yaşadığımız gerçek enflasyon TÜİK’in sanal rakamlarını ikiye katlıyor. En düşük ev kirası asgari ücreti aşıyor. Açlık sınırı 16 bin TL’ye, yoksulluk sınırı 49 bin TL’ye dayandı. Milyonlarca emekli 7 bin 500 TL’ye, çalışanların yarısı ise 11 bin 402 TL’lik asgari ücrete mahkûm edilmiş durumda. Milyonlarca kamu emekçisi maaşı yoksulluk sınırının yarısına ulaşmıyor. 85 milyonluk nüfusun 50 milyonu açlık sınırı altında, 80 milyonu yoksulluk sınırının altında yaşam savaşı veriyor. Tüm bunlara rağmen iktidar sözcüleri hiç sıkılmadan halkla dalga geçiyor. Halkın ezici çoğunluğunun açlığa, yoksulluğa, işsizliğe itildiği koşullarda Anayasasında sosyal devlet yazan bir devletin; istihdam sağlaması, vatandaşının yaralarını sarması, alım gücünü artırması, Devlet Bütçesini halktan yana kullanması, vergilerin, kaynakların halka eğitim, sağlık, yol, su, elektrik, yeni hastane, yeni okul olarak dönmesini sağlaması gerekirdi. Ama ne yazık ki bugün ülke olarak sadece ekmeğin değil, sosyal devletin de “askıda olduğu” karanlık bir sürece itilmiş bulunuyoruz. Ülkedeki hayat pahalılığının, artan yoksulluğun mimarları, yüzbinlerce depremzedeyi kış koşullarında çaresiz bırakanlar; seçimleri kazanır kazanmaz DÜŞÜK FAİZ’i NAS’ı unutup faizi de dövizi de artırma yarışına girdiler. “Enflasyonu düşürmek için halkın tüketimini kısmamız, ücret artışlarını sınırlamamız, tasarrufu arttırmamız şart” demeye başladılar. Uçaklarından, makam arabalarından, lüks saray harcamalarından, üç dört yerden aldıkları maaşlarından vazgeçmeyenler, yüzbinlerce öğrencinin 1 öğün ücretsiz yemeğini kesmeyi tasarruftan sayıyorlar.”

“Bu Bütçede Halk Yok”

Konuşmasının devamında 2024 bütçesinde halkın olmadığını belirten Apaydın “2024 Bütçe Kanun Teklifinde de kamu emekçileri, emekliler, işçiler, asgari ücretliler, çiftçiler, esnaflar, kadınlar, gençler yani bu bütçede halk yok. Peki, bu bütçede ne var? Sermayeye, patronlara bol kepçe vergi istisnası, muafiyeti, teşvik var. Faizden beslenenlere, silah tekellerine, rantiyecilere kıyak, yandaş müteahhitlere dolar kuru üzerinden Hazine garantisi var. Devletin her 100 TL’lik giderinin 89 TL’sinin halktan alınacak vergilerden karşılanması var. Ücretlerimizin hedeflenen enflasyona %36’ya göre arttırılması, ÖTV’nin %175, Gelir Vergisinin %140, KDV’nin %120, Damga Vergisinin %160 arttırılması var. Halk, çalışanlar vergi yükü altında ezilirken, holdinglerden, şirketlerden (asgari ücretlilerden) daha az vergi tahsili var. Üstüne bunlara bir de 300 Milyar TL teşvik dağıtılması var. Yükü yine bizim omuzlarımıza yıkılan bu vergiler nereye, kimlere harcanacak? 2006 yılında %40 olan genel kamu hizmetlerine ayrılan pay, bu bütçede %29’a indiriliyor. Eğitime ayrılan bütçenin bir bölümü CEDES gibi projelerle tarikatlara, cemaatlere, hısım akraba çevresinin kurduğu vakıflara, Diyanete aktarılacak. Sağlığa ayrılan bütçenin 84 Milyar TL’si yani günlük 229 milyonu hasta garantisi verilen şehir hastanelerine gidecek. Bütçeden aslan payı ne eğitime ne sağlığa gidecek. Aslan payı istisna, muafiyet, teşvik olarak sermayeye, patronlara, borçların faizine, savunma ve güvenlik adı altında silah tekellerine gidecek. KESK olarak iktidarın kendi eliyle yarattığı enkazın tüm faturasını emekçilere, halka yıkmak istediği bu bütçeyi kabul etmiyoruz.” Dedi.

Halktan, Emekten Yana Bir Bütçe İstiyoruz

Apaydın, konuşmasının sonunda şu ifadelere yer verdi “Öncelikle bütçe hakkımızın önündeki engellerin kaldırılmasını istiyoruz. Vergide adalet istiyoruz. Az kazanandan az, çok kazanandan çok, belli bir servet düzeyinin üzerindeki zenginlerden servet vergisi alınmasını istiyoruz. Kamu hizmetlerinin piyasalaştırılmasına, tasfiyesine, özelleştirme soygununa son verilmesini istiyoruz. Kamu hizmetlerine ve yatırımlarına bütçeden ayrılan payın artırılmasını istiyoruz. Toplumsal cinsiyete duyarlı bir bütçe istiyoruz. Başta depremzedeler ve öğrenciler olmak üzere tüm dar gelirlilere kamusal, güvenli ve sağlıklı barınma olanakları istiyoruz. Eğitimin her kademesindeki çocuklarımız için 1 öğün ücretsiz, sağlıklı yemek istiyoruz. Emeğe kölelik dayatan politika ve uygulamalara son verilmesini istiyoruz. İnsanca yaşamaya yetecek, yoksulluk sınırı üzerinde bir ücret istiyoruz. Engellilere yönelik kamu hizmetlerinin geliştirilmesi için ayrılan payın arttırılmasını, kamuda engelli istihdamının arttırılmasını istiyoruz. Yoksulluğu önleyici, dar gelirlileri koruyucu tedbirlerin hayata geçirilmesi için Temel Gelir Güvencesi istiyoruz. %1’in çıkarı için %99’u yok sayan bu haksızlığa karşı çaresiz değiliz. Gelin emeğimize, ekmeğimize, geleceğimize, bütçe hakkımıza birlikte sahip çıkalım. Yoksulluk, işsizlik ve yağma düzeninin çarkları arasında öğütülmeye karşı “Emekten Yana, Demokratik Halk Bütçesi İstiyoruz!”  diyerek omuz omuza verelim. İnsanca bir yaşam, güvenceli iş, güvenli bir gelecek için mücadeleyi birlikte büyütelim.”

 Murat Çağlayan