Dün şehrimize Tekirdağ-Çerkezköy’den geldiğini söyleyen kalaycı Muzaffer Okan, mesleği yapmakta zorlandığını, devletin ve halkın kendilerine yardım etmesi gerektiğini söyledi.
Bize mesleğin zorluklarını anlatırken, “Ben ilk defa gümüş ile kalayın aynı sınıfta olduğunu öğrendim” dedi. Pahalı hayat şartlarında mesleğini yapmaya çalıştığını, çocuklarının mesleği öğrenmek istemediklerini ve bu mesleğin de gittikçe yok olacağını anlattı. Herkesin elindeki bakırlara sahip çıkmasını isteyen Okan, “Yine de bu halimize şükür. Zar-zor idare ediyoruz, ne yapalım? Allah bereket versin” dedi.
 
İşte kendisi ile yaptığımız röportaj:
 
“İsminiz nedir?”
“Muzaffer Okan”
 
“Nerelisiniz?”
“Tekirdağ/Çerkezköyden”
 
“Ne zamandan beridir yapıyorsunuz bu mesleği?”
“Baba mesleğim benim”
 
“Böyle seyyar mı yapıyorsunuz?
“Evet seyyar. Önceleri dükkânımız da vardı, kapattık. Bu iş artık eskisi gibi değil. Zaten herkes bilmiyor, anlamıyor. Bakırın ne olduğunu bilen bile yok, kalayı nereden bilsin? Bizler de işte bu çaydanlıktır, tenceredir vesaire bunların sayesinde ekmek yiyoruz. Bunlar olmasa işimiz zor.”
 
“Kalay bildiğim kadarıyla pahalı bir şey, nasıl yapıyorsunuz? Nasıl yetişiyorsunuz fiyatlara?”
“Özellikle bu sene kalayı dolar bazına aldılar. Daha önce kalayı dolar bazında almıyorduk. Borsada gümüşle beraber anıldığını bile bilmiyorduk, bu sene onu da öğrendik. Gümüşle, kalayın aynı sınıfta olduğunu öğrendik. Daha önce bu kadar pahalı değildi, öyle böyle yapabiliyorduk kalayımızı.”
 
“Mesela şu tencere eskiden kaç paraydı? Şimdi kaç para?”
“Eskiden 50 liraydı. Şimdi oldu 250 lira. O kadar pahalandı işte. Durum bu.”
 
“Peki talep var mı?”
“Çok az. Bilenler biliyor ama bilmeyenler de bilmiyor. Elinde bakır kalmadı kimsenin. Bu kalayı boya sananlar bile var. Bi sadece kalay değil, kararmış çelik tencereleri parlatıyoruz, temizliyoruz. Kırık saplarını filan tamir ediyoruz.”
 
“Siz böyle ailece, çoluk çocuk mu çalışıyorsunuz?”
“Evet. Komple çalışıyoruz. 1 hafta Çanakkale’de olacağız, mahalle aralarında çalışacağız. Çanakkalelileri bekliyoruz. Onlara diyorum ki: Kalaycılara sahip çıkın! Gelin hep beraber bu mesleği yaşatalım. Atadan, babadan, dededen kalma ellerinizde bakır kap-kaçak varsa getirip kalaylatın. Bakırlarınıza sahip çıkın. Artık kalaycı bulmak zor. Bu onlar için fırsattır. Ayrıca tamir işlerimizi de yapıyoruz.”
 
“Sizden sonra bu meslek sürecek mi?”
“Benim çoluk-çocuk bunu yapmak istemiyor. Çünkü görüyor ki ne uzuyoruz, ne kısalıyoruz. Biz az kanaat ediyoruz ama onlar etmezler. Zaten işi de bilmiyorlar, öğrenmediler, niyetleri de yok. Neden? Çünkü başka yerde daha fazla paraya çalışıyorlar. Yine de bu halimize şükür. Zar-zor idare ediyoruz, ne yapalım? Allah bereket versin.”
 
“Bilgiler için teşekkür ederiz.”
“Biz teşekkür ederiz. Sağolun…”

Hasan Sami Er