16 Mart Öğretmen Okulları’nın yıldönümü nedeniyle düzenlenen törende saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasının ardından Atatürk Anıtı’na çelenk sunuldu. Açıklama yapan Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği Çanakkale Şubesi Başkanı Prof. Dr. Osman Demircan, ortak basın bildirisini okudu. Demircan açıklamasında şu ifadelere yer verdi: “ Ülkemizde modern anlamda öğretmen okulları, dünyadaki ülkelerle aynı dönemlerde, 16 Mart 1848 tarihinde, Tanzimat döneminde, rüştiyelere (ortaokul) öğretmen yetiştirmek üzere üç yıl süreli "Darül Muallimin-i Rüşdi" adıyla kurulmuştur. Bu nedenle her yıl 16 Mart tarihi, öğretmen okullarının kuruluş yıldönümü olarak kutlanmaktadır. Bir ülkedeki toplumsal, ekonomik, siyasal, kültürel ve teknolojik gelişmenin temeli eğitim sistemidir. Eğitim sisteminin en önemli unsuru ise öğretmendir. Nitelikli bir eğitim, nitelikli öğretmenlerle gerçekleştirilir. Nitelikli öğretmeni yetiştirebilmek için iyi bir öğretmen yetiştirme sistemine gereksinim vardır. Öğretmen yetiştiren kurumlar her türlü gelişmeyi yakından izleyen, yeniliklere açık, ilerici, sorgulayan, içinde yaşadığı çevreyi geliştiren ve toplumun kültür düzeyini yükseltebilen örnek eğitimciler yetiştirebildiklerinde nitelikli ve çağdaş olabilirler. Eğitimin toplumsal kalkınmanın temeli olduğunun farkında olan Cumhuriyetimizin kurucuları, tüm dünyaya örnek olan bir öğretmen yetiştirme sistemini Köy Enstitüleri ile gerçekleştirmiştir. Köy Enstitüleri'nde uygulanan "iş içinde iş üreten eğitim" modeli ile toplumun ihtiyaç duyduğu aydın eğitimciler yetiştirilerek genç cumhuriyette toplumsal kalkınmanın temeli atılmıştır. Ne yazık ki bu çağdaşlaşma hamlesi kısa ömürlü olmuş ve Köy Enstitüleri'nin kapatılmasıyla nitelikli öğretmen yetiştirme çabalarının önü kapatılmıştır. Köy Enstitüleri’nden başlayıp öğretmen okullarına, oradan da eğitim fakültelerine uzanan dönüşüm süreci öğretmen yetiştirme sisteminde istenen olumlu etkiyi yaratamamıştır. Günümüzde uygulanan eğitim politikalarının sonuçları, eğitimin toplum kalkınmasındaki temel görevini yerine getirmekte hala yetersiz kaldığını doğrular niteliktedir. Öğretmen yetiştirmede yaklaşık iki yüz yıllık bir deneyime sahip olan Türkiye'nin öncelikle şunları yapmasını öneriyoruz: Eğitmen kursları da dahil olmak üzere, Köy Enstitüleri ve öğretmen okulları gibi geçmişte başarısı kanıtlanmış öğretmen yetiştirme sistemlerinden faydalanmalı.  Eğitim fakülteleri ile Millî Eğitim Bakanlığı arasındaki bağlantının işlevsel, bilim temelli ve organik hale getirmesi sağlanmalı. Öğretim programlarını; evrensel ölçütlere ve yerelin koşullarına uygun bir biçimde yeniden yapılandırmalı, gerici ve cinsiyetçi unsurlardan arındırmalı. Öğretmenlik Meslek Kanunu'nu, tepeden inmeci değil, toplumun tüm kesimlerini temsil eden demokratik kitle örgütlerinin ortak kararı ile yapılandırmalı. Öğretmenlerin örgütlenmelerinin önündeki engeller kaldırılmalı, örgütlülük hakları evrensel ölçütlere dayandırılmalı. Öğretmen yetiştirme, atama, görevde yükselme ölçütleri hükümetlerin isteklerine göre değil, bilimsel verilere göre belirlenmeli.  Kent merkezleri dışındaki eğitim, taşımalı eğitimle birlikte doğada eğitim şeklinde yeniden planlanmalı. Ülkemizin çağdaş, bilimsel, ilerici bir öğretmen yetiştirme sistemine ve Mustafa Necati, Hasan Âli Yücel, İsmail Hakkı Tonguç gibi kendilerini eğitime ve topluma adayacak eğitim yöneticilerine ihtiyacı olduğunu bir kez daha vurgulayarak; öğretmenlik yapan ve öğretmenlik mesleğine katkıda bulunan herkesi Mustafa Kemal Atatürk'ün sözleriyle selamlıyoruz: “Milletleri kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir. Öğretmenden, eğiticiden yoksun bir millet henüz millet adını almak kabiliyetini kazanmamıştır."
 
Ogün İnal