Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu’na bağlı Tarım Orman-İş Sendikası Genel Başkanı Şükrü Durmuş geçtiğimiz gün Çanakkale Birleşik Kamu-İş Konfederasyon binasında toplu sözleşmeyi değerlendirdi.

Birleşik Kamu İş İl Başkanı Arda Gel, Tarım Orman İş Temsilcisi Mustafa Helvacı ve sendika temsilcilerinin katıldığı toplantıda konuşan Tarım Orman-İş Sendikası başkanı Şükrü Durmuş emekçilerin beklentilerinin karşılanamadığını söylerken, sendikal hareketlerin ise baskı altında olduğuna vurgu yaptı. 

Durmuş yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi: "Türkiye'de 6. Dönem Toplu İş Sözleşmesi sonrasında, kamu emekçilerinin ne yazık ki tekrar ihanete uğramasının ardından bir takım hareketlenmeler başladı. Bu bölgede de sendikamızı tercih eden birçok emekçi arkadaşımız oldu. Hem onlarla birlikte olmak, hem de yaşanan süreci birlikte değerlendirmek adına buradayız. Aslında Türkiye’de 30 yıldır kamu emekçileri sendikal hak ve özgürlükler mücadelesi yürütüyor. Tamamen meşru bir zemin üzerinden başlayan bu mücadele ne yazık ki hak ettiği noktada değil. Giderek emeğin güçsüzleştirildiği, parçalandığı, sendikal hak ve özgürlüklerin tanınmadığı hatta yasa koyucunun kendi koyduğu kuralları bile işletmediği bir dönem yaşıyor” dedi.

“EMEKÇİLER BİR KEZ DAHA SATILMIŞTIR”
Durmuş konuşmasının devamında ise, “Altıncı Dönem Toplu İş Sözleşmesi pazarlığı ne yazık ki beşinci dönemde de olduğu gibi AK Parti Genel Merkezi’nde daha sonra da Bakanla yapılan özel sohbetle emekçilerin beklentisi olan ücret artışlarını değil, konfederasyon yetkililerine tanınan kontenjanlar pazarlık konusu olduğu bir görüşme olmuştur. Emekçiler bir kez daha satılmıştır. Ülkemizde emekçilerin yaşadığı ekonomik sıkıntılar çok açık ortadayken yani insanların bir ay sonra ülkede ekonomi ne olacak? Sorusunun yanıtı noktasında hiçbir ön görüleri yokken 2022 ve 2023 yılında toplam verilen yüzde 26’lık zammın asla yeterli olamayacağı hatta 2022 ve 2023’te verilen zamların 2021’deki enflasyonun açığını da kapatamayacağını söyledik. Sözleşme imzalanmadan bir hafta önce sözde konfederasyonların eğer taleplerimiz kabul edilmezse emekçilerle sokağa ineceğiz söylemi ne yazık ki bir hafta sonra kapalı kapılar ardında bir anlaşmayla imzalanarak son buldu. Hükümetin teklifinin üzerine sadece yüzde 3 eklendi. Aslında hiç o masada oturmasalar da hükümet zaten bu miktarı verecekti. Dolayısıyla bu sözleşme sonucunda kazanım diye ifade edilen ortada bir kazanımın olmadığını bir başka tuzağın da olduğunu görüyoruz. Özellikle sektörümüz Tarım ve Ormancılık sektörü vahşi kapitalizmin en yoğun saldırılarına maruz kalan bir sektördür. Sermayenin çıkarı adına ne yazık ki yaşam alanlarımız yok ediliyor. Bizim hizmet sunduğumuz bu sektör insanlığın geleceği ile ilintili bir sektördür. Hala bu ülkede insanlar temiz havayı soluyorsa, güvenilir gıdaya ulaşabiliyorsa, temiz suyu içebiliyorsa,  tarım ve orman emekçilerinin verdiği bu hizmetin karşılığıdır. Bu anlamıyla hepimiz biliriz ki kapitalist sistem ekonomik krize girdiğinde iki temel alanı sömürür, birisi emektir,  bir diğeri de doğal varlıklardır. Gerçekten yaşam alanlarımız, doğamız katlediliyor, işte ülkemiz felaketler yaşıyor. Bu bir öngörüsüzlük değil, Orman Genel Müdürlüğümüz 182 yıllık geçmişi olan en eski kamu kurumudur. Kamu kurumlarının bir öngörüsüzlüğü olamaz bu bir tercihti. Yani  siz rantı tercih edip koruma önlemlerini almazsanız, siz itibardan tasarruf edilmez deyip tanesi 2 milyon 156 bin lira olan lüks otomobile binip uçak kiralamaz, işçi almazsanız bu bir tercih olur. Siz yandaşı orman işçisi diye alırsanız bu bir tercih olur. Dolayısıyla birilerinin tercihi adına bizlerin yaşam alanları, geleceği yok ediliyor, doğamız yok ediliyor ve soluğumuz kesilmek isteniyor” dedi.

Ogün İnal