Türkiye'de gündem olan Antalya Finike'de iki kardeşin zincirleme şekilde cinsel istismara uğradığı iddiası ile sarsıldı. Kan donduran cinsel istismar olayı iki küçük çocuğun çizdiği resimler ve yazdıkları mektup ile ortaya çıkan vaka Türkiye’nin gündemine oturdu. Avukat İkbal Aytaç durumu İşte Çanakkale Gazetesi’ne değerlendirdi.  Aytaç, “ Çocuğun cinsel istismarı vakalarında öncelik çocuk haklarının korunması olmalıdır’’ dedi.

Ülkede artan çocuk istismarı konusunda da değerlendirme yapan Akça, ‘’Maalesef ülkemizde çocuğa yönelik gerçekleşen cinsel istismar vakaları, sadece adli bir vaka olduğu zaman bilinmektedir. Oysa istismara maruz kalan, çoğu zaman aile içinde sessizlik içerisinde konunun kapatıldığı, göz ardı edildiği ve hatta kimi durumda bu çocukların zorla evlendirildiği durumlar da bulunmaktadır. Çocuklara yönelik cinsel istismar vakaları ülkemizde gün geçtikçe artmaktadır.  Bunun yanında ensest, tecavüz, pornografi, teşhircilik, internette çocuk cinsel istismarı ve sömürüsü cinsel amaçlı çocuk ticareti uygulamalarına toplumda artık sıklıkla rastlanılmaktadır. Maalesef bu durumlar bir nokta da toplumda ahlaki bir çöküntünün olduğunu göstermektedir’’ dedi. Çocuk istismar konusunda bilgilendirilmeli diyen Akça, “Çocuğun kimliğini açığa çıkarabilecek bilgiler paylaşılmamalıdır. Çocuğun fotoğrafı, bulanıklaştırılmış ya da bir kısmı kapatılmış bile olsa kullanılmamalıdır.  Çocuğun yasal temsilcisinden çocuk ile ilgili bilgi ve görsellerin kullanımı konusunda izin alınsa dahi çocuğun haklarını korumaya hizmet eden gizlilik kuralı bertaraf edilememelidir. Olayın oluş şekline dair yorumlarda bulunulmamalı, çocuğun ve ailesinin acısına, hislerine, yaşadıklarına dair varsayımsal değerlendirmeler yapılmamalıdır. Kanunlarımız gerektiği gibi uygulanmadığı takdirde Elmalı Davası bu konuda ki ne ilk, ne de son dava olacaktır’’ dedi.

Son iki gündür Türkiye’nin gündemde olan, Elmalı davası olayı Türkiye'nin gündemine bomba gibi düştü. İki kardeş çizdiği resim ve yazdığı mektup ile cinsel istismarı anlattı. Kan donduran olayda anne ve üvey babanın 6 yaşındaki kız çocuğu ve 9 yaşındaki ağabeyine cinsel istismarda bulundukları iddia edildi. Babaanne geçen yıl haziran ayında yaşandığı belirtilen korkunç olayla ilgili şikayette bulundu, delil yetersizliğinden Elmalı Ağır Ceza Mahkemesi anne Merve A. ve üvey baba Rahmi A.'yı serbest bıraktı. Türkiye’nin gündeminde oldukça yer edinen bu olayla ilgili istismar ettiği iddia edilen çiftin serbest bırakılmasına tepkiler büyüdü.

“TÜM BU FİİLLERDE FİZİKSEL VE PSİKOLOJİK BASKI SÖZ KONUSUDUR”
Cinsel istismar mağduru olan çocukların hakları yasal olarak nasıl korunur ve eğer aileden biri bu istismara sebep oluyorsa bunun koruması nasıl yapılıyor? Çocuk İstismarı konusunda değerlendirmeler yapan Avukat İkbal Aytaç, Cinsel İstismarın Trük Ceza sistemindeki yerini anlattı Avukat İkbal Aytaç, ‘’Çocuğa karşı işlenen cinsel suçlar, hukukumuzda tüm cinsel davranışları kapsayacak biçimde cinsel istismar olarak tanımlanır. Türk Ceza Kanunu, kişilere karşı suçların düzenlendiği ikinci kısmında “Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlar” başlıklı Altıncı Bölümünde kişilerin bedenleri üzerinde, rızaları dışında cinsel davranışlarda bulunulmasını suç saymış ve yaptırıma tabi kılmıştır. “Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlar”, Cinsel saldırı m. 102, Çocukların cinsel istismarı m.103, Reşit olmayanla cinsel ilişki m.104 ve Cinsel taciz m.105 olarak düzenlenmiştir. Çocuğun cinsel istismarı, çocukların kullanıldığı farklı cinsel eylemleri kapsamaktadır. İstismar türleri içinde yaygın olanlardan biridir. Uluslararası hukuk metinlerinde “çocukların cinsel istismarı” terimi, çeşitli fiillerle gerçekleştirilen kötü muamele anlamına gelmektedir. Bu fiiller arasında ensest, tecavüz, fuhuş, pornografi, teşhircilik, pornografik sunumlara katılım ve benzeri fiillerdir. Tüm bu fiillerde fiziksel ve psikolojik baskı söz konusudur ve ceza hukukunda bunlar çocuğa yönelik cinsel istismar sayılır. Ülkemizin de taraf olduğu Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 34. ve 35. maddelere göre, bu ülkeler, kendilerine vatandaşlık bağıyla bağlı çocukları her tür cinsel sömürü ve saldırıdan korumakla yükümlüdür’’ şeklinde konuştu.

GÖZ ARDI EDİLEN DURUMLAR DA VAR
”Ülkede artan çocuk istismarı konusunda da değerlendirme yapan Akça, ‘’Maalesef ülkemizde çocuğa yönelik gerçekleşen cinsel istismar vakaları, sadece adli bir vaka olduğu zaman bilinmektedir. Oysa istismara maruz kalan, çoğu zaman aile içinde sessizlik içerisinde konunun kapatıldığı, göz ardı edildiği ve hatta kimi durumda bu çocukların zorla evlendirildiği durumlar da bulunmaktadır. Çocuklara yönelik cinsel istismar vakaları ülkemizde gün geçtikçe artmaktadır.  Bunun yanında ensest, tecavüz, pornografi, teşhircilik, internette çocuk cinsel istismarı ve sömürüsü cinsel amaçlı çocuk ticareti uygulamalarına toplumda artık sıklıkla rastlanılmaktadır. Maalesef bu durumlar bir nokta da toplumda ahlaki bir çöküntünün olduğunu göstermektedir’’ dedi.

“ÇOCUK BEDENİ KONUSUNDA BİLGİLENDİRİLMELİ”
İstismar konusunda çocukların bilgilendirmesi gerektiği söyleyen Akça bunun nasıl yapılacağını şu sözlerle ifade etti: Çocuk açısından, çocuğa, bedeni üzerinde söz sahibi olduğunu ve kimsenin izin almadan bedenine dokunamayacağını öğretmek gerekir. Vücudun sadece belli bölgelerinin cinsel saldırıdan korunması gerektiği algısı yetersizdir. Bilinmelidir ki, cinsel istismar sadece vücudun iç çamaşırı ile korunan bölgelerinde gerçekleşmez’’ şeklinde ifade etti. Aytaç ayrıca ‘’Çocuğun cinsel istismarı vakalarında öncelik çocuk haklarının korunması olmalıdır” diyerek Bu amaçla yapılması gerekenleri de sıraladı: Çocuğun ev adresi, mahallesi, okulu, arkadaşları ve akrabalarına dair bilgiler de gizlilik kapsamında değerlendirilme ve çocuğun kimliğini açığa çıkarabilecek bilgiler paylaşılmamalıdır. Çocuğun fotoğrafı, bulanıklaştırılmış ya da bir kısmı kapatılmış bile olsa kullanılmamalıdır.  Çocuğun yasal temsilcisinden çocuk ile ilgili bilgi ve görsellerin kullanımı konusunda izin alınsa dahi çocuğun haklarını korumaya hizmet eden gizlilik kuralı bertaraf edilememelidir. Olayın oluş şekline dair yorumlarda bulunulmamalı, çocuğun ve ailesinin acısına, hislerine, yaşadıklarına dair varsayımsal değerlendirmeler yapılmamalıdır. Olayı canlandırmak veya tepkiyi ifade etmek amacıyla çocuk bedeninin üzerinde ellerin olduğu fotoğraflar, ağzı kapatılmış çocuk resimleri, animasyonlar, çocuk imgeleri kullanılmamalıdır. Temsili çocuk fotoğraflarında da bir yandan çocuğun kurban olduğu algısını pekiştirirken, diğer yandan çocuğu pornografik öğe haline getirilmemelidir. Çocuğun yaşadığı bölgeye, etnik kimliğine, ekonomik durumuna, ailesine dair yorumlar yapılmamalıdır. Belli grupları hedef haline getirilmemeli ve ayrımcılık yapılmasına yol açılmamalıdır. Çocuğun okulu, evi, parkı, sokağı çevresinde toplumsal tepkiyi gösteren eylemler  düzenlenmemelidir. Aksi halde bu eylemler orada yaşamak zorunda olan mağdur çocuk ve ailesinin etiketlenmesine, yeni tehlikelere açık hale gelmesine ve olayın travmatik etkilerinin artmasına neden olacağı unutulmamalıdır. Sosyal medyada bilgi kirliliğine itibar edilmemeli, yanlış ve sadece duyuma dayalı yasal hakları ihlal edecek paylaşımlara yer verilmemelidir. Sivil toplum örgütleri, sosyal medyada görünürlüğü fazla olan kişi ve kurumlar, olaya dair aktarımlarını ve yorumlarını yaparken doğru bilgi vermeye, çocuk haklarına özgü kavram ve kurallara uymaya özen göstermelidir. Çocuk cinsel istismar vakalarını idam, hadım, müebbet hapis gibi ağır cezalar üzerinden tartışmaya açmak; küfür, bela gibi söylemlerle öfkeyi dışa vurmak sorunun çözümü noktasında fayda sağlamayacaktır. Bu tür tartışmalarda öncelik önleme ve çocuk koruma politikalarına verilmelidir. geçtiğimiz günlerde hepimizi derinden etkileyen akla vicdana sığmayan Elmalı Davası ile bu gerçekle toplum bir kere daha yüzleşti. Burada özellikle çocuğun çizimleri istismara yönelik önemli bir delildir. Bu çizimlerin çocuk tarafından kolayca çizilemediği psikolog ile görüşmeleri neticesinde ortaya çıktığı bilinmelidir. Çizimlerin ve psikoloğun burada cinsel istismar var tanısı birlikte hem adli tıp hem de hukuk açısından önemli bir delil olduğu, bu takdirde artık mahkemenin burada istismar yok kanısı varamayacağı da açıktır. Bu suç tipinin belirli bir bölgede ya da belirli sosyal ekonomik durumdaki insanların işlemediğinin bilinmesi gerekmektedir. Bu bağlamda yaşadığımız şehirde de bu tarz olayların olduğunu ve olabileceğini bilmeliyiz. Daha duyamadığımız birçok çocuğun sesi olduğu açıktır.  Bu bağlamda ülkemizde sosyal medya adaleti kavramının değişerek toplumun esasen yargıya, adalete güvenin tekrar temin edilmesi gerekmektedir. Kanunlarımız gerektiği gibi uygulanmadığı takdirde Elmalı davası bu konuda ki ne ilk, ne de son dava olacaktır’’ şeklinde ifade etti.

Özel Haber: İbrahim Akın Kazancı