Çanakkale Tabip Odası Başkanı Doktor Güleda Erensoy 1 Temmuz itibari ile başlayacak yeni normalleşme sürecini değerlendirdi. Erensoy bu yeni süreçte insanların Pandeminin bitmediğini algılamasının çok önemli olduğunu vurgulayarak, “1 Temmuz ile beraber kendi kısıtlama ve yasaklarımızı belirleyerek bunları uygulamalıyız “ dedi.

Çanakkale Tabip Odası Başkanı Doktor Güleda Erensoy tüm dünyada etkili olan ve birçok kişinin ölümüne neden olan Coronav irüs Pandemi sürecini Boğaz TV ekranlarında canlı olarak yayınlanan “GÜNCEL” proğramında değerlendirdi. Erensoy proğramda yaptığı açıklamada Türkiye’ de’ de ilk vakanın 11 Mart’ ta görülmesinin ardından Coronavirüs  Pandemisi ile mücadelenin başladığını ve bu sürecin ilk döneminden bugüne kadar sağlık çalışanlarının Pandemi ile mücadelede canını hiçe sayarak mücadele ettiğinin altını çizdi. Erensoy, 11 Mart itibarı ile Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın Türkiye’ de ilk Coronavirüs vakasının görülmesi ile birlikte Pandemi ile mücadelenin başladığını ifade eden Erensoy “ O süreçte tüm Dünyada ve Türkiye’de büyük bir korku dalgası yayıldı. Çünkü bugüne kadar hiç bilinmeyen bir virüs ile karşı karşıyaydık. Ve Covit-19 virüsü nedeni ile ilk ölümleri duymaya başladığımızda bundan sonraki sürece dair hiçbir bilgimiz yoktu. Bu belirsizlik ile Türkiye’de virüsün görülmesinin ardından tam kapanma uygulanan bir üç haftayı hatırlıyorum. Zannedersem Coronavirüs kurallarına en çok uyula, en çok dikkat edilen dönemde o dönemdi. Herkes o dönemde evlerine kapandı. Çok ciddi kurallara uyuldu. Zorunlu olmadıkça kimse dışarı çıkmadı ve kalabalık ortamlarda bulunmadı. Tekrar ifade ediyorum sürecin hiçbir döneminde o dönemki kadar Covit-19 virüsüne karşı dikkatli olmadık. Tabi süreçte Covit-19 virüsünün neden olduğu ölüm haberleri gelmeye başladığında insanlarda bir rahatlama bir gevşeme oldu. Bunda bahar aylarına girilmesinin de etkisi vardı.  Bu süreç Haziran, Temmuz ve Ağustos ayı çok yoğun vaka sayıları ile geçmedi zaten. Gerçekten geçen seneki yaz dönemi Covit-19 vaka sayılarının nispeten az olduğu dönemdi. Çanakkale için konuşursak’ da Çanakkale’de Pandemi Hastanesi olarak ilk Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Sağlık Uygulamaları ve Araştırma hastanesi olarak belirlendi. Çan ve Biga Devlet Hastanelerin’de  de Pandemi yani Covid hastalarına bakılmaya devam edildi. Bizler Mehmet Akif Ersoy Devlet Hastanesinde geçen sene sadece  acile gelmiş olan Covit vakalarını gördük. Hastanemizde servislerde Covit vakaları takip edilmiyordu. ifadelerine yer verdi.  

MART AYINDA VAKA SAYILARININ İNANILMAZ YÜKSELDİĞİ BİR DÖNEM YAŞADIK
Pandemide mart b2021’in vaka artışlarında rekorların kırıldığı ve çok zorlu geçen bir süreç olduğunu ifade ederek “Bir şekilde yaz aylarını bitirdik ve sonbahara geldiğimizde vaka artışlarım başladı. En son vaka artışlarını gördüğümüz ay Mart ayı. En kötü vaka sayılarını Türkiye’ de Mart ayında görmeye başladık. Bu dönemde vaka sayıları o kadar arttı ki Türkiye’ de Covid hastanesi olmayan hastane kalmadı. Çanakkale’ de de Mehmet Akif Ersoy devlet Hastanesi o zamana kadar servislerinde Covid hastası takip etmiyordu. Bu çok yoğun vaka artışları nedeni ilke merkez devlet hastanesinde de Covidli hastalara bakılmaya başlandı. Açıkçası çok çok zorlu bir iki ay geçirdik yoğun Covid vaka sayısı nedeni ile. Çok zorlu bir iki ayın sonunda 18 -18 gün süren tam ve kesintisiz kapanma ile birlikte vaka sayılarında azalmayı gördük. Sağlık çalışanları Başta olmak üzere tüm Türkiye’de bir ferahlama oldu. 1 Temmuz tarihine kadarda göreceli bir normalleşme süreci yaşadık.1 Temmuz sabah saat 00.05 itibari ile tüm yasakların kalktığı eski günlerimize dönebileceğimiz bir dönem başladı” dedi.

“CORONAVİRÜS SÜRECİNDE SAĞLIK ÇALIŞANLARI BÜYÜK FEDAKARLIKLAR YAPTI”
Pandemi sürecinde sağlık çalışanlarının cansiparane fedakarlıklarının unutulmaması gerektiğini ifade eden Erensoy “Sağlık çalışanlarının Pandemi sürecinde neler yaşadığını anlatabildiğimizden emin olamıyorum. Ben 20 yıldır bu mesleğin içindeyim. Ama gerçekten sağlık çalışanların  bu süreç içindeki yaşadığı daralmayı her fırsatta anlatmak istiyorum. Sağlık çalışanlarının bu gayretinin değeri bilinsin diye her fırsatta anlatmaya çalışıyorum sağlık çalışanlarının Pandemi döneminde yaşadıklarını. Söyle anlatayım Herkesin Covit-19 virüsünü kapmamak için evlere kapandığı süreçte Cavit-19 virüsünü kapmış hastalar ile bire bir tedavilerini yaptılar ve hastaların virüse karşı mücadele etmelerini sağladılar. Hiçbir şekilde bilmediğimiz tedavisi olmayan, aşısı olmayan bir virüs var.  Düşünün hastaların birinci derece yakınları bile hastalara yaklaşmak istemediği bir dönemden söz ediyoruz. işte bu süreçte sağlık çalışanların o hastalar ile bir aradaydı. Sağlık çalışanları meslekleri gereği zaten bu durumunda yapılması gerektiğini biliyorlardı. Bu süreçte bu görevden kaçan sağlık çalışanları da olmadı. Tam bu dönemde “ kendim hasta olsam bile aileme yakınlarıma bu virüsü bulaştırmayayım” diyerek tamamen aileleri ile dağını koparanlar oldu. Sağlık çalışanları bu zorlu süreç içerisinde küçük bebeklerini, çocuklarını kesinlikle göremeyen sağlık çalışanları oldu. Bu sağlık çalışanları annesine babasına bebeklerini, çocuklarını bıraktı. Ve bu sağlık çalışanları hastanede yatıp kalmaya başladı.  Bazı sağlık çalışanları da gösterilen pansiyon ve otellerde kaldı bu süreçte. Bu dönemde maalesef sağlık çalışanlarımızın kaldığı apartmanlarda sağlık çalışanlarına vebalı muamelesi yapıldı ne yazık ki. Bu durum çok çok yangın olmasa da yaşandı. Mesleği nedeni ile bu muamelelere mağruz kalan sağlık çalışanları Hastanelerde Covit’ li hastaların hayata tutunması için canlarını hiçe sayarak görevlerini yaptılar. Bu dönemde sağlık çalışanları mesai saati gözekmeksizin çalıştı. Normal şartlarda kamu çalışanı olarak hastada 40 saat çalışması gereken sağlık çalışanları fekadarlıklarını burada da göstererek bu çalışma saatinin çok çok üzerinde bir çalışma saati ile hizmet verdiler. Bu arada hastanelere Covitli hastalar haricinde kazalarda yaralanan hastalar,  normal hastalar, acil hastalar gelmeye devam etti. sağlık çalışanları  bu hastalara da gerekli tedavileri gerçekleştirdiler. Sağlık çalışanları bu yoğun hasta trafiğinde Covit sevişlerinde bulunan hastalara yoğun bakımda bulunan ve solunum güçlüğü çeken hastalara da müdahale ettiler ve hizmet verdiler. Bu süreçte sağlık çalışanları hep ekstra saatler çalıştı. Ayrıca bu uzun çalışma sürelerinin sonunda da sağlık çalışanları bebeklerini çocuklarını ve ailelerini göremediler. Şunu da yeri gelmişken söylemek istiyorum Sağlık bakanlığı bu süreçte sağlık çalışanlarına defalarca teşekkür etti,  ama sadece teşekkür etmekle kaldı. Bunu söylemek istedim çünkü bu durum halk arasında da çok farklı biliniyor. Halk arasında “ Sizim bu fedakarlığınızın , gayretinizin emeğinizin karşılığı verildi” dendi. Böyle bir durum yok bunun bilinmesini istiyoruz. Sağlık çalışanlarına bu anlamda yani bu zorlu süreçte gösterdikleri üstün çalışma ve fedakarlık karşılığı verilmedi. Doktorlara biraz destekleyici maddi anlamda bir ödemeyi yapmaya çalıştılar ama yetersiz bir şekilde yaptılar. Hemşirelerimize ise gerçekten doğru dürüst hiçbir ödeme yapılmadı” dedi. 

AŞI EN ÖNEMLİ SİLAHIMIZ, HERKES AŞISINIZI MUTLAKA OLSUN
İnsanoğlunun Pandemi  ile savaşında aşının en etkili silah olduğunun da altını çizen Erensoy. “Bizi Coronavirüs’ ten kurtaracak, bizi bu süreçten çıkaracak ve gerçekten normal sosyal hayatlarımıza döndürecek olan tek şey aşı. Aşı dışında Covit-19 virüsü ile mücadelede herhangi bir noktaya gelemeyeceğiz. Mesela sağlık çalışanlarının aşılanması süreci  hız anlamında çok çok iyiydi Türkiye’de. Tam ve sürekli kapanmalardan hemen sonra başlayan aşılama süreci çok çok iyi gitti. Sağlık Bakanlığı aşı temin ettiği sürece sağlık çalışanları çok hızlı aşılama yapabiliyor. Hızlı aşılamanın emektarları sağlık çalışanlarına bende teşekkür etmek istiyorum. Aşılamanın yavaşladığı süreç Sağlık Bakanlığının aşı tedarikini yavaşlattığı süreçti.  Bu dönemde üstünde durulması gereken çok önemli bir konu var. Bir çok yerde aşı karşıtları var. Aşı karşıtları da türedi. Kötü niyetli olmasa bile aşı karşıtlığının tüm insanlık tarihin aşıda geldiği noktaya bir karşı çıkış olduğunu düşünüyorum. Çünkü virüsler ile yada mikro organizmalar ile ilk defa karşılaşmıyoruz. Virüsler ve mikro organizmalar karşısında insanlığın belli bir noktaya gelmesinin nedeni  aşı’ dır.  Aşılara karşı bu negatif algıyı sürdürmeye devam edersek şunu iddia etmiş oluyoruz. O zaman biz çocuk felcini yada kızamığı nasıl yendik. Aşı olmasaydı bu başarı olmayacaktı. Aşılar olmasaydı insan oğlunun varlığını sürdürmesi  tehlikedeydi. Aşıları tabi ki tartışalım, tabi ki sorular sorulsun, tabi ki kafalardaki endişeler giderilsin. Ama bu sorulara mutlaka bilim insanlarının bir yanıtı vardır. Aşı insanlık tarihinin bir parçasıdır. Aşıyı red etmek tüm tıp tarihini red etmek gibi bir şeydir “ ifadelerine yer verdi.

1 TEMMUZ İTİBARİ İLE TEDBİRİ ELDEN BIRAKMAYALIM
Erensoy Programın sonunda 1 Temmuz’ dan sonrası içinde uyarılarda bulunarak, “Şunu unutmayalım ki 1 Temmuz itibari ile Pandemi bitmiş değil. Belli bir aşılama oranına , toplumun %75’ini  aşılamadıkça “Pandemi Bitti” diyemeyeceğiz. Bu nedenle hala Pandemi riskimiz hasta olma riskimiz devam ediyor. İnsanlarımızın çok sıkıldığının çok bunaldığının farkındayız. Yine burada uyaralım, yasaklar kalksa dahi ile zorunlu kalmadıkça kalabalık ve kapalı ortamlara girmeyelim veya girmek zorunda kalırsak da bu yerlerde çok az zaman geçirelim. Mesela bir yaz boyunca birçok düğüne gitmek yerine bu düğünlere seçerek gitme ve orada bulunma süresini olabildiğinde az tutma gibi yöntemler izlene bilir. Eski sosyal hayatımıza tümüyle dönmemiz içinde bulunduğumuz süreç içerisinde mümkün değil. 1 Temmuzda başlayacak olan normalleşme sürecinde de maske ve mesafe kuralından vazgeçmemiz mümkün değil. Sonuçta dikkat etmezsek sonuçlarını beraber ödüyoruz. Virüs nedeni ile kaybettiklerimiz tanıdığımızın belki de ailemizin içinden insanlar. 1 Temmuz’dan itibaren bir takım elemeler ve seçimler yapmak durumundayız. Bu yeni süreçte de kendi yasaklama ve kısıtlamalarımızı ortaya koyup uygulamalıyız” dedi.
 
Ogün İNAL