1986 yılında kurulan Emel Kırım Vakfının kurucularından yer alan TRT Yapımcısı Zafer Karatay 18  Mayıs Tatar Sürgünü’nün yıldönümünde İşte Çanakkale Gazetesi’ne konuştu. Karatay, ‘’Kırım işgalden kurtulduğunda inşallah Kırım'daki yönetim Kırım Tatarları’nın kontrolünde olacak’’ dedi.

Bugün 18 Mayıs 1944, Tatar Sürgünü ’nün yıl dönümü, yüzbinlerce Tatar’ın vatan toprakları Kırım’dan koparıldığı tarihin üzerinden yıllar geçti. Ama hala unutulmadı. Türk tarihinde yer alan bu kara tarihin yıl dönümünde Kırım Tatar Milli Meclisi’nin Türkiye temsilciliğini 1991 yılından beri sürdürmekte olan 1986 yılında kurulan Emel Kırım Vakfının kurucularından yer alan TRT Yapımcısı Zafer Karatay ile Sürgün ve Tatar halkı üzerine konuştuk.
 
1) Sayın Karatay öncelikle kısaca sizleri tanımak isteriz kendinizden kısaca bahseder misiniz?
1958’ de Ankara’nın Kırım Türkleri tarafından kurulmuş Günalan köyünde doğdum. İlk Orta ve liseyi Ankara’da tamamladım. 1980 yılında Ankara Devlet Mimarlık ve Mühendislik Akademisini (Gazi Üniversitesi Müh ve Mim Fakültesi) bitirdi. 1984-1986 yılllarında Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Fiyat Kalite ve Standardlar Daire Başkanlığı’nda görev yaptım.1985 yılında TRT’nin açtığı Yardımcı Prodüktörlük sınavlarını kazanarak 1986 yılı ekim ayında TRT İstanbul Televizyonunda prodüktör olarak göreve başladım.1986-1989 yıllarında önce Müzik Eğlence daha sonra Eğitim Kültür Programları hazırladım. 2000-2002 yıllarında TRT İstanbul Televizyonu, Eğitim Kültür ve Drama Programları Müdürlüğü yaptıktan sonra, kendi isteğiyle prodüktörlüğe döndüm. 2004 yılı Mart ayında TRT İstanbul Televizyonu Müdürü olarak atandım.  2008 yılı şubat ayında yine kendi isteğiyle müdürlük görevinden istifa ederek yapımcı yönetmenlik görevine dönerek, belgesel filmlerini üretmeyi sürdürdüm. 1986 yılında kurulan Emel Kırım Vakfının kurucularından yer aldım.   Kuruluşundan itibaren yönetim kurulunda başkan vekili olarak görev yaptı ve 1992 yılından beri bu vakfın başkanlığını ve vakıf adına da Emel Dergisinin sahipliği görevini sürdürmekteyim. 18 Mayıs 1944 yılında topyekûn vatanlarından sürülen ve eşsiz bir mücadeleyle yeniden Kırım’a dönmeyi başaran Kırım Tatarlarının 1991 Haziran ayında topladıkları Kırım Tatar Milli Kurultay’ının Kırım Türklerinin temsile yetkili en üst organı olarak görevlendirdiği Kırım Tatar Milli Meclisi’nin Türkiye temsilciliğini 1991 yılından beri sürdürmekteyim.

2) Şu anda başkanı olduğunuz Emel Kırım Vakfı serüveni nasıl başladı neden kuruldu?
1930 yılında Müstecib Ülküsal ve arkadaşlarının yayınına başlattığı Emel Dergisi, Kırım Türklerinin Sesi, Kırım Türklerinin Milli yayın organı olarak yayınlanmıştır. 1940 yılına kadar Dobruca'da yayınlanan Emel, 1960'tan itibaren Türkiye'de yayınını sürdürmüş ve Kırım Türklerinin davasını, tarihini, kültürünü, dilini edebiyatını gelecek nesillere aktaran en uzun ve tek yayın organı olmuştur. Bu dergiyi ve dergi çevresinde toplanan Emelcilerini faaliyetlerini kurumsal bir çatı altında yürütme ihtiyacı.

3) Kırım Tatarları Türk milletinin bir parçası ama ülkemizde Kırım Tatar halkı ve Kırım meselesi yeterince biliniyor mu?
Bu Türkiye'de özelliklede ataları Kırım'dan gelenlerin tarih bilinci ve eğitim seviyelerine göre değişen bir durum. 1783'te Kırım'ın Rusya tarafından işgalinden sonra Türkiye Cumhuriyeti kurulana kadar geçen sürede Türkiye'ye 1 800 000 Kırım Tatarının göç ettiğni yazmıştır Prof.Dr. Kemal Karpat. Türkiye'nin hemen her bölgesinde Kırım Türkleri yerleşmiştir. Anadolu'da insanlar onları kısaca Tatar diye bilir. Komşuluklarına göre  adetlerinden vb bilgileri vardır ama geldikleri ülke olan Kırım'dan ve Kırım tarihinden haberder değillerdir pek. Asıl üzüntü verici olan, bu gelen göçmenlerin çocukları torunları da kendi tarihlerini ve Kırım'ı pek bilmezler, geride bıraktıkları kardeşlerinin akibetlerinden de pek haberdar değillerdi. Türkiye'de 1950'li yıllara kadar hiç Kırım derneği vb yoktu. Ancak 1952'de İstanbul'da 1955'te Ankara'da Kırım Türkleri Kültür ve yardımlaşma derneği kuruldu. Nüfusa göre en yüksek oranda Kırım tatarının yaşadığı Eskişehir'de ancak 1972'lerde dernek kurulabildi. Ancak Emel dergisi ve Emelcilerin gayretleriyle, Cengiz Dağcı'nın eserleri ve diğer faktörlerin etkisiyle günümüzde 50'den fasla Kırım Tatar STK'sı faaliyet gösteriyor. Onların da çalışmaları sayesinde bilinirlik artıyor.

4) 18 Mayıs büyük acımasız 1944 sürgünü bir Kırım Tatar olarak size ne ifade etmemekte sizin ve bizim Türk milleti için neden acı bir hatıra?Bir halkın topyekün vatanlarından sürgün edilmesi, özellikle insafsız şartlarda yollarda ölsünler diye sürgün edilmesi, bu sürgün esnasında ve sonrasında nüfuslarının %46,2 sini kaybetmeleri bir vahşettir. İnsanlık tarihinde insanlığa karşı işlenmiş en ağır suçlardan biridir. Bir soykırımdır. Sovyet rejimi ve tarihi gördüğü en korkunç canilerden biri olan Stalin, II:Dünya Savaşı sonlarında Türkiye'ye saldırmak istiyordu. Yalta konferansında bunu gündeme getirdi, Boğazlar, Kars ve Ardahan meselesini dile getirdi. Bu savaşa hazırlık olarak sınır boylarında Türkiye'ye yardım edebileceğini düşündüğü, Kırım Tatarlarını, Karaçay, Malkar ve Ahıska Türklerini, Çeçen ve İnguşları Orta Asya'ya Ural Dağları ve Sibirya'ya sürgün etti. Elbette Türkiye'nin burnunun dibinde, kendi soydaş ve dindaşlarını böyle bir zulme maruz kalmaları kabul edilebilir bir şey değildir. Her hangi bir vicdanlı namuslu insanın da kabule edebileceği bir eylem değildir 18 Mayıs 1944 sürgününde yaşananları, bu sürgünü yaşayan çocuklarının yürek parçalayan hatıralarını ilk defa emel Kırım Vakfı olarak kurduğumuz www.surgun.org sitemizde yayınladık. Şimdi bu sitemiz Yurt Dışı Türkler Başkanlığı'nın desteğiyle, Kırım Derneği Genel Merkezi tarafından geliştirildi, yeni sürgün hatıraları eklendi ekleniyor. Oradan videolarını seyredebilir, geniş bilgiler alabilirsiniz

5) Şu anda Kırım Tatarlarının durumu Kırım’da mağdur milletler durumuyla aynı bu süreç hakkında ne düşünüyorsunuz?
Kırım Tatarları sürgünden olağanüstü bir mücadele ile Vatan Kırım'a dönmeyi büyük oranda başardılar. Gerçi sürgün bölgelerinde hala dönemeye 150. 000 den fazla soydaşımız var. 1991 yılında SSCB dağıldıktan sonra Kırım Ukrayna sınırları içerisinde kaldı. Kırım'da çoğunluk Ruslardaydı ve yerel idareler hep şövenist, Türk düşmanı Rusların kontrolünde idi. Ukrayna merkezi hükümeti de kararlı bir tutum sergilemedi. Anca sorunlara rağmen Kırım Türkleri haklarını elde etmeye başlamışlardı. Geleceğe daha umutla bakarken ne yazık kı 2014 Şubat ayında Putin Rusyası Kırım'ı işgal etti. Bu işgal sürüyor. Kırım tatarlarının da şanlı direnişi devam ediyor. 18 Mayıs 1944 sürgününün mağduriyeti giderilmeden, Rusya tarafından yeniden mağdur edildik. Kırım Tatarlarının vatanlarından sürgün edilmesi ve dönme mücadelelerini eşim Neşe Sarısoy Karatay'ın yönetmenliğini yaptığı ve TRT'de yayınlanan  Kırımoğlu, Bir Halkın Mücadelesi belgeselinde anlatmıştık. Bu mücadeleyi ve Rusya'nın Kırım'ı işgalini ve sonrasında yaşananları Kırımoglu, Bir Halkın Mücadelesi adlı kitabımda geniş olarak anlattım. Türkiye başından beri Kırım'ın Rusya tarafından işgalini tanımadı. Kırım Tatar Milli Meclisi'nin faaliyetlerinin yasaklanmasını Kırım'daki baskıları kınadı, Kırım Türklerini destekliyor desteklemeye de devam ediyor. Elbette İşgalden sonra Ukrayna hükümeti de alması gereken kararları geçte olsa aldı. Sürgünü soykırım olarak tanıdı. Kırım tatar Milli Kurultayı ve Milli Meclisimizi Kırım tatarlarını yetkili organı olarak tanıdı. ırım’ın işgali her şeyden önce Türkiye için son derece önemli güvenlik sorunu. Rusya ile olan mecburi ilişkiler yürütülüyor ama bu demek değildir ki tedbiri elden bıraktık. Ukrayna Türkiye'de önemi geç anlaşılan bir ülke. Rusya'nın sahip olduğu her türlü teknolojiye o da sahipti. Kendi uçağını, kendi motorlarını, kendi füzelerini yapabilen bir ülkü. Şimdi Türkiye ile ilişkiler çok iyi gelişiyor. Bu da Kırım tatarları için çok önemli. Kırım işgalden kurtulduğunda inşallah Kırım'daki yönetim kırım tatarlarının kontrolünde olacak.

7) Türkiye’de Kırım Tatarlar öz kültürlerini nasıl muhafaza etmeli?
Türkiye'de ya da dünyanın başka bölgelerindeki kırım Tatarlarının kendi kültürlerini muhafaza etmeleri Kırım'da Türk varlığının, medeniyetinin varlığına bağlıdır. Ana kaynak odur. Besleyecek kaynak odur. O sebeple kaynağın kurumaması ve daha canlı olması için Kırım'ın Rusya işgalinden kurtulması, Kırım'da Kırım Tatar gazete, televizyon ve radyolarının yayınlanması, ana dilimizde kitaplar ve diğer çalışmaların yürütülmesi, okulların olması, dilin ve kültürün orada canlanması ve canlı olması şarttır. Her kırım tatarı bunun için mücadele etmelidir. Şehirleşme bu kadar çok olmadan önce, Radyo TV internet köylere kadar gelmeden önce Kırım Tatarları yaşadıkları köylerde kendi otantik kültürlerini, geleneklerini, dillerini muhafaza edebilmişlerdi. Ama Türkiye'deki sosyal hayatın değişmesi onları da etkiledi. Düğünler şehir ve kasaba salonlarında aynı oldu. Dil unutuluyor.O sebeple şehir ve kasabalardaki Kırım tatar Sivil toplum örgütleri içinde bir araya gelmek, faaliyetlerine katılmak, en azından kültürün ana çizgilerini ana hatlarını çocuklara aktarmak gerek. Daha bilinçli olmak için Emel dergisi gibi dergileri, internette bir çok sitedeki bilgileri takip etmek gerekli. Sadece çiğbörek yemekle, bir kaç sözcük söylemekle kültür saklanmıyor. Kitap okumayı sevdiğini söyleyip hayatında hiç Emel dergisi yahut Cengiz Dağcı'nın bir eserini okumamış kırım tatarı çok maalesef.

Bize zaman ayırdığınız için teşekkürler.

İbrahim Akın Kazancı