Çin’in Wuhan kentinde başlayıp tüm dünyaya yayılan ve ülkemizde 23 bin civarında kişinin hayatını kaybetmesine neden olan korona virüs can almaya devam ediyor.  Salgınla mücadelenin devam ettiğini belirten Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji  Öğretim Üyesi Prof. Dr.Alper Şener aşı kararsızlarına seslenerek, “Aşı tartışmalarını bırakıp, aşılanacak gruplara odaklanalım. Bir ülkede salgının bitmesi için toplumun yüzde 60-72'sinin doğal veya aşı ile bağışık olması gerekir” dedi.

Alper Şener Dünya genelinde aşı ile alakalı istatistiki bilgi de paylaşarak, “Bir ülkede salgının bitmesi için toplumun yüzde 60-72'sinin doğal veya aşı ile bağışık olması gerekir, DSÖ 2019 yılında ilk defa aşı karşıtlığını Dünya’nın en önemli ilk 10 sağlık probleminden biri ilan etti. 19 ülke ve dünyanın nüfus olarak  yaklaşık yüzde 55'ini kapsayan çalışmada yüzde 72 aşı olurum, yüzde14 karar vermedim ama büyük ihtimalle olurum, yüzde 14 kesinlikle olmam demiş.  Nüfusa göre aşı olurum oranı en fazla Çin'de (yüzde 90), kesinlikle olmam düşüncesiyle yüzde 55 ile Rusya'da” dedi.
İnsanların neden aşı olmak istemedikleri ile de araştırmayı paylaşan Şener, “Kesinlikle olmam diyenlerde en sık cevaplar şöyle, yan etkilerinden korkuyorum, sağlık profosyonellerinden yeterli ve tutarlı bilgi alamadım. Etkisine inanmıyorum. Faz çalışmaları çok hızlı oldu, güvenmiyorum. Hastalık riskimi düşük görüyorum,  genel olarak aşıya karşıyım. İlginç olan aşının yapılmaya başlanması ile olmam diyenler azalmış. Bu oran hala ABD'de tek soruya yanıt ile olurum yüzde 58 olmam. Sağlık çalışanlarında bile yüzde 63 olurum çıkmış. Aşı seçimini ne etkiler diye sormuşlar en az etkili FDA onayı çıkmış. .En çok etkileyen; etkinliğin yüzde 90 olması ve beş yılın üzerinde koruması. Olası yan etkiler tercihte orta etkili” dedi.
 
“AŞIDA İKİ SEÇENEK VAR”
 Şener, “Aşıda iki seçenek var. Biri Çin’den gelen inaktif aşı yani eski usül yönetmelerle elde edilen aşı ve diğeri yeni teknolojilerle elde edilen Biontech benzeri aşılar.  Hem bilim dünyası hem de vatandaşlar bu iki aşı arasında kalmış durumda. Hangi aşıyı tercih etme noktasında Alper Şener, ‘İkisinin de avantajı dezavantajı var baktığımızda. Avantaj dediğimiz tabi ki Biontech yeni teknolojiyle oluşan aşının koruyuculuğu ve kapsayıcılığı daha yüksek diğerine göre. İnaktif aşı maksimim yüzde 90 değerlerinde oldu ama yüzde 60 civarına ineceği tahmin ediliyor. Yeni teknoloji aşının yüzde 90’larda sabit kalacağı öngörüyoruz. Öbür taraftan ise yeni teknolojiyle uygulanan aşıların virüsü uzun dönemde nasıl bir etki oluşturabileceği ile ilgili hala tartışmalar var. Sadece Türkiye’de değil dünyada devam ediyor bu tartışmalar. En az 3 yıllık bir periyotta saha deneyiminden sonra net olarak yorum yapabiliriz diyen uzmanlar var.  Dolayısıyla öbür tarafta inaktif virüs aşısı yani Çin’den gelecek olan aşının içinde grip aşısı benzeri olduğu için içeriğindeki moleküllerle ilgili bir sıkıntı duyma ihtimalimiz ya da uzun dönemde sorun yaşama ihtimalimiz daha düşük. Çünkü biz aşıları deneyimledik, yıllardır uyguluyoruz biz grip aşısı benzeri aşıları. Yaklaşık 20 yıllık deneyimimiz var bu tip aşılarda. Dolayısıyla ikisinin de kendine göre avantajı ve dezavantajı var’’ dedi.

‘’ÖLÜMLERİ ENGELLEMENİN TEK YOLU DA AŞI’’
Aşının uygulanmasının belirli koşullarda gerçekleşmesini ifade eden Şener, ‘’Asfaltta arazi aracı sürmek gibi düşünmek lazım. Arazi aracının yeri arazidir. Normalde asfaltta kullanacağınız aracı arazide kullanırsanız bir hasar oluşturursunuz. Aracı kullanım endikasyonu çok önemli. Aşıyı da aynı şekilde düşünmek lazım; doğru yerde, doğru grupta, doğru dozda, doğru sürede uygulayıp izlemek gerekiyor. Bu bütün doğruları bir araya getirmek her zaman mümkün değil. Çünkü hala devam eden bir salgın var hala günde ortalama 200 kişi ölüyor. Bu ölümleri engellemenin tek yolu da aşı. Yasaklarla sokağa çıkmayla maskelerle mesafelerle bunu yeterince önleyemediğimizi gördük. Salgının başından beri her gün 100 civarında vatandaşımız ölüyor. Türkiye genelinde. Bunu bir an önce azaltmanın tek yolu aşıysa hangisine ulaşırsak bizim için en iyisi o’’ şeklinde ifade etti.

‘’AŞILANMIŞ HER BİR KİŞİ AŞILANMAMIŞ 3 KİŞİYİ KORUYACAK’’
 Türkiye şartlarında aşısız bir normal hayata dönmek pek mümkün gibi görünmüyor’’ diyen Dr. Şener, ‘’Aşılamayı yaygınlaştırmadan, maskeyi mesafeyi ortadan kaldırmamız mümkün görünmüyor. Bizim hangi aşı daha iyi hangisi faz çalışması yapıldı yapılmadı tartışmalarından bir an önce uzaklaşıp sahada çalışmamız lazım. Sahada çalışmak derken neyi kast ediyoruz; aşının yaygınlaşması için çalışmaktan bahsediyoruz. İnsanları kafa karışıklığına sevk etmemiz lazım. Kafa karışıklığını ortaya çıkaracak değil, ortak paydada buluşacak mesajlar vermemiz lazım. Ortak paydada buluşacağımız mesaj ne burada Türkiye’ye bir aşı geliyor, bu aşının etkinliği ve güvenilirliği gösterilmiş.  Bunun diğer kısmını biz bilimsel anlamda tartışabiliriz saatlerce, günlerce, yıllarca.  Ama bunu tartışırken de bir yandan da Türkiye’de her gün şöyle bir gerçek var;  sanki bir yolcu uçağı düşmüş gibi. Her gün bir yolcu uçağı düştüğü zaman tartışır mısınız acaba uçakların kanadını kırmızıya mı boyasak, maviye mi boyasak? Düşünmeyiz. Dolayısıyla asıl amacımız uçakların güvenli inmesini sağlamak. Bu güvenli inmeyi de sağlayacak olan şey aşının yaygınlaşması ve  olabildiğince çok kişinin aşılanması. Çünkü olabildiğince çok kişinin aşılanmasıyla aşılanmış her bir kişi aşılanmamış 3 kişiyi koruyacak. Dolayısıyla aşılama karmaşasından çıkıp aşılanacak gruba odaklanmak lazım. Bu aşının yaygınlaşması için hepimizin çalışması lazım’’ dedi.
İbrahim Akın Kazancı