Pandemi sürecinin hemen başında yasak ve kısıtlamalar ile beraber eğitim ve öğretime ara verilmesinden sonra uzaktan eğitim modeli ile devam edilirken, yeni normalleşme sürecinde en çok merak edilen konu 2020-2021 yeni Eğitim, Öğretim yılı başlayacak mı, başlayacaksa ne zaman başlayacak? sorusu oldu.

Corona Virüs’ün Türkiye Genelinde hızla yayılması ve hasta sayısının artması nedeni ile 2020-2021 Eğitim ve Öğretim yılının 21 Eylül’de açılacağının duyurulmasından sonra yeni eğitim yılında derslerin bir bölümünün yüz yüze bir bölümünün ise yine uzaktan eğitim şeklinde verilmesi planlanıyor. Pandemi döneminde eğitimin nasıl ilerlediği ve nasıl sonuçların elde edildiğini değerlendiren Eğitim iş Çanakkale Şubesi Ba?kanı Ahmet Mantaş Pandemi döneminde verilen uzaktan eğitim ile ilgili değerlendirmesinde niteliğin düştüğüne vurgu yaparak, “Uzaktan eğitim modeli, yüz yüze eğitim modelinin yanından bile geçememiştir” dedi.

Mantaş değerlendirmesinde,  “Covid19 virüsünün yol açtığı Pandemi sürecinde Mart ayı itibariyle salgının yaygınlaşmaması ve can kayıplarının azalması amacıyla okullarımız AK Parti hükümetinin aldığı kararla kapatılmış ve eğitim uzaktan diye ifade edilen bir yöntemle çocuklarımıza evlerinden verilmeye çalışılmıştır. Haziran ayı itibariyle yapılan birçok bilimsel ve sosyolojik araştırma bizlere göstermiştir ki uzaktan eğitim modelinin kazanımları, okulun yani yüz yüze eğitimin hedef kazanımlarının yakınından bile geçememiştir. Dolayısıyla uzaktan eğitim modeli bu kısa denemede bile sınıfta kalmıştır. Tabii ki bunun birçok sebebi vardır. Ancak sorunu çözümsüz hale getiren, ülkemizde yaşanan sosyal adaletsizlik, gelir dağılımında yaşanan uçurum, derinleşen ve genişleyen fakirliktir. Uzaktan eğitim modeli sermayenin kaynaklarını ve araçlarını kullanmaya dayanan bir eğitim modelidir. AK Parti hükümetinin sosyal adaletsizliği yok edecek, halkımızı fakirlikten kurtaracak bir politikasını göremediğimize göre bu uzaktan eğitim modeli, önümüzdeki dönem de eğitimde yaşanan fırsat eşitsizliğini büyütmekten öteye bir işe yaramayacak ve yine başarısızlıkla sonuçlanacaktır. Ayrıca okulların açılmaması-açılamaması emeği ile geçinmek zorunda olan anne ve babanın birlikte çalıştığı milyonlarca aileyi daha büyük sorunlara ve arayışlara itmektedir. İşte oldukları saatlerde çocuklarının güvenliğini, beslenme ihtiyaçlarını ve eğitim takibini nasıl yapacaklarını bilememektedirler” İfadelerine yer verdi.

“OKULLARDA YÜZ YÜZE EĞİTİME BAŞLANMASI ÇOK ÖNEMLİDİR”
Okulların açılarak yüz yüze eğitime geçilmesinin çok önemli olduğunu vurgulayan Mantaş ancak Milli Eğitim Bakanlığı’nın okullarda yüz yüze eğitim için bir hazırlık yapmadığını da ifade ederek, “Okulları bir an önce açarak yavrularımızı öğretmenleri, arkadaşları ve okulları ile buluşturmak en büyük ihtiyaçtır. Ancak görünen o ki AK Parti hükümeti bu noktada da basiretsiz politikalar izlemekte, neredeyse okulları açmak istemiyor görüntüsü vermektedir. Sorun net ve ortada iken 6 aylık süreçte AK Parti iktidarı ve Milli Eğitim'den sorumlu Bakanlığı okulların açılabilmesi adına hiç bir somut adım atmamıştır. Örneğin, çeşitli kamu kuruluşlarının okula çevrilmesi, bina kiralanması yada konteyner okulların yapılması gibi pratik ve basit yöntemlerle derslik sayısı arttırılmamış, sınıfların seyreltilmesi yoluna gidilmemiştir. Ek öğretmen, ek personel ataması yapılmamıştır. Temizlik sorunları çözülmemiştir. Her şeyi bırakalım Pandemi sürecinde Milli Eğitim Bakanlığına bir kuruş ek bütçe bile sağlanmamıştır. Halkımızca şu iyi bilinmelidir ki Cumhuriyet sevdalısı olan biz eğitim emekçileri kesinlikle okulların açılmasından ve yüz yüze eğitimden yanayız. Bu noktada hiç bir öz veriden kaçınmayız. Fakat bu olumsuz koşullarda okulların açılması neredeyse imkansız kılınmıştır. Bu şartlarda okulları açmak demek öncelikle çocuklarımızın, sonrasında ise tüm eğitim emekçilerinin yaşamını tehlikeye atmak, Pandemi’nin yurdumuzda hızla yayılarak milyonlarca yaşlımızın ve yüzbinlerce sağlıkçımızın hayatını kaybetmesi demektir.

“ORTA GELİR ALTINDAKİ AİLELERİN ÖĞRENCİLERİ GÖZDEN ÇIKARILMIŞ DURUMDA”
Pandemi sürecinde tespit ettikleri bir başka durumunda orta gelir ve altındaki yurttaşlarını gözden tamamen çıkartıldığı olduğunu da ifade eden Mantaş, “Pandemi sürecinde gözlemlediğimiz şudur ki, AK Parti hükümeti, orta gelir ve altındaki yurttaşlarını gözden tamamen çıkartmıştır. Hükümet sermayedarı korumadaki becerisini eğitim alanında da göstererek, tüm eğitim politikalarını özel okulları ve bu okulların yarattığı sermayeyi korumaya yönelik geliştirmektedir. Özel okullar müşteri kaçırmamak için öğretmenlerin üzerindeki baskıyı artırmıştır. Hükümetin sermayeyi yaşatma çabası, hastanelerde, madenlerde, fabrikalarda, otellerde, AVM'lerde emekçilerin yaşamlarını sona erdirdiği gibi şimdide özel okullarda eğitim emekçilerini tehdit etmektedir. YÖK ise tamamen duyarsızca süreci seyretmekten başka bir şey yapmamaktadır. Aile şirketine çevrilmiş, yandaş liyakatsiz Rektörlere teslim edilmiş üniversiteler, kaderlerine terk edilmiştir. Üniversite çalışanları ve akademisyenler iş yerlerinde şahsi temizliklerini sağlamaya çalışmakta, yeni öğretim dönemine kaygı ile bakmaktadırlar. YÖK, yeni öğretim döneminde nasıl bir yöntemin izleneceği, ulusal temelli bir çalışmanın olup olmadığı yönünde aylardır hiç bir açıklama yapmamıştır. Üniversiteler dağınık, kontrolsüz ve denetimsizdir. Sırça koltuklarında oturanlar görünen o ki başlarını kuma gömmüşlerdir. Üzülerek belirtmek isteriz ki AKP iktidarının istikrarlı bir eğitim-öğretim politikası yoktur. Hatta eğitim diye bir derdi de yoktur. En istikrarlı olduğu konu imam hatipler, eğitimin her kademede paralı hale getirilmesi ve kadrolaşma olmuştur. Ülkemiz çocuklarının eğitim ihtiyacı kamusal olarak sağlanamamaktadır. Eğitimde fırsat eşitliği yok edilmiştir. Her Milli Eğitim Bakanı yeni bir arayış içine girmektedir. YÖK tamamen siyasallaşmıştır. Her değişimin uyarlanması esnasında çocuklarımız ağır dişliler arasında ezilmekte, küçücük yaşta var olma, başarılı olma mücadelesi vermektedir. Başta öğretmenler olmak üzere eğitim emekçilerinin birçoğu mutsuz, umutsuz ve amaçsızdırlar. Bu buhran ve dağınıklık bizleri idealizmden uzaklaştırmaktadır.

EĞİTİM HAKINININ NİTELİKSİZLEŞTİRİLMESİNE MUSADE ETMEYECEĞİZ
Mantaş değerlendirmesinin son bölümünde ise eğitim sen olarak eğitimdeki bu duruma sessiz kalmayacaklarının altını çizerek, “Eğitimde yaşanan sorunlar, AK Parti hükümetinin sorumluluğunu aşan bir nitelik kazanmıştır. Eğitim-İş olarak bu gidişata daha fazla seyirci kalınmamalıdır. Geleceğimiz olan çocuklarımızın en temel ve evrensel hakkı olan eğitim haklarının niteliksizleştirilmesine, ulaşılamaz olmasına, bilimsellikten uzaklaştırılmasına ve eşitsizliğine, başta Eğitim-İş üyeleri olmak üzere kendini sorumlu hisseden diğer sendikalar, demokratik kitle örgütleri, dernekler ve eğitimin tüm paydaşları ile birlikte müsaade etmemeliyiz. En temel hakkımız olan laik, demokratik, bilimsel, ulusal, parasız, nitelikli, karma ve eşit eğitim talebimizi, bütçeden eğitime ayrılan payın en yüksek pay olmasını, birleşerek, büyüterek, her fırsatta, her durumda, her kurumda, her etkinlikte, daha yüksek sesle haykırarak dillendirmek ve çocuklarımız için bu mücadeleyi fiili ve meşru yöntemleri etkin olarak kullanarak başlatmak zorundayız. Eğitim-İş olarak bu bizim geleceğe dair görevimizdir” İfadelerine yer verdi.

Ogün İnal