Cem evinde toplanan Pir Sultan Abdal Kültür ve Dayanışma Derneği Çanakkale Şubesi üyeleri 2 Temmuzda Sivas’ın Madımak Otelinde katledilen 35 kişiyi ilk olarak saygı duruşu ile andı.
Pir Sultan Abdal Kültür ve Dayanışma Derneği Çanakkale Şubesi üyesi Neşe Arıkan yaptığı açıklamada Sivas Madımak Otel katliamının unutmadıklarını ve unutturmayacaklarını söyledi. Olayın gerçekleştiği gün şeriatçıların “şeriat gelecek zulüm bitecek” sloganları ile Madımak otelin önüne gelerek katliamı yaptıklarını belirterek “Sivas katliamı yargı skandalı olarak datarihe geçmiştir “ dedi.  Arıkan basın açıklamasında şu cümlelere yer v erdi.
“PLANLI BİR KATLİAMDI”
“Bundan tam 27 yıl önce büyük halk önderi ve Alevi piri/ozanı Pir Sultan Abdal’ı anma etkinlikleri kapsamında Sivas’a giden canlarımızdan, 33 canımız ve 2 otel görevlisi bütün devlet güçlerinin gözü önünde karanlık zihniyetli, gerici, nefret dolu, barbar, şeriatçı bir güruh tarafından katledildi. Katliamın yaşandığı gün devlet yetkilileri şeriatçı güruhun toplanmasını ve kalabalıklaşmasını saatlerce sadece izlediler. Bu barbarlar kan ve intikam sloganlarıyla kan dökmek için harekete geçerlerken hiç kimse onlara müdahale etmedi. Müdahale etmek bir yana teşvik edilip yönlendirildiler. Katiller önce etkinliğin yapıldığı Kültür Merkezine saldırdılar ancak buradan püskürtüldüler. “kahrolsun laiklik, şeriat isteriz”, “şeriat gelecek zulüm bitecek” gibi sloganlar ve tekbirler eşliğinde otele yönelip kolluk güçlerinin gözü önünde bu vahşi katliamı gerçekleştirdiler. Açıkça görüldüğü gibi Sivas Madımak Oteli Katliamı egemenlerin bütün unsurlarıyla birlikte organize ettiği ve şeriatçı katil güruhun tetikçiliğiyle hayata geçirdiği planlı bir katliamdı.”
“SİVAS KATLİAMINDAN BUGÜNE KADAR 27 YIL BU ŞEKİLDE GEÇTİ”
“Sivas katliamı davası da bir yargı skandalı olarak tarihe geçmiştir. Mahkeme neredeyse katiller cezalandırılmasın diye kurulmuştur! Kimileri göstermelik cezalar almış, bazıları ‘bulunamamış’, dava 20 yıl oyalandıktan sonra zaman aşımına uğratılmıştır. Bu durum Sivas katliamının bir rastlantı olmadığını bir kez daha göstermiştir. 2 Temmuz; Çorum, Maraş, katliamları vb. arasında zincirdeki bir halkadır. Hiçbirinin sorumluları bulunamamış, cezalandırılmamış, ipin ucunun bizi oraya ulaştırdığı devlet her seferinde bir acz tablosu sergilemiş, olan bitenin toz duman altında gizlenmesi için çaba harcamıştır. Bugün ise sadece Alevilere değil diğer tüm ilerici-demokrat-muhalif toplum kesimlerine karşı da baskı ve sindirme politikalarını sürmektedir. Mevcut iktidarın kurduğu yeni düzen farklılıklara izin vermemektedir. Çoğulcu yapıyı yok etmeye çalışan tekçi bir anlayışla hareket edilmektedir. Yeni devlet tekçilik üzerine inşa edilmiştir. Siyasal İslamcı zihniyete sahip iktidarın son icraatı ise TBB(Türkiye Barolar Birliği) üzerindeki tasfiye çabasıdır. Adaletin savunucusu avukatlar bile adalet talebi ile ülkenin dört bir yanından Ankara'ya yürümektedir. Toplum üzerinde inşa edilen bu tekçi iktidar ilişkisine karşı güçlü bir demokrasi mücadelesi verilmesi kaçınılmazdır. Halk desteğini hızla kaybeden ve bu gerçeği gören iktidar daha da saldırganlaşmaktadır. Belli bir yandaş kesimin zenginleştirilmesini esas alan rant ve talan politikalarından kaynaklı olarak büyüyen ekonomik kriz, işçi ve emekçiler başta olmak üzere geniş toplum kesimlerini her geçen gün daha da yoksullaştırmaktadır. İnsanlarımız yaşanan bu ekonomik krizin üstüne gelen Covid-19 salgınıyla birlikte büyük bir yoksullukla yüz yüze kalmışlardır. Dünyanın birçok ülkesi salgından olumsuz olarak etkilenen vatandaşları için büyük yardım paketleri hazırlarken mevcut iktidar yardım etmek bir yana bir de üstüne yoksullaşan halkımızdan bağış istemiştir. Salgın fırsat bilinerek işçilerin ve emekçilerin başta kıdem tazminatı olmak üzere birçok kazanılmış hakkı gasp edilmeye çalışılmaktadır. Kamu kaynaklarının bir avuç yandaşın çıkarı doğrultusunda talan edilmesi için yasalar çıkarılmaktadır. Sonuçta halkın yaşadığı ağır kriz için hiçbir çözümü olmayan iktidar halk desteğini hızla yitirdiği için tehditle ve baskıyla toplumu sindirerek egemenliğini devam ettirmeye çalışmaktadır.”
“KATLİAMIN HESABI SORULACAK”
“Aleviler üzerindeki bin yıllık asimilasyon ve yok etme politikaları mevcut iktidar tarafından da hevesle devam ettirilmektedir. Bu katliamlar kanayan bir yaradır ve gerçekten demokratik, adil bir ülke yaratmadıkça bunların devam etmesi mümkündür. 2 Temmuz 1993 Sivas Madımak Katliamı özünde sadece Alevilere karşı değil; ezilen, ötekileştirilen, dışlanan, yok sayılan bütün toplumsal kesimlere karşı yapılan bir katliamdır. O yüzden herkesi zulme karşı ortak mücadeleye çağırıyoruz. Bütün halkımızı bir daha böyle acılar ve katliamlar yaşamamak için birlik olmaya ve katliamın hesabını sorduğumuz tüm süreçlerde yanımızda olmaya çağırıyoruz. Sivas Madımak Katliamını Unutmadık Unutturmayacağız! Sivas’ın Işığı Sönmeyecek! Madımak Utanç Müzesi Olacak!”
                                                                                                                                           Ogün inal