Su ve Vicdan Koordinasyon Kurulu 5 Haziran Dünya Çevre Günü nedeniyle basın açıklaması gerçekleştirildi. Çanakkale Belediyesi Adalet Heykeli önünde düzenlenen basın açıklamasına Çanakkale Belediye Başkanı Ülgür Gökhan, CHP İl Başkanı Metin Ümit Ural ve çevreciler katıldı.

Ziraat Mühendisleri Odası, İDA Dayanışma Derneği, Su ve Vicdan Nöbeti Koordinasyon Kurulu tarafından yapılan ortak açıklamayı Boğaziçi Üniversitesi İklim

Değişikliği ve Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Murat Türkeş okudu.
Açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Çevrenin, doğanın, ormanların ve tüm canlı yaşamının korunması için farkındalık yaratmayı, yaşanabilir bir çevrenin ve sağlıklı bir doğal yaşamın önemini vurgulamayı amaçlayan ‘Dünya Çevre Günü’nde Dünya’nın hemen her ülke, bölge ve kıtasında olduğu gibi Türkiye’de de çevresel yıkım ve doğanın tahribi, talanı acımasızca hızla sürmektedir.  Bugün yalnızca çevre kirliliğine dikkat çekme, küresel ve yerli sermayenin, kirli şirketlerin, doğa katliamı yapanların günah çıkarma, kendilerini temizleme günü değildir. Bu yaklaşımla, 5 Haziran aynı zamanda “Ekolojik Yıkımla Mücadele Haftası” olarak kutlanmaktadır. Bu çerçevede Türkiye’de durumun nasıl olduğuna kısa bir bakış yararlı olacaktır. Borçlanma ile mega projeler ile emekçileri açlığa mahkûm ederek Dünya’nın 18. büyük ekonomisine sahip olmakla övünen Türkiye sermayesi, Çevre Performans İndisinde (EPI) 180 ülke arasında 108. sırada yer alarak gerçek durumunu açıkça göstermiştir. Türkiye’nin büyük bölümünde tüm yaşam alanları, ekosistemler, biyolojik çeşitlilik ve ekolojik yaşam ortamlarındaki canlılığın ve ekolojik ilişkilerin sürmesini sağlayan yaşam birlikleri, maden, enerji, havalimanı, abartılmış oto yollar ve inşaatlar gibi yıkım projeleri ile sermayenin bitmeyen açlığına feda edilmektedir. Ekoloji Birliği’nin Mayıs’ta gerçekleşen ekolojik yıkımlara ve mücadelelere ilişkin raporuna göre; bu ayda toplam 83 ayrı ekolojik tahribat gerçekleşti. Bu ayın ekoloji gündeminde; Altın/metalik madencilik, SİT alanları ve korunan alanlarının statülerindeki değişiklikler, termik santrallerin ve sanayi tesislerinin havayı kirletmesi, akarsu kirliliği, şüpheli orman yangınları, çok sayıda yerin imara açılması, kamusal alanların talanı yer aldı. Korunan Alanlar Yönetmeliği değiştirildi, SİT alanları entegre tesislere ve bütünüyle madencilere açıldı. Nitelikli Doğal Koruma Alanlarının ve “Sürdürülebilir Koruma ve Kullanım Alanları”nın ve Anıt Ağaçların ayırt edici özellikleri ve tanımları değiştirildi. Kocaeli Karamürsel, Gölcük ilçeleri ve Bursa’nın İznik ilçesi sınırları içerisinde yapılması planlanan rüzgâr enerji santralı için jet hızıyla ÇED gerekli değildir kararı verildi. Mardin’de Derik, Mazıdağı ve Kızıltepe ilçelerini kapsayan RES projesinin ÇED raporu kabul edildi. Proje kapsamında kurulacak olan rüzgâr türbinleri Roma döneminden kalan tarihi Rabat Kalesi ve tarihi GAP şelalesini tehdit edecek. Aydın Karacasu’daki RES projesinin de kapasite artışı gündemde. Çanakkale’deki Saros RES Projesi’ne Çanakkale İl Genel Meclisi Encümeni tarafından ‘kaçak inşaat’ çalışması yapmaktan ceza kesildi. Ancak aynı İl Genel Meclisi üyeleri projeye ilişkin daha ince iki kez reddedilmiş olan Çevre düzeni planlarını kabul etti. Gerçekte, Saros RES Projesi yapı şirketi kaçak inşaat çalışmalarının dışında, mevcut orman yollarını birçok yerde ormana doğrudan zarar verecek şekilde açmış ve genişletmiştir. Şirket inşaat ve yol yapım ya da genişletme çalışmaları sırasında; daha önce yolu olmayan ya da olsa bile dar ya da yetersiz olan yerlerde, özellikle tepe ve sırtlara rüzgâr türbini taşınması için kullanılmak üzere yapılan yolların, dere yatakları ve vadilerden geçen bölümlerinde yüksek yol dolguları oluşturmuştur. Büyük oranda verimli orman üst toprağı kullanılarak oluşturulan bu dolgular, bu alanlarda tam bir habitat parçalanmasına ve ekolojik ilişkiler açısından çok önemli bir rol oynayan yaşam birliklerinin ayrılmasına ve birbirleri ile hiç bağlantılarının kalmamasına yol açmıştır. Habitat bölünmesi bu vadileri kullanan ya da bu vadilerde yaşayan ve avlakları bu vadiler ve çevresinde olan küçük memeli, kemirgen, sürüngen ve amfibiler (iki yaşamlılar) vb. hayvanların habitatlarını kaybetmesine neden olmuştur. Bu durum yüzünden, çok kısa bir süre içinde buradaki biyoçeşitliliğin önemli bölümünün bu bölünme ve habitat parçalanmasından zarar göreceği, bir bölümünün göç etmek zorunda kalacağı ve/ya da bunların bir bölümünün yok olacağı öngörülebilir. Böyle bir çevresel suçun işlendiği yerde, bu projenin yenilenebilir enerji projesi olmasının hiçbir değeri kalmamıştır. Yenilenebilir enerji üretimi ile sağlanabilecek olan çevresel ve ekolojik tüm kazançlar daha şimdiden giderilmiş, yok edilmiş hatta ekosistemler, yaşam birlikler ve yaşam alanları ile buralarda yaşayan canlıların popülasyon ve genetik zenginlikleri (biyoçeşitlilik) açısından ek negatif yükler ve yıkımlar gerçekleşmiştir. COVID-19 Pandemisi, İnsan Etkisi ve Sonuçları: COVID-19 salgınının başlaması ve yayılmasında, insanın doğaya müdahalesinin, örneğin, küresel, bölgesel ve ülkesel ölçeklerde, hava, su ve toprağın kirlenmesi, ormanların ve diğer ekosistemlerin azalması ve yok edilmesi, habitat ve yaşam birliklerinin azalması ve yok edilmesi, biyo çeşitliliğin azalması ve çok sayıda türün yok olması, sınırlar ötesi hava kirliliği ve iklim değişikliğinin önemli ve inkâr edilemez bir rolü vardır. Öte yandan, COVID-19 nedeniyle dünyaca evlere kapanmamızın, üretimin ve fosil yakıt tüketiminin azalmasının bir sonucu olan küresel sera gazı salımlarındaki ve hava kirliliğindeki düşüş kimseyi aldatmasın. Bu düşüş tıpkı 2000li yıllardaki küresel ekonomik-mali krizleri sonrasında ortaya çıkan, fosil yakıt ve enerji kullanımındaki azalmalar gibi geçici bir durumdur. Sermayenin küresel düzeydeki sıkışması ve ekonominin daralması, küresel ve ulusal büyük şirketlerin ve sermaye-yatırım gruplarının (örneğin, termik santralcilerin, kömür, altın ve gümüş madencilerinin vb.) iştahını COVID-19 sonrası iş gücünün çok ucuzladığı ve üretime olan talebin çok artacağı 'iyi zamanlara' bırakmış oldu. Bu ise küresel sera gazı salımlarının (başta karbondioksit, metan ve diazotmonoksit) ve orman ve tarımsal ekosistemlerdeki bozulma ve yok oluşun kısa sürede çok ciddi bir biçimde artması anlamına gelebilecektir. Bu nedenle, COVID-19 süreci ve sonrası, iklim değişikliği, çölleşme ve yoksulluğun durdurulması ve azaltılması ile ekosistem ve biyoçeşitiliğin korunması çalışma, etkinlik, eylem ve savaşımında (örneğin sera gazı salımlarını azaltmaya yönelik politika ve önlemleri) bir mazeret, gevşeme ya da ötelemeye kesinlikle yol açmamalıdır. Yaşam alanları savunucuları, sermayenin yıkım projelerine karşı savaşım aynı zamanda bir sınıf mücadelesidir felsefesiyle emekçilerin yanında yer almaktadır. Emek güçleri; sermaye ekolojik yaşam alanlarından çekilerek, doğa gerçek sahiplerine verilinceye kadar bu savaşımı sürdürecektir. Alamos Gold’un Kirazlı Balabandaki -Çanakkale kentinin biricik içme su kaynağı ve ekolojik yaşam alanları için birinci dereceden tehdit oluşturan- kirli yıkım projesi varlığını sürdürüyor. Koza Altın İşletmeleri A.Ş.’nin (Çanakkale İli, Merkez İlçesi Serçiler ve Terziler Köyü çevresi), Sarı Çay ile doğrudan bağlantılı ve Atikhisar Barajı koruma havzası içinde kalan bir altın-gümüş madeni projesi sırasını bekliyor ve daha niceleri. Bu yüzden; yeniden, bir kez daha ve daha fazla, Yerküre, insan ve doğa. Yediğimiz besinler, soluduğumuz hava, içtiğimiz su ve gezegenimizi yaşanabilir bir ev yapan iklim, evet bunların tümü doğadan geliyor. İnsana iyi bakabilmek, refahını artırmak, gıda güvenliğini sağlamak, sağlıklı ve temiz gıdaya ve içe suyunu erişim vb. için, doğayı iyi anlamalı, ona bakmalı, onu korumalıyız. Dikkatli olmalıyız. Uyanık olmanın tam zamanıdır. Ekolojik yıkımlara, ekolojik yaşam alanlarının talan ve yok edilmesine sesimizi ve itirazımızı yükseltelim. Şimdi insan ve yerküre için daha iyi bir gelecek kurmanın tam zamanı, şimdi doğa zamanıdır.”

Dilvin Altıkardeş